Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
400 syf.
·
Puan vermedi
Kadının sadakatsizliği üzerine yazılmış, mükemmellikleri ya da en iyi oldukları konusunda konsensüse varılmış üç roman vardır. 1) 1856’da yayınlanmış Gustav Flaubert’in Madam Bovary’si. 2) 1877’de yayınlanmış Lev Tolstoy’un Anna Karenina’sı 3) 1916’da yayınlanmış John Galsworthy’nin The Forsyte Saga’sı*. Böyle bir tanıtım yapıp şereflerine
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil · Yakamoz Yayınları · 201617,8bin okunma
336 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Ahh Yalan Dünya..
İnsanız.. İnsanız tabii durmadan ağrıyoruz. Başımız ağrıyor iç bi' hap, kulağımız damlat damlayı, bacağımız ağrıyor konsun buzlar, kalbimiz sıkışıyor çekilsin Ekg' ler.. Boynumuz, belimiz, dişimiz. Düşüyor kalkıyoruz yaralar bereler, pansumanlar, tamponlar.. Eee İnsanız dediysek birkaç kilo etten bilmem kaç parça kemikten miyiz
Dünya Ağrısı
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20214,010 okunma
Reklam
Saygınlık yeter, güne ne hacet..
Bir 8 Mart daha geldi, çattı. Yarın herkes ; " KADIN" haklarından bahsedip sosyal paylaşım sitelerinde yazıp duracak. Sonuç kocaman bir sıfır. Kadın ne ister? İstediği tek şey yakın ya da uzak iş ya da sosyal fark etmez çevresindeki herkesin onun da insan olduğunu; sevinçlerinin, üzüntülerinin, kızgın ya da kırgın zamanlarının yoksunluklarının, abartılarının olabileceğini, etten kemikten olduğunu hata yapabileceğini, kusursuz olmadığını ve bunun da bir suç olmadığını ayrıca bir sıfattan ya da etiketten ibaret olmadığının akılda tutulması ister.. Hepsi bu. Kadının hak ettiği saygınlığının bir günle sınırlandırılmaması dileğiyle.
448 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“BEN DELİ DEĞİLİM” diyenler için (Bedava Haftasonu Terapisi)
İrvin David Yalom'un orjinal ismi “Lying on the couch” ve bizdeki ismi “ise psikologların hastaları için kullandıkları uzun koltuktan aldığı ismi “DİVAN” ile karşımıza çıkıyor. Aslında bu roman bana daha çok istatistik raporu veya dökümantasyon tadında gerçek yaşamdan kesitlere yer veriyor.
Irvin D. Yalom
Irvin D. Yalom
da zaten tıp fakültesini bitirmiş bir
Divan
DivanIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 20215,2bin okunma
Düş Kılıcı
Geceyi iki bölüyor Bir düş kılıcı.. Birinin sakalı düşmüş suya Ötekinin kopmuş kopçası. Kasık kasığa durunca sevişmiş varsayılan Sevgiden bihaber girilen karanlık kuyu. Dönüşmek olmalı asıl eylem planı Haz az gelir, nefes nefese kalışlar boşuna Boşalta boşalta ne kaldı Ruhu da çıkarıp attın etten kemikten Göz göze gelmeden nedir bu acelen Bir sigaralık keyiften Ötedir Ötededir Ulaşmaya gayret ettiğin. Geceyi ve insanlığı ikiye böler durur Her düş kılıcı. Bir yanda sevişenler Bir yanda dönüşenler.. m.sarıtaş
429 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
KÖTÜLÜĞÜN PORTRESİ HEATHCLİFF
Emily Bronté  30 Temmuz 1818 yılında İngiltere’de doğmuştur. Henüz 30 yaşında tüberküloz dan dolayı hayatını kaybetmiştir. Bronte kardeşlerin ortancasıdır. Yazarın kaleme aldığı tek romanı Uğultulu Tepeler edebiyat klasikleri içinde önemli bir yere sahiptir. Bronte kardeşler, kadının edebiyatla uğraşmasının hoş görülmediği zamanlarda, önce erkek
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Antik Kitap · 201442bin okunma
Reklam
Vedalar
Ve gecelerin de üstünü örten, Karanlık vakitler olduğunu keşfettim. Aslında, onlar beni buldular, Ben onları ararken. Ben, sadece etten ve kemikten, Onlar ise, Her şeyi barındıran bir beden gibiydiler, Ve  çoğalıp gidiyorlardı, tek bir hücreden, Aynı yalnızlığım gibi. Aynı yalnızlığım gibi bölünüyor, Büyüyor ve hatta artıyordu
656 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
..bir başkası da merhametsiz ya da vicdan potansiyeli olmadan doğabilir.
"Çocuk sorabilir: "Dünyanın hikâyesi ne?" Yetişkin bir adam veya kadın merak edebilir: "Dünya nereye gidecek? Sonu nasıl bitecek, bu arada, yeri gelmişken, hikâye neydi?" [s.453] İnsanlığın hikâyesi neydi? İyiliğin ve kötülüğün kıskacında kalmış bir metafor muyduk sadece yoksa Adem ile Havva'nın laneti miydik? İyilik ve
Cennetin Doğusu
Cennetin DoğusuJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 20176,3bin okunma
Bilmiyorum Ne Kadar Tanırsın Kadınları?
