Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ne fark eder? Onlar geliyor, biz bir yere gitmiyoruz ve günün sonunda hayatta kalan kazanacak. Savaş kimin haklı olduğunu belirlemez. Savaş, hayatta kalanı belirler."
Sayfa 211
Gilliatt bazı geceler gözlerini açıyor ve karanlığa bakıyordu. Tuhaf bir heyecan hissediyordu. Karanlığa bakan açık gözler. İç karartıcı, endişe verici bir durum. Karanlığın baskısı diye bir şey vardır. ... karaltılarla maskelenmiş sonsuzluk, işte gece. Bu kadar yığın insana ağır gelir. Evrenin gizeminden ölümün gizemine kadar tüm gizemlerin
Sayfa 285 - 286, 4.Basım, Nisan 2021
Reklam
Dağa yasladım sırtımı, tutup nefesimi ne fark eder şimdi sende terk etsen yoruldum, çürüdü siyaha doğru güllerim..
Sayfa 21
ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim.
Sayfa 5 - Şule Yayınları - pdf
"Eğlenceli olacak," dediğimde Hakan sırıtarak kendi kola bardağını bana doğru uzattı. Bardakları tokuştururken, "Ruh ineğimsin, Hakan," dedim. "Öküzdü o kısım, geri zekâlı!" "Ha öküz ha eşek, ne fark eder? Sonuçta her ikisi de hayvan değil mi? Şimdi dikkatimi dağıtma, bu sahneyi kaçıramam."
Sayfa 385 - Sedef Yankı Sarmaşık, Hakan (pis bağımlı)Kitabı okuyor
"Ancak insanın yaşam felsefesi soyut bir şey değildir." dedim enerjik bir şekilde. "Tam aksine soyut olmayan tek şey olduğu görüşündeyim. O delilerin felsefesi de Devlet'e karşı tehlike arz ediyor. Reor adında biri hakkında anlattıkları efsaneden de anlaşılabiliyor bu; dediklerine göre delilikte onlardan daha ileri bir
Reklam
Var böyle hayvanlar!!!
Bazı hayvanlar 'Beyimiz' diye hitap ettikleri Bay Jones'a sadık olma görevlerinden bahsediyorlardı, ya da 'Bay Jones bizi besliyor. O giderse açlıktan ölürüz. gibi itaatkar söylemlerde bulunuyorlardı. Diğerleri ise 'Neden biz öldükten sonra olanlara bu kadar kafa takalım ki?' ya da 'Eğer başkaldırı illa ki olacaksa, bunun için çabalasak da çabalamasak da ne fark eder?' gibi sorular yöneltiyorlardı.
O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda, yılların yavaş yavaş ve hafifçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırdına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kaygısızlığıyla ilerlemişti. İnsan bu yolda sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gerçekten hiç gerek yoktu, ne arkanızda sizi
Müzemmil ve müddessir kelimelerinin arasında fark vardır. Ama ne var ki birçok mealde veya tefsirde bu iki kelime "ey elbisesine bürünen" şeklinde aynı mana verilmiş, bu iki kelime arasında ince anlam farkına dikkat edilmemiştir. Müzemmil'in sözcüğün anlamı elbiseye veya herhangi bir şeye bürünen demektir burada örtü daha çok içe dönük bir giysiyi işaret eder. Mecazi anlamda ise müzemmil kendi içine dönmüş ve kapanmış, kendi kendine dalıp düşünen anlamındadır. Müddessir ise dışa dönük ve toplum içinde giyilebilen bir giysiye ve elbiseye işaret eder. Mecazi olarak da peygamberlik ve risalet görevini yüklenen demektir. Görülüyor ki birinci elbiseye giyilmiş ikinci elbisesi giydirilmiştir.
Seni tekrar tekrar başlamaktan alıkoyan nedir..!
Eğer korkuyorsanız, başarısız olmaktan korkuyorsanız, size hemen başlayın derim, gerekirse başarısız olun, toparlanın, yeniden başlayın. Tekrar başarısız olursanız, başarısız olursunuz. Ne fark eder? Tekrar başlayın.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
Renklerden Moru alıntılar
(1) Kimi kadınların sırtlarında çocukları vardı ne kadar yorgun olsalar da şarkı söylüyorlardı Celie! Bizim oralarda yaptığımız gibi tıpkı. Yorgun insanlar neden şarkı söyler, diye sordum Corrine'e. Başka bir şey yapamayacak kadar yorgun oldukları için, dedi. (2) İsa olmak da zordu, dedi Shug. Ama o bir yolunu buldu. Unutma bunu.
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Kõpekti insandı ne fark eder, aynı gemideyiz işte, çalkalanıp duruyoruz, küresel ısınmaydı, orman yangınlarıydı, nükleer felaketlerdi, toptan batacağız yakında, Shakespeare bile unutulacak."
Sayfa 7 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Kırılmak
Kırılmak? Herkes kırmıştı onu, herkese kırılmıştı. O da kırsın. Ne fark eder ki !
Sayfa 146 - KavisKitabı okudu
Birkaç haftaya kalmadan Marianne başka insanlarla yaşıyor olacak, başka bir hayatı olacak. Ama kendisi başka biri olmayacak. Kendisi aynı, vücuduna hapsolmuş aynı insan olacak. Onu bu durumdan kurtarabilecek ya da gidebileceği bir yer yok. Başka bir yer, başka insanlar, ne fark eder ki?
Zavallı olduğumu söylüyordum değil mi? Bütün açıkgözlülüğümün budalalıktan başka bir şey olmadığını açıkça görüyorum; ama bazen, büyük bir adama yakışır düşüncelerle hareket ettiğim oluyor, eğer içerideki Zorba'nın emrettiğini yapabilirsem, dünyayı şaşkın bırakıyorum. Hayatımda vadeli anlaşmam olmadığı için, en tehlikeli uçuruma vardığım zaman freni laçka ederim. Her insanın hayatı inişli yokuşlu bir çizgidir ve her akıllı adam kendini frenle idare eder; fakat ben patron, değerim buradadır, frenimi çoktan attım, çünkü karamboller, beni korkutmuyor; biz işçiler yoldan çıkmaya karambol deriz. Yaptığım karambollere dikkat ediyorum Allah belamı versin! Gece gündüz koşuyor, keyfimi yaşıyorum ve isterse, kırılıp paramparça olayım. Yitirecek neyim var? Hiç! Sanki kendimi uslu idare etsem kırılmayacak mıyım? Kırılacağım; öyle ise toplara ateş!.. Şimdi sen bana gülüyorsun patron, ama ben sana budalalıklarımı, -ya da haydi düşüncelerimi yada zaaflarımı diyelim- vallaha, bu üçü arasında ne fark var, bilmem; yazıyorum, işin yoksa gül sen. Ben de, senin güldüğüne gülüyorum, böylece de dünyada gülmenin sonu gelmiyor. Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
Sayfa 175 - Can YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.