Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
192 syf.
·
Puan vermedi
·
50 günde okudu
YOK OLUŞUN SESİ
Bu kez dünya edebiyatının zirvesinde gezinen romanlardan biri ile karşı karşıyayız. Romanın oldukça ayrıntılı bir anlatım var. Konudan ziyade anlatım ön plana çıkıyor. Romanı okurken çok muhabbetli bir arkadaşınızın ya da ağzından bal damlayan bir arkadaşınızın, size bitmek bilmez hikayeler anlattığını düşündüm. Ama konuyu tam kavrayamadan. Konusuna gelince, iki kızkardeş çocukluklarında ebeveynlerini kaybederek travma yaşıyorlar. Akrabalarının ellerinde büyüyorlar. Büyürken biri olağanüstülüğü düşlerken diğeri gerçekçiliği seçiyor. Yazarın ise olağanüstünün yanında yer aldığını görüyoruz. Romanda sürekli kardan kadın heykeli yapılıyor. Işıl ve karanlık, göl ve su, yokluk ve varlık işleniyor. Göl, hem hayata hem de ölüme işaret ettiği söylenebilir. Konular doğrudan verilmiyor, okuyucunun yorumuna bırakıyor. Yazar, bu romanla kadın edebiyatının nasıl olmalı sorusuna cevap veriyor sanki. Romanın kahramanı kahraman olmayı değil, ölümü öneriyor denebilir. Yazar yok oluşa ses kazandırıyor denebilir. Modern zamanlar öncesi insan kendini toplumsal bir varlık olarak görüyordu. Modern zamanlarda ise insana bireysel bir varlık olması öneriliyor. İnsanlar bireysel olma eğilimindeler. Romanda ise, “toplumsal bir varlık olmazsan, çözülürsün ve yok olursun gibi bir mesaj veriyor denebilir. Romanda kritik sayfalar: 56, 88, 134, 137, 156. Bu arada, kitap kapağı son zamanlarda gördüğüm en güzel kitap kapağı.
Evlerden Uzak
Evlerden UzakMarilynne Robinson · Metis Yayınları · 2023102 okunma
314 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bu yuzlerce etkileyici ve faydali nasihatle dolu kitabin, yalniz Montaigne'nin Kendini tani ve Ne biliyorum? sorularindan yola cikarak kendi kendini anlatmak istemesiyle olusturdugu denemelerin insan ruhuna verdigi seyler, Her insanda, insanligin butun halleri vardir sozunun kaniti niteliginde. Her ne kadar Montaigne soz arasinda surekli ben bu yazilari yalniz kendi cevrem ve cagim icin yaziyorum dese de 21. yuzyilda bu kitabi okurken insan turunun var olusundan beri dertlerini ve kaygilarini yitirmedigini, bunlarin oldugu gibi kaldigini goreceksiniz. Olum, ask, felsefe, cinsellik, yasam ve sayamayacagim pek cok konuda duru bir anlatim ve Montaigne'nin kendi hayat tecrubesinden gelen ictenlik ve biriciklikle bir kez edindigimiz bu yasama hakkinda nasil yasayacagimiza dair perspektif sunan Denemeler, Latin siirinden yapilmis alintilarla sizi pek cok kez uzaklara bakip dusundurecek. Belki de Montaigne'nin Denemeler'i olustururken dustugu tek hata tevazu ile kendi eserini kucumsemek olmus olabilir.
Denemeler
DenemelerMontaigne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202054,5bin okunma
Reklam
83 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Hayatı olması gerektiği gibi mi yaşıyoruz?