Onların yüzünde gördüğün her tebessümü mutluluktan, her göz yaşının umutsuzluktan ve her suskunluğunun haksızlıktan olmadığını ne kadar bilirsin? Bazen mecburiyet bu hallerinin adı, bazen sevgi. Bazen bir şeylerin günün birinde düzeleceğine dair olan inançları ayakta tutar onları, bazen ise inatları. Hepsi için değil sözüm elbet. Sözüm, eksilse de sevdiklerinin bir gülümsemesiyle kendini tamamlayan, zorluklar karşısında yılmayan yıkılmayan kadınlara. Tabi ki sonsuz değildir yüzlerine vuran ışıkları ve dillerinden düşmeyen sabırları. Çoğu insan, "Sen güçlüsün," deseler de, onlar da etten ve kemikten yaratılmışlardır. Gün gelir, uzun ince yollara takılır bakışları. Kaybettim demezler asla. Denedim derler. Yüreklerine bir düğüm atarlar ve geldikleri gibi sessizce giderler. Yani böyle bir kadın tanımadan, tanıdım diyemezsin kadınları... Duyacaksın, "Bir inattır yaşamak," dercesine, gelmişe ve geçmişe gönderdikleri o şen kahkahaları.
Doğduğum, doyduğum, öldüğüm toprak, Ve şimdi bu toprak, Benimle yeniden kana doyacak. Belki bir karış, belki bir parmak, Ve hatta yıllar sonra, benden geriye, Bir toz tanesi bile kalmayacak. Ben mi, ben doğamam bir daha, Ama doğacak olsaydım eğer, Bu sefer bir anne, Yahut, Bir kadın olarak gelmek isterdim dünyaya. Her ne kadar zor olsa da doğurmak, İnan bunu çok isterdim. Ama bir anne, ya da bir kadın olmasam da, İçimdeki bu mutluluk, Elbet bir gün bir çocuk olacak. Ki doğurmak, Benden geriye bir toz tanesi değil de, Bir parça bırakacak. Ve en çok da ardımda, Etten kemikten önce, Bir fikir kalacak. Ahmet Ekinci
Reklam
104 syf.
10/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Sabır Taşı Ne Zaman Çatlar?
Afganistan’da kadın olmanın ne demek olduğunu görsel ve yazılı basından az çok takip ediyoruz. “Sabır Taşı” da bu konu üzerine yazılmış onlarca kitaptan sadece bir tanesi ama benim en çok hoşuma gideni oldu diyebilirim. Bu hikâye sadece tek bir kadının değil, uzun yıllardır Afganistan’da Taliban rejiminin ağırlığı altında ezilen binlerce kadının
Sabır Taşı
Sabır TaşıAtiq Rahimi · Can Yayınları · 2010495 okunma
Korkuluk onu dikkatle dinleyip şöyle dedi: "Neden bu güzel ülkeyi bırakıp o Kansas dediğin, kurak ve gri yere dönmek istediğini anlamıyorum." "Beynin yok da ondan," diye yanıtladı kız. "Evlerimiz ne kadar kasvetli ve gri olursa olsun, biz etten kemikten yapılmış insanlar çok güzel de olsa başka bir ülkede yaşamaktansa kendi topraklarımızda olmayı tercih ederiz. İnsanın evi gibisi yoktur." Korkuluk içini çekti. "Tabii ki bunu anlayamıyorum," dedi. "Sizin kafanız da benimki gibi samanla dolu olsaydı hepiniz muhtemelen güzel yerlerde yaşardınız ve Kansas'ta hiç kimse olmazdı. Beyinlerinizin olması Kansas için büyük bir şans."
Sayfa 18 - :)Kitabı okudu
İşte böyle… İnsan acıyı tattıkça sevecenliği daha çok arar… Ama köhnemiş erdemlerimizin duvarları arasına sıkışan, birbirimize tepeden bakan bizler bunu anlayamıyoruz. Çok ahmakça, çok acı sonuçlar doğuruyor bu anlayışsızlık. Diyoruz ki, düşkün insanlar!.. Ne demektir bu?.. Onlar da bizler gibi aynı kemikten, aynı kandan, aynı etten ve sinirden yapılmışlardır. Her şeyden önce insandırlar… Yüzyıllardır işitip dururuz bu “düşkün insanlar” sözünü. Ne saçma şey! Asıl düşkünler bizleriz! Hem de adamakıllı düşkün!.. Kendini beğenmişliğin, mutsuz insanlara tepeden bakmanın uçurumuna düşmüşüz… O insanlar ki tek eksikleri bizden daha az kurnaz olmaları ve kendilerine iyi insan süsü vermeyi daha az becerebilmeleridir… Neyse… Bırakalım bunları… Bu sözler o kadar çok söylendi ki, insan bir daha tekrarlamaya utanıyor!..
Sayfa 197Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.