Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
“Bir süre sustular yine; sonra Kabrero sordu: "Neden ayrıldın öğretmenlikten?" "Öğretecek şey kalmamıştı." "Anlamıyorum." "Gittikçe azalıyordu öğretilecek şeyler. Asiler gelip kasabayı yakıyorlardı. Jandarmalar gelip yıkıyorlardı. Sonra gene asiler. Sonra gene jandarmalar. Çarşıda dükkân ya da sergi sahibi
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
İnsanlara gereken "Mutlu ve umut dolu geceler"
"İyi geceler" i ortalama ve altı olanlara bıraktım. Öncesinde ailemmiş gibi bağ kurduklarıma"Cici geceler ve kendine cici bak." diyordum. Şimdi ise "Mutlu ve hayırlı gecelerin olsun." veya "Mutlu ve umutlu gecelerin olsun." diyorum. Bir ara nenemi geçirirken sesli fısıltıyla "Mutlu ve hayırlı gecelerin
28 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
atma, onar!
çocuklara sahip oldukları eşyaları özenli bir şekilde kullanmaları gerektiğini anlatmak için harika bir kitap! konusu bir yana, kitabın resimlerinden ne haber diyorsanız resimleri de bir o kadar güzel. tabi bunların hepsi ikinci sınıf ve altı düzeydeki çocuklar için, üçüncü sınıf ve üstü için bir tık basit kaçacaktır diye düşünüyorum ve sizleri "sahip olup da özensiz kullandığınız fakat olmasa da yapamayacağınız herhangi bir şey var mı acaba?" sorusuyla yalnız bırakıyorum
Eyvah! Ayakkabılarım Kaçıyor
Eyvah! Ayakkabılarım KaçıyorMeryem Ermeydan · Uçan Fil Yayınları · 20223 okunma
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
.... Neden “Sosyalizm” ? Albert Einstein, Mayıs 1949: Ekonomik ve sosyal konularda uzman olmayan birisinin sosyalizm üzerine görüşlerini açıklaması önerilebilir mi? Bunun birkaç nedenle olabileceğine inanıyorum. Öncelikle soruyu bilimsel bilgi açısında ele alalım. Astronomi ile iktisat arasında önemli yöntemsel farklılıklar yokmuş gibi
Reklam
Helal lokma
EVLADINIZA NE ARABA BIRAKIN NE EV İBRET ALINACAK BİR HİKAYE Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici
Büyük bir ansiklopedi olmalı: Yüzlerce ciltlik bir eser, uçsuz bucaksız bir kitap dizisi. Her şehirde, belirli merkezlerde bir bina, bu kitaplara ayrılmış sadece. O zaman kimse delirmezdi. Bir hareketi mi unuttun, ne kadar basit olursa olsun, kitabın bir yerinde var. Pijama: Pijama altı, pijama çıkarma, pijama katlama, pijama üstü... Böyle küçük bir konu için bile insanın aklına bütün ayrıntılar bir anda gelmez. Böyle bir kitaplığın varlığını bilmek -kullanılmasa bile- insanın içini rahatlatır. Bütün zaman boşlukları, bütün takılmalar önlenir. Ansiklopedinin tanımları arasında hiç boşluk yoktur.
Sayfa 324 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Altı üstü altmış saniye içerisinde, üstelik de herhangi bir duygusal değişime uğramaksızın, bir şaka, aile fotoğrafı, tarif, kayıp çocuk ilanı ve katliam haberi paylaşabildiğimiz bir çağda -ve bir sosyo-teknolojik ortamda- yaşıyoruz. Kalorisiz bir besin misali vücudumuzda dolaşan bilgiyi işleyip başkalarına aktarıyoruz. Ne var ki bu bilgi parçacıkları üzerimizden geçerken bir tür psikosomatik tortu bırakıyor olmalı. Üzerimize böylesine otistik bir tesirle yağan bu pikseller arasında yönümüzü bulurken "dikkatli" davranıyor muyuz? Yoksa hiçbir şey üzerinde özellikle odaklanmaya çalışmazken ağda birtakım örüntüler gören, yakın gelecekte ortaya çıkacak bir William Gibson karakteri gibi, neredeyse sezgisel olarak ya da yarı bilinçli bir halde mi internette dolaşıyoruz?
Sayfa 77 - PdfKitabı okudu
Sen hiç bir bulaşık makinesinin sıkıntıdan patladığını biliyor muydun O kirli yağlı bazen içlerinde kalan artıklarla yıkamaktan iğrendiğini suyunu sabunun değdirmek istemediğini . kokudan başının döndüğünü ama asla onları döndürmek istemediğini biliyor muydun. Sen hiç bulaşık makinesinden çıkardığın temizlenmiş tabağına bakıp bu çizik nasıl
Reklam
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
122 syf.
2/10 puan verdi
İnsanlar görüşlerine ilişkin kitapları okumuyorlar. Kur’an olsun, Nutuk olsun, Kavgam olsun, Manifesto olsun; okumuyorlar. Ancak harıl harıl da savunup kafa şişirebiliyorlar. Ne zaman biri kafamı şişirse gider, sırf sus diyebilmek adına olsun, kitabına bir göz atarım. En son kafamı şişiren kişi bir ülkücü oldu ve şimdi de buradayım. Kendi görüşümü
Dokuz Işık
Dokuz IşıkAlparslan Türkeş · Kutluğ Yayınları · 1975731 okunma
ufak tebessümler ile taş, duvar ve sanki hiç doğmamış kadar geçimsiz bir sonbahar kadını biz kırk metrekareye dört kişi sığdık zahmetine katlanılmış şu soğuk şu hain şu hüsrana mahkûm yontmaları duvarlara dizdik çeşitli el işleri çekiyor canım işte kocakarı çeyizlerinden kımıldaması zor geliyor hangi kolum ulaşmak istese yahut hangi ruhun
1.098 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.