1886 da yazılmışbir kitap, 138 yıl sonra bile aynı taze hislerle olunabiliyor. Bu muhteşem bir şey. Tevekkeli söz uçar, yazı kalır deniliyor. Tolstoy'un kısacık ama oldukça etkileyici kitabı İvan İlyiç'in ölümü. Kitapta ölüm bilgisi ilk sayfada verilmiş, sonrasında ise ölüme nasıl gidildiği bilgisi yavaaş yavaaş yedirilmiş. Okudukça ölümden çok ölüm korkusunun kendisi peyda oluyor satırlar arasında. Okuyucuya da kendini sorgulatıyor. Tam ölmek üzereyken, ölüme yürürken adım adım, hayatı "olması gerektiği gibi" mi yaşadım düşünce gelip yerleşiyor karakterimize. Yahut eğer öyleyse asıl sorun bu mu? dedirtiyor. Oldukça sorgulatıcı bir eser ve hayatın doğal akışı içerisinde bir anlatım görüyoruz. Kısacık bir kitap olsun ama beni çok etkilesin istiyorsanız, okumadan geçmeyin derim.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202245bin okunma
238 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Uzun İhsan Efendi’nin Düşü
Bir süredir inceleme yazmıyordum. Bunun sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerine girmeden önce inceleme yazmak isteyen fakat eli bir türlü kaleme gitmeyen birini düşledim. Kitap okuma ve inceleme amacıyla bir araya gelen bir toplulukta neden eskisi kadar inceleme yazılmadığını, içerikten görselliğe doğru gidişi ve rüzgârın nereden estiğini anlamaya
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,2bin okunma
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
216 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Bir fuarda dikkatimi çekmişti kitap... İyi ki de çekmiş.... Müthiş bir yazım gücü, bir o kadar akıcı ve farklı bir anlatım... Çok beğendim ve kesinlikle tavsiye ederim.. Kitabı okurken ne nasıl bir kafa karışıklığı yaşadım hep... Asil ve Azil... Kitap bittiğinde bile neresi gerçekti ayırdına varamadığım yerler oldu... Ama sonu üzdü... Asil ve Yahya tanışması ve sonu...
Azil
AzilHakan Günday · Doğan Kitap · 20249,1bin okunma
Reklam
64 syf.
6/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Stefan Zweig'in çoğu eserinde olduğu gibi psikolojik tahliller, karakterlerin iç dünyasının ve hislerinin yoğun ve kısa şekilde anlatıldığı bir kitap. Kısa ama etkili bir hikâye yazabilmek gerçek bir yetenek ister. Konu olarak ise bütün ömrünü ailesine adamış babanın, ailesi tarafından gelen bir ihanetle nasıl çöktüğünü anlatılıyor. Ama bu anlatım bu kadar basit sözcüklerle değil. Bu kitap o kadar güzel mesajlar veriyor ki. Hayatımızda en kısıtlı olan şey zaman ve bunu sürekli başkalarını düşünerek, kendimizi yok sayarak geçiriyoruz. Bizim o kadar düşündüğümüz insanların öyle olmadığı görünce o pişmanlık, o hayal kırıklığı, o yalnızlık çok iyi ortaya koyulmuş. Aynı zamanda şüphenin insanı nasıl yiyip bitirdiğini de şüphesiz deneyimliyoruz
Bir Kalbin Çöküşü
Bir Kalbin ÇöküşüStefan Zweig · Venedik Yayınları · 202116,5bin okunma
168 syf.
8/10 puan verdi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşananları bir aile üzerinden anlatıyor. Savaşın ve onun sonunda gelen yoksulluğun insan ruhunda yarattığı tahribatı o kadar güzel anlatıyor ki yazar okurken içiniz sızlayacak. Belki de yazar kendisi de savaşa katıldığı için bu kadar başarılı ve gerçekçi anlatmış. Anlatım bir Fred'in ağzından bir de Kaete'nin ağzından yapılmış. İkisi de olayları kendi penceresinden aktarıyor. Kahramanların duyguları çok iyi verilmiş bunda şüphesiz kitabı çeviren Behçet Necatigil'in katkısı yadsınamaz. Kitabın adı kilisede Kaete'nin dinlediği bir ilahiden alınmış. "Onu çarmıha gerdiler ve o hiçbir şey demedi " Bir yandan yoksulluk anlatılırken diğer yandan da dinin yoksul insanların hayatından nasıl çıkıp gittiğine tanıklık ediyorsunuz. Karısın dua etmesini istediği Fred şöyle diyor: "Tanrı buyursun bizim hayatımıza gelsin!"
Ve O Hiçbir Şey Demedi
Ve O Hiçbir Şey DemediHeinrich Böll · Can Yayınları · 2023358 okunma
336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
#nobelödüllüyazar Gabriel Garcia Marquez'in #kırmızıpazartesi nden sonra okuduğum ikinci kitabı oldu. Yazarın baş yapıtı olma özelliğine sahip olan kitabı niye bu kadar beklettiğim için kendime kızdım. Yüzyıllık Yalnızlık, gerçeklik kavramına kattığı olağandışı boyutla, yayımlandığı 1967’den bugüne edebiyat dünyasındaki değerini korumaya
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 198436,2bin okunma
Belki anlaşılmaz bir anlatım ama mükemmel
“Duş dediğin ne ki Bayram?” diye sordu Haçça. “Duş; yıkanılır! Duş; yani hamam gibi! Sen hamam da bilmezsin; nasıl anlatsam? Ulan, iki tane kurnası var. Yukarıya bir boru çıkıyor. Süzgeçli teneke gibi ağzı var. Dökülüyor.”
