Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yoruldum. Hayatımdaki olumsuzluklar ,çabalar ,umutsuzluklar bir tarafa güzel anları bile yaşamaya korkar oldum .Biri soruyor nasılsın diye .Sonra anlatmaya başlıyorum güzellikleri .Anlatıyorum ama korkarcasına , bir şey olur mu dercesine .Yine de susmuyor dilim .O da heyecanlı,çok beklemiş bu anı .Anlattıkça anlatıyor.Sonra bakıyorum herşey tepetaklak oluyor .Niye diyorum,niye böyle oldu .Yanlış bir şey mi yaptım ?Şükretmedim mi ?Yetinmedim mi ?Halbuki o mutluluk ne kadar küçük bir şey içindi .Toparlamaya çalışıyorum tüm olumsuzlukları , güç bela.Fark edişim çok geç olmuyor.Bundan oldu diyorum.Susmadı ya o dil ,anlattıkça anlattı .Peki ya karşındaki .O nasıl?Yorgun muydu senin gibi ? Onun da var mıydı aklını kurcalayan bir şeyler.Yoksa hepimiz susup bu küçük mutluluğu içimizde mi yaşamalıydık?Cevap çok basitti aslında.İyisiyle kötüsüyle nasılsın demek.O tek kelimelik soru ne kadar iyi gelecekti bize .Çiçekli yollara açacaktı kapılarımızı .O zaman ben soruyorum bugün. Nasılsın ? :)
"Bence her şey ekonomik güce dayanıyor. Şu ekmekten başlıyor her şey. Senin dershanen, okulun, benim hastanem, muayenehanem bununla yakından ilgili. Ekmek olmadan hiçbir şey yapılamaz. Her şey havada kalır." "Doğru ama ne yapabiliriz? Bu konuda halka nasıl yardım edebiliriz?" " Vallahi dostum, bence aydınlara düşen iş, halka içinde bulunduğu durumu anlatmaktır. Nasıl eziliyor, nasıl sömürüyor nasıl aldatılıp noksul düşürülüyor..." "Ben anlatıyorum bunları. Hiçbir etki yapmıyor. Adam günlük ekmeğinin peşinde. Onun için yakın çıkarları daha önemli. Biri 10 lira verdi mi, reiyi onun. Birisi 100 liralık bir çıkar sağladı mı, onun kulu kölesi.."
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
"Uraz..." dedim şok içinde. "O içeride yurtdışından getirttiği uyuşturucuları dağıtımcılara ulaştırırken ben kapıda bekledim. Kapıyı korudum, adamı korudum, işi korudum Kumru. Çocuklara sattıkları o zehri korudum. Onlar çocukları zehirlerken ben beş ay boyunca onlara güvenli bir ortam sağladım, ben onları korudum..." Elim kalbimdeydi. Uraz'ın anlattıkları karşısında ne hissedeceğimi bilmiyordum ama içine düştüğü durumdan dolayı ne kadar acı çektiğini görebiliyordum. ''Kimsenin.. haberi var mı bundan?" dedim endişeyle. ''Yalnızca sen..'' dedi, "Yalnızca sana anlatıyorum. Olur da bir gün başıma bir iş gelirse yaşadıklarıma şaşırma diye, her ne yaptıysam bilmeden yaptığımı bil diye."' "Başıma bir iş gelirse derken..." dedim endişeyle, "Uraz ne söylemeye çalışıyorsun anlatsana artık! Tamam adamın korumalığını yaptın, ne iş yaptığını da bilmiyordun ve adam tutuklandı. Sana ne olabilir ki? Senin hiçbir şeyden haberin yokmuş!"
344 syf.
