Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
364 syf.
·
Puan vermedi
Öncelikle dil bakımından daha önceki kitaplardan farklı ve bu kitaba bu anlamı yüklemek ne kadar doğru bilmiyorum şöyle ki : Yazar içinde bulunduğu topl umun değer yargıları ile ilgili ip uçları vermekte ve buradan yola çıkarak yasal düzenlemelerin yanı sıra toplumsal değerleri içten içe eleştirmektedir ''ne kadar kelime kalabalığı'' yapsa da Sadece yazarın yansıttığı zaman diliminde değil günümüzde de söz konusu durumlarla da karşılaşmak pek mümkün zira toplumun sırtında çözülmeyi bekleyen kambur olarak durmaktadır bir çok çözüm bekleyen ve sıkça karşılaştığımız sorunlar gibi Temele aile yapısını alıp düzensiz yaşam biçimi,eğitim ve ekonomik politikaların amacına ulaşmaması,hukuksal düzenlemelerdeki eksiklik ve yazılı olmayan toplumsal değerler- kurallar gibi bir çok neden sıralamaktadır Katılır mısınız bilmiyorum. Keyifli okumalar
Lolita
LolitaVladimir Nabokov · İletişim Yayınevi · 20192,737 okunma
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Reklam
İnsan Sarrafı Dostoyevski'den, Hayatınıza Işık Tutacak 15 Hayat Dersi 1. "Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın, beklenmedik bir anında kendini bulmaktır." 2. "Yeni bir adım atmak ve yeni bir söz söylemek, insanların en korktuğu şeylerdir." 3. "Acı çekmek, büyük bir zekaya ve duyarlı
328 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı kitabın kapağına bayıldım çok hoş olmuş bence. Konusuna gelirsek bazı kitaplar vardır seversin ama aşık olmazsın ben bu kitaba aşık oldum. Yazarın anlatím şekli cok guzel ve cok degisik. Ilk baslarda kecmisle gunumuz arasindaki git-gel okucunun kafasini karistira bilir ama kitabin ortalarina dogru buna alisicaksiniz. Kitabin sonlarina dogru yaklasdikca kitab insani kendine daha cok cekiyor resmen kitabin buyusine kapiliyorsunuz. Muratin kendini bulma hikayesi hayati anlama hikayesi bu kitap bana gore. Annesini daha dunyaya gelirken kaybetmis babasini ise kucuk yasinda kaybeden Muratin yasam mucadelesi bu. Hayati kitaplarda okudugu gibi sanan bi cocugun oykusu. Bu karmasada Emel isimli bi kiza asik olur. Emel Muratin tam aksidir. Soz dinlemez, uslu cocuk degildir Murat ise tam tersidir Emelin. Ne demisler zit kutuplar bir-birini ceker. Bir-birilerine olan asklari o kadar gucludur ki yillarca hic azalmaz ve yillar sonra Emelin hastaligini ogrenen Murat onunla evlenir. Hersey cok guzeldir asklarinin meyvesi kucuk Emel dogar ama babasiyla bi ortak noktasi vardir o da annesiz buyur. Sonunda gozyaslarinizi tutamiycaginiz bi roman okumanizi siddetle tavsiye ederim
Yaz
YazKürşat Başar · Everest Yayınları · 20141,617 okunma
- Yine de ölmek istemiyorsunuz. - İstiyorum. - Neyi bekliyorsunuz? - Bilgi istiyorum. - Güvence mi istiyorsunuz? - Adına ne derseniz deyin. Tanrıyı duyularla kavramak, öyle amansızcasına anlaşılmaz bir şey mi? Neden yarım söz verişler ve görünmeyen mucizeler sisinde saklar kendini? Kendimize inancımız yokken, başka bir şeye nasıl inanç duyabiliriz? İnanmak isteyip de inanamayanlarımızın başına neler gelecek? Peki inanmak isteyen ama inanmaya gücü yetmeyenler ne olacak? Tanrıyı neden öldüremem içimde? Ona ilenirim, yüreğimden söküp atmak isterim de, neden böyle ağrılar içinde, böyle aşağılanarak yaşar durur? Neden, her şeye karşın, silkip atamadığım şaşırtıcı bir gerçektir o? İşitiyor musunuz beni? Bilgi istiyorum, inanç değil, varsayımlar değil, bilgi. Tanrı elini bana doğru uzatsın, kendini açığa vurup benimle konuşsun istiyorum. - Ama sesiz durur o. - Neden peki? Karanlıkta ona doğru haykırıyorum ama sanki hiç kimse yok orada. - Hiç kimse yoktur belki de. - Yaşamak iğrenç bir yılgınlıktır öyleyse. Kimse ölümün karşısında, her şeyin bir hiç olduğunu bilerek yaşayamaz. - İnsanların çoğu ölüm ya da yaşamın boşluğu üzerine kafa bile yormaz. - Ama bir gün yaşamın o son ânına varıp karanlığa doğru bakmak zorunda kalacaklar. - O gün geldiğinde... - Korku içindeyken, bir görüntü yaratırız, sonra da Tanrı deriz o görüntüye.
