Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
–Benim bir maruzatım olacaktı müdür! +‘Bu ne hadsizlik?' Diye sinirle yükseldi piknik tüpü. –Niye kızdın şimdi? Yanlış yere mi geldim ben? Burada devlet senmişsin. Öyle dediler bana. Madem burada devlet sensin, müdür... Devletten bir iki maruzatım var. Seninle bir konuşalım. +Sen kimsin? –Ben mi? Ben Türk askeri. Devletin buradaki asıl eli.
Sayfa 181 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
O senin yonttuğun bir heykeldi, bitmemişti daha, onun mermerinde sadece senin dokunuşların olmalıydı, sadece senin izlerin, senin yontu çiziklerin olmalıydı. Sen kibirli Pygmalion, yalnızca kendi yonttuğun heykele aşık olabilirdin ya baba. Oysa o kendini yapmaya çalışıyordu, ne hadsizlik! Buna izin veremezdin.
Sayfa 36
Reklam
Ayol kendime âşık olmayıp da ne yapacağım? Elin sidiklisinden önce kendimi sevmeliyim ki karşımdaki bir hadsizlik yaparsa kolayca ağzını yırtabileyim!"
Sayfa 189Kitabı okudu
Böyle cümleler bence bir tek beni delirtmiyor. Bu ne hadsizlik!
Otomobilin içinde gözlerini kapadı ve komşuların yorumları zihninin içinde dönerken başını geriye yasladı. "Senin yerinde olsam onu Salt Lake'teki uzmana götürürdüm." "Her gece dua ediyor musun?" "Geçen yıl grip olduğunda hangi şurubu kullandın?" "Belki hamileyken çok ağır kaldırmışsındır."
“Bir anne-babanın, çocuklarını iki kolu ve bacağından sıkı sıkı tuttuklarını, burnunu sıktıkları çocuk mecburen ağzını açınca yemeği oraya tıkıştırdıklarını kahkahalarla gülerek anlatışlarına şahit olmuştum. Kendilerine bu yaptıklarının hatalı olduğu söylenince birden ciddileşerek "Aa, ama yemiyor, ne yapalım! Madem başka yolu yok, tabii ki böyle yapacağız!" demişlerdi. Onlara göre onların görevi çocuğun ağzına yemeği bir şekilde sokmaktı; madem çocuk ağzını açmıyor, yemeği oraya zorla sokmalarını bir başkası nasıl eleştirebilirdi? Çocuğun ağzı onlarındı ve o ağızla ne yaptıklarını bir başkasının sorgulayabilmesi onlara hadsizlik gibi geliyordu. Bu yaklaşımın çocukta direkt olarak yeme bozukluğu olmasa bile önünde sonunda bir problem ortaya çıkarması kaçınılmaz. Çocuğuna dayakla yemek yediren anneler tanıyorum. Çok anne var ki çocuğun bedeninin doğum itibariyle artık kendisininkinden ayrıldığını kabullenemiyor. Sizin mideniz ayrı, çocuğun midesi ayrıdır. Sizin bedeniniz ayrı, çocuğun bedeni ayrıdır. ”
Nietzsche
Güç İstenci'nde şöyle diyor: "Belki daha lezzetli, daha zarif ve daha uhrevi bir yaratıktan aldığımız zevki kadından alırız. Zihinlerinde yalnızca dans, saçmalık ve süslenme bulunan yaratıklarla buluşmak ne müthiş! Kadınlar her zaman, gergin ve derin erkek ruhunun neşesi olmuştur." Ne var ki, bu lütuflar bile kadınlar erkek gibi erkeklerce yerli yerinde tutuldukları sürece, onlarda bulunur; biraz bağımsızlığa kavuşur kavuşmaz, katlanılmaz olurlar. “Kadının utanması için çok neden vardır; kadında... bugüne kadar erkek korkusunun sınırladığı vė egemen olduğu çok fazla ukalalık, yüzeysellik, öğretmen edası, hadsizlik, dizginsizlik ve boşboğazlık vardır." İyinin ve Kötünün Ötesindede böyle diyor ve Doğuluların yaptığı gibi, kadınları mal gibi düşünmemiz gerektiğini ekliyor. Kadınlara bu kötü muamele, apaçık hakikat olarak sunulur; tarihten ya da kadınlar söz konusu olduğunda neredeyse kendi kız kardeşiyle sınırlı olan kendi deneyiminden kanıtlarla desteklenmez.
Sayfa 474Kitabı okudu
Reklam
_İnsan, kim olduğunu ancak felakete uğradığında gerçekten anlıyor. _Önemsiz bir şahsiyet olan bu Habsburglu kadının kurduğu neşeli, tasasız oyun dünyasına devrim dalıvermeseydi, o da gelmiş geçmiş yüz milyon kadın gibi sakin sakin yaşayıp gidecekti. Dans edecek, sevecek, gülecek, süslenecek, çocuklar doğuracak, en sonunda da sessizce bir yatağa
Dua
Dua kapı çalmaktır. Kapının ne zaman açılacağının kararını ev sahibine bırakmalıyız. Biz sadece talep ederiz. Unutmayalım ki, hakkıyla istemenin bir şartı da talebe cevap verecek konumda olanın karşısında hadsizlik yapmamaktır.
Dua kapı çalmaktır. Kapının ne zaman açılacağının kararını ev sahibine bırakmalıyız. Biz sadece talep ederiz. Unutmayalım ki, hakkıyla istemenin bir şartı da talebe cevap verecek konumda olanın karşısında hadsizlik yapmamaktır.
Sayfa 107
"18. yüzyılın sloganı mutluluktu, 19. yüzyılınki ise özgürlük. 20. yüzyılın sloganının sağlık olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha uzun, daha genç ve daha sağlıklı yaşamak. Her şeye rağmen ve her ne pahasına olursa olsun. 21. yüzyıldayız. Bu çağa hangi ismi koyalım derseniz, “hadsizlik çağı” yakışır sanırım. Herkesin her şeyi, her yerde, her biçimde söyleyebildiği, hızla inkâr edebildiği, ölümüne istediği ya da çabucak vazgeçebildiği bir çağ. Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen insanların doldurduğu bir gezegendeyiz artık."
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.