Reklam
74 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ne göre Yalpağan Yılı'nda olduğumuzun şerefine değerli arkadaşım Emre Bozkuş tarafından hazırlanan Fantastik Öykü ve Resim Seçkisine hoş geldiniz! Hazırladığı öykü ve resim seçkisine ad vermede yerli bir ad yerine Yerdeniz serisindeki yalpağanın adı seçerek Ursula Kroeber Le Guin'in eserlerine olan
ORM 1 Fantastik Öykü ve Resim Seçkisi
ORM 1 Fantastik Öykü ve Resim SeçkisiKolektif · Metinlerarası Yayınları · 20243 okunma
114 syf.
8/10 puan verdi
Kitap benim beklentimi anlatım tarzı olarak pek karşılamadı. Taha Kılınç'ın kalemini severim. Başka kitaplarını da okudum fakat kendi adıma doyurucu bulmadım. Belki gündemi sıkı takip ettiğimden, belki bu minvalde yazıları çokça okuduğumdan bilemiyorum haber, gazete küpürü tarzında bir anlatım değil de daha hap bilgi tarzında ve yoğun bilgi
Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm
Alem-i İslam Yazıları - I - BilâdüşşâmTaha Kılınç · KETEBE · 0282 okunma
76 syf.
·
Puan vermedi
·
22 saatte okudu
Agâh Bey’in kalemi ile yeni tanıştım, Yasak Saatler vesilesi ile. Ve şiir alanında yazdıklarını sevdim hatta kendisinin kalemi bana biraz eskileri anımsattı. Her duyguyu ve çeşitli olayları kaleme alan Agâh Bey, örtülü anlatım tarzı sayesinde her şiirden birçok anlam çıkarmamıza olanak sağlıyor. Bir şiir bazen terk edilişi resmederken okurun
Yasak Saatler
Yasak SaatlerAgâh Ensar Can · Otantik Yayınları · 202310 okunma
309 syf.
10/10 puan verdi
İnanılmaz Gerçek Bir Anlatım, Çok İyi Bir Metin
“Aileyle yüzleşince genel olarak aileyi kaybediyordunuz.” Bu alıntıyla başlamak istedim. Kitabı Eylül Görmüş tavsiyesiyle almak istiyordum ama
Deniz Yüce Başarır
Deniz Yüce Başarır
da çok övünce muhtemelen beğeneceğimden emin olarak sipariş vermiştim. Bu iki kadının okurluğuna bir kez daha güven tazeledim. Bir kez daha anladım ki bu iki insan sevdiyse kitabı muhtemelen ben
Miras
MirasVigdis Hjorth · Siren Yayınları · 20213,676 okunma
72 syf.
·
Puan vermedi
Annie Ernaux’un “Bir Kadın” kitabını bitirdiğimde “Babamın Yeri” adlı kitabının bazı boşlukları sanki bir puzzle gibi tamamlandı. Bana göre bu iki kitap arka arkaya okunmalı. Bir Kadın’da bir yerde babasından bahsedecekken “..babamın hayatından bir başka kitap da bahsetmiştim.” gibi bir ifade kullanıyor. İkisinin de birbirinden rol çalmasına izin vermeden bir kitabı sadece annesine ya da diğerini babasına adamış.Önce hangisinden başlayayım derseniz? Bence “Babamın Yeri” ile başlayın. Kitapta babasını yazar nesnel bir açı ile sanki bir yabancıyı anlatır gibi anlatıyor. Babasının ölümü ile başlayan roman; geçmişe yolculuklarla devam ediyor. Bu yolculukta babasıyla ilgili bütün olayları ve detayları soğukkanlılıkla anlatıyor. Adeta bir sosyolog edasıyla sosyolojiden, kültürel sebeplerden ve toplumsal olaylardan bahseder gibi. Ya da bütün bunları babasının hayatına harmanlayarak... Nobel Ödülünü de bu anlatım tarzı ile almış diye biliyorum. Yazarın anlatımı, bana başlarda biraz duygudan yoksun gibi gelse de annesine ait romanı da okuyunca da tarzını daha çarpıcı bulduğumu söyleyebilirim. Yakın bir zamanda Türkçeye çevrilen bütün kitaplarını okumak istiyorum. Son olarak nedense bana Stefan Zweig’i de anımsattığını belirtmek istiyorum. Tarzları bambaşka; yalnız ikisi de insanı hikayesine bir anda alıveriyor. Okurken kitabın nasıl bitiverdiğini anlayamıyorsunuz.
Babamın Yeri
Babamın YeriAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20222,269 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.