Sayfa 34
''Bir söz, güzeldir diye doğru kabul edilemez. Güzel söz başka, doğru söz başka! Ben doğru söylemeyi tercih ederim, her ne kadar vezinli kafiyeli olmasa da. ..''
Sayfa 209
Reklam
(22 Mayıs - 21 Haziran) Bir İkizler Erkeği, ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi, dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat, bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz, ne de karşınızdaki İkizler Erkeği… Zaten size böyle bir güvence de vermiş değildir. Ayrıca da kendisinden
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
250 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı açtığımda Yakup Kadriye açık bir mektup buluyorsunuz Halide Edip den. Kitabın Ödünç alınan adından ötürü. Zarafet ve incelikle döşenmiş satırlar, kelimeler kaplamakta mektubu. Bu kitabı ve bu mektubu için yazarımızı hem kutlamak hem teşekkür etmek geldi yüreğimden. Umarım duygularım ruhlarına ulaşmıştır... Ben Halil, Kendince
Ateşten Gömlek
Ateşten GömlekHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 201923,4bin okunma
(22 Mayıs - 21 Haziran) Bir İkizler Erkeği, ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi, dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat, bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz, ne de karşınızdaki İkizler Erkeği… Zaten size böyle bir güvence de vermiş değildir. Ayrıca da kendisinden
Reklam
Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin birşey. İsmi Âmak-ı Hayal. Senin anlayacağın hayalin dibi. Orda yazıyor: Bir gün Allah peygamberlerini çağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Arzı Mev’uda gitmektir; İsa: Bir yanağını vurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed’e gelince: “Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…” demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan birşey eksiltmeli… Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; “Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!” deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma.. Sonra en muhimi: Kendini halinden şikâyet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun. İçkiye de şimdilik pek heves etme. Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten…
Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin birşey. İsmi Âmak-ı Hayal. Senin anlayacağın hayalin dibi. Orada yazıyor: Bir gün Allah peygamberlerini çağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Arzı Mev’uda gitmektir; İsa: Bir yanağını vurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed’e gelince: “Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…” demiş. Ne doğru söz!
Sayfa 157
Ralph ile Zouga ürkek bir hayranlıkla bakıyorlardı deliğe. Zouga, «Eski zamanlarda madenlerde köle çocuklarını ya da Buşmenieri çalıştırdıklarını söylerler,» dedi. «Altın damarının orada olup olmadığını öğrenmemiz gerek. Ama hiçbir yetişkin...» Ralph sustu, baba oğul birbirlerinin yüzüne baktılar, sonra ikisi birden Jan Cheroot'a döndüler. «Asla!» dedi ufak tefek Hotento. «Ben yaşlı ve hasta bir insanım. Asla! Öldürseniz bile girmem oraya!» Ralph çantasında bir mum parçası buldu. Zouga atları bağlamak için kullandıkları üç kangal ipi birbirlerine ekledi. Jan Cheroot da onların bu hazırlıklarını idama mahkûm bir insanın darağaçının kurulmasına bakarmış gibi seyrediyordu. «Doğduğum günden bu yana geçen yirmi dokuz yıl içinde bana cesaretinden söz edersin,» diye Ralph kolunu Jan Cheroot'un omuzlarına atıp adamcağızı maden ağzına doğru sürükledi. «Belki de biraz abartmalı konuşmuşumdur.» Zouga yaşlı karaderilinin koltukaltlarından geçirdi ipi, beline de bir çanta bağladı. «Vahşilerle savaşan, fil ve aslan avlayan sen... bu küçücük delikten mi korkacaksın? İçerde ne olabilir ki? Bir iki yılan, biraz karanlık, birkaç hayalet... hepsi o kadar.» Jan Cheroot, «Belki de çok abartmalı konuşmuş olabilirim,» <liye kısık sesle fısıldadı. «Sen korkak mısın yoksa, Jan Cheroot?» «Evet!» diye Jan Cheroot başını salladı. «Korkağım elbette, burası da korkaklara göre bir yer değil.» Ralph, adamın oltaya takılmış bir balık gibi çırpınmasına aldırmadan yakaladığı gibi kuyuya indirdi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.