9/10 puan verdi
Taciz, t*cavüz ve şiddet okurken tetikleneceğinizi düşünüyorsanız kitabı ne kadar merak ediyorsanız da okumayın diyorum. Çünkü ben bile okurken zorlandım. Çünkü kadın karakterin iki yıl boyunca yaşadıklarını afedersiniz ama dışardaki hayvanlar yaşamıyordur. Evin içinde satıldığı adamdan bu muameleyi görüyor. Daha ne olabilir diyorsun leş adam kadını kendi arkadaşlarıyla aynı anda paylaşıyor?? Adam kadını köle diye kullanıyor. Ve her kadının travmaları farklı şekilde kendini gosterir. Bizim kız da susarak ve zarar görmemek için itâat ederek kendine bir yol buluyor. Okurken sinirden ellerim titriyodu ya. Kadın köpek kabında mı ne yemek yiyor... Sizi bunlar bekliyor o yüzden anlatıyorum. Sonra eve başrol adamımız geliyor. Artık hayır mı şer mi siz okuyup karar verin :) Denize düşüp yılana sarılmak ben buna derim. Zaten en başından beri iyi biri olmadığının üzerini çiziyor. Dark romance budur ve kötü odam böyle olur. Okumayı özlemişim. Bakalım ikinci kitapta neler olacak. Benim tahminim kızın içinde bastırdıkları şiddet olarak dışa vuracak zaten ilk adımını attı... Bakalım. 4/5
Pennies
PenniesPepper Winters · Pukka Yayınları · 202441 okunma
440 syf.
8/10 puan verdi
serinin ilk kitabı gerçekten harikaydı. sonu baya şaşırtıcı bitmişti kendimi bulmacada gibi hissetmiştim. kafamda bin bir türlü soru işareti vardı o soru işaretlerinin hepsi bu kitapta çözüldü. aynı şekilde bu kitabı da gerçekten beğendim. beni çok şaşırtan karakterler oldu. her ne kadar toksik ve takıntı seviyesinde bir ilişkileri olsa da dylan için üzüldüm biraz. nasıl ki ansel dedektifle mutlu olduysa finalde dylanın da anseli atlatabildiğini görmeyi isterdim. finalde kesinlikle eksiklikler vardı. katil rastgele seçilmiş gibiydi. kitabın başından beri merakla katilin kim olduğunu çözmeye çalışıyoruz evet bariz belli olan birinin katil çıkmasını beklemiyordum ama bu kadar da bilinmeyen birini de beklemiyordum ben ya. devamını spoiler vererek anlatıyorum spoiler yemek istemeyen okumasın SPOİLER tüm kitap boyunca katili merak ediyoruz. 100 sayfa katil Austen adında saçma sapan bir psikopat çıkıyor. kitap boyunca adı geçmiyor ondan şüpheleneceğimiz bir durum olmadı. o yüzden pek bir şok yaşamadım ben. ayrıca katili öğreniyoruz sonra anseli kaçırıyor. 1 gün geçmeden dedektif anseli buluyor ve mutlu son yani sonu o kadar hızlı ilerlemiş ki ne oldu bitti anlamadım. ayrıca bu katil akıl hastası, kafası baya bildiğin gidik yani. ama sonda suçlarını itiraf ediyor?? bilemiyorum sonu daha farklı olsa 10 numara kitap olurdu benim için. yine de dediğim gibi kitap genel olarak baktığımda çok güzeldi okumanızı öneririm
Sobe
SobeN. G. Kabal · Martı Yayınları · 20222,949 okunma
Tavşanlar aslında o kadar da fena hayvanlar değilmiş (:
İlgimi çeken çoğu alanı, mesleğini yapabilecek kadar öğrenmeye çalışıyorum. Bazen birinden sıkılıp diğerine koşuyorum, bazen diğerinden öbürüne. Sonrasında "Çok şeyi az çok öğreneceğine bir şeyi tam öğren." sözü geliyor aklıma. O zaman diyorum ki "Öğrenmek istediğim çok şey var, birinin derinine inince boğulma hissi veriyorsa -en
Reklam
Senin ilk gözlerine bakarken! O an kendimi senin gözlerinde öldüğümü zanettim... Sonra anladım ki! Sen beni kefensiz görmüşsün; Ben bir daha hiç gözlerine bakmadım, Koca üç sene boyunca her gün o gözlerden öldüğümü hissettim; Ve şu an ise uykusuzum, Biliyorumusun! Ne çok zaman geçti değil mi? Hala aynı yerde seni bir şiir de anlatıyorum... Sende kaçtım ya, Sense gelip benim yanımda oturdun, Sen gülerken! Ben ağlıyorum; Sana gitt diyemem, Takattim kalmadı... Duygularım ise senden isyankar çıktı, Bense onlardan yaşlı oldum, Gece de bırakmıyor yatıyım; Yorgun bir sevda emektarı oldum. Sen şiir oldun hayatımdan, Bense senin hayatında unutulmuş sıradan bir insan; Ne tuhaf değil mi!
