Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Son mektubu yazar mısınız?
Bu dünyadan giderken ne söylenir? Ölmek üzeresiniz, belki bir gün, belki bir hafta ömrünüz kalmış, ama bir ay değil. Farz edin önünüze boş bir sayfa koyuyorlar, elinize bir kalem tutuşturup size diyorlar ki: "Evet, o ân geldi çattı. Ölüyorsun, en fazla bir ay sonra dünya sensiz dönmeye devam edecek. Herkeste aynı koşuşturmaca olacak. İnsanlar aynı şeylere sevinip aynı şeylere üzülecekler. Aynı şeylerin peşinde koşacaklar, aynı ümitleri, aynı sevinçleri, aynı hayal kırıklıklarını yaşayacaklar. Ama sen burada olmayacaksın. Birkaç yakının hariç, burada olmadığını fark eden bile olmayacak. Oysa şimdi, sana bulunmaz bir fırsat sunuyoruz. Bu dünyada geri kalanlara ne söylemek isterdin? Söylemek istediklerini buraya yaz. Yazdığını bütün dünyaya duyuracağız." Size böyle bir imkân tanısalar, ne yapardınız? Geride kalanlara bir şey söylemek ister miydiniz? Yoksa sizi zaten dinlemeyeceklerini düşünüp vaz mı geçerdiniz? Bir şeyler anlatmak isteseniz, ne söylerdiniz? Lütfen bunu bir düşünün. İnsanlığa son bir mektup yazsanız, o mektupta ne yazardınız?
Aile içindeki karmaşa okul yıllarıma da yansımıştı. Asla parlak bir öğrenci değildim; bu konuda hiçbir iddiam da yoktu. Vasat çizgide, sessiz sedasız yol almak yetiyordu bana. Duygusal karmaşıklıklarımı yenip kendimi toparlayamıyordum bir türlü. Kalabalıklar içinde tek başınaydım. Ne kadar gayret etsem, sosyal ortamlarda varlık gösteremiyordum. Duygusal karmaşıklıklarımı yenip kendimi toparlayamıyordum ki! Başarılı olduğum tek ders edebiyattı. Özellikle de kompozisyon. Yazma yeteneğimi ilk keşfedense edebiyat hocam.. oldu. “Çok mu kitap okuyorsun sen?” diye sordu bana. “Evet” dedim utana sıkıla. Doğruydu, kendimi bildim bileli, her fırsatta bir odaya kapanır okur, okur, okurdum. Bir seferinde de, yazdıklarıma bakıp, “Bu kadar duygu birikimini nasıl toparlıyorsun?” demişti hocam. “Annem sayesinde!” diyemedim. “Benimki gibi bir anneniz olsaydı, siz de neler neler yazardınız... Mutlu insanlar çok iyi yazamaz!” demeyi de gereksiz buldum. Çevresine aşırı neşe saçan, bu işi görev edinmiş gibi davranan insanların içlerinin kof olduğunu düşünürdüm hep. Hâlâ da aynı fikirdeyim. Bana göre, acılarıyla derinleşiyor insan, derinleştikçe de anlam kazanıyor. Hayatın anlamı da acı çekmek ve onlara karşı koyabilmek için umarsızca çabalamak değil mi zaten? Ötesini düşünemiyorum bile. Yaşadıklarımın benliğime yansıması, daha fazlasına izin vermiyor.
Reklam
Eğlenceli biri misiniz? Yoksa sıkıcı mı? En sevdiğiniz özelliğiniz ne? Peki ya en sevmediğiniz? Size sarı yapışkanlı kağıt verseler ne yazardınız? Siz kimsiniz?
"En kötüsü ... esiri olmaktır." Boşluğa ne yazardınız?
Gökyüzünün gri bulutları ruhlarını ezen bir ağırlık gibi çöküyordu esirlerin omuzlarına.
-Beni övecek olsanız ne yazardınız. -Aman nazik bayan , bunu benden istemeyin , Ben yalnızca kusur bulan biriyim .
Sayfa 64 - Remzi kitapeviKitabı okudu
Reklam
siz ne yazardınız ölürken?
Avcumda kesik, avcumda kan var. Kan değil, bulamaç bu, çamur bu, koyu, kara, tuzlu, isli, yanık, kavruk, zift gibi ve de kes, kes, kes, kesmiyor susuzluğu. Bir de Yurdanur, bir de o kahpe ölümün rengi, ne siyah, ne de öyle beyazlaşmış kefenlerdeki gibi... Sarı, boz ya da en olmadı mai... Başkası yok
Sayfa 338 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Eğer kendi hayat hikâyenizin sonunu yazabilseydiniz, sonsöz bölü­müne ne yazardınız?"
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.