Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
·
Puan vermedi
Bir Merhamet Güzelini Anlamak İçin: Mehmet Akif
İnsanlık, Birinci Dünya Harbi ile sarsılmakta. 100 yılın ardından arka sayfalarında gizlenmiş büyük yangınlar, buhranlar ve insanlık trajedisiyle tarihine kara bir danga vurulmuştur. İyi ile kötünün mücadelesi var olma savaşını verirken; her asrın tamda gecenin çöktüğü yerde filizlenen umutlar vardır. Karanlıklara aydınlık olsun diye, zafer
Berlin Caddelerinden Necid Çöllerine Mehmed Akif
Berlin Caddelerinden Necid Çöllerine Mehmed Akifİbrahim Öztürkçü · Nesil Yayınları · 