600
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
Her ne kadar rahat ve huzurlu olsam da, en mutlu olduğum anlarda bile, bilemediğim bir sebeple hüzün gelip beni buluyor. En küçük şeylere bile ağlayıp durdum ama inanın nedenini bende bilmiyorum. Gerçek şu ki pekiyi değilim, herşeyi kötü yanından görüyorum. Soluk, bulutsuz gökyüzü, güneş ve akşamın sakinliği.. bir şekilde bunlar bile üzebiliyor. Sanırım çok doluyum ve ağlayarak içimi boşaltmaya çalıştım. Fakat bütün bunları size neden anlatıyorum ki? Kendi duygularımı ben bile anlayamazken size nasıl anlatabilirim. Fakat belkide siz beni anlarsınız. Göz yaşları ve kahkaha! Ne kadar iyisiniz, Makar Alexsiyeviç!
No panic
-Şuranda birazcık dert kalmış. Orası değil ya biraz sağ, azıcık yukarı, heh işte tam orada. -Geçti mi? -Hayır, dur ya ben alayım. -Olmaz Tolga! -Neden, ne olacak? -Çünkü o zaman dert sana geçmiş olur. -Canım o sendeyken dert. Bana geçince benimkilerin arasında belli olmayacak kadar küçük ve yitik kalacak. -Yine abartmıyor musun? Biraz daha
Reklam
Mahremiyet
-Bana bütün bunları anlatmak istediğinize emin misiniz? -Neyi -Anne babanızı, paranoyaları... -Ne anlatıyorum ki size ben? Hiçbir şey. Ben size Tanrı'nın, herkesin bildiği şeyleri anlatıyorum. Annemle babam ölümleriyle meşhur olacaklar. Bu benim onlar için hazırladığım anma töreni olacak. Size tüm bunları anlatırım, babamın bacaklarının
Sayfa 284Kitabı okudu
İNSAN TEKİNİ ANLATMAK...
- "Peki tenâsüh bahsinde ileri, sürülenlere ne diyeceksin?" İşte buradan konuşmaya başlayınca, "ben onun yazısını 6 kere okudum, anlayamadım! diyen tipi karşında bulursun... Romanda kala kala dedikodu kalıyor... Öbürü kalkar, keyfiyetsiz romanını, "ben insan tekini anlatıyorum!" lâfıyla kurtarıverir. "İnsan tekini anlatmak" lâfını duymuş, ama ne "niçin"inden haberi var, ne "nasıl"ından..."
Sayfa 152 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Tenasüh- İBDA YayınlarıKitabı okudu
Anne
Dizlerinin üstünde başımı koyacak yerim hâlâ var mı anne Bir solukluk düş kursam yeter orada Beşikten çoktan vazgeçtim, eteğinde oturmak mümkün mü şimdi Saçlarım dikken diken senin elinden ayrılalı Dalıp gittiğin boşlukta ne var bulabildin mi anne Şimdi ben de aynı boşluğa dalıp dalıp gidiyorum Bir çıkar yolu var mı anne yoksa kaybolmaya meyilli bu aklım Hâlâ ekmek kokar mısın eskisi gibi, ben hangi ekmeğe dokunsam sen kokuyor Büyüdüm ben anne, ne mel’em bir şeymiş bu büyümek Büyüdükçe kendime sığamıyorum, yurdumdan taşıyorum Kuşlar yuva yaptıkça saçlarım azalıyor Ama olsun kuşlar üşümesin bana yeter Büyüdüm ben anne hem de çok Baba oldum, şimdi kızımla sohbet ediyoruz Onunla çocuk oluyorum, yine ve yeniden Seni anlatıyorum ona, gözlerim yan çiziyor hemen sulanıveriyorlar Yutkununca geçiyormuş gibi yapıyorlar Gittikçe büyüyorum anne, yokuşları çıkmakta zorlanıyor dizlerim Nefes alıp vermek de zahmetli olmuş Büyüdükçe sana yaklaşıyorum anne, oturduğun taşın üstünde bekle beni Beklemek doğum sancısı gibidir derler sen daha iyi bilirsin Ama fazla bekletme seni kuşluk vaktine kalmaz yetişirim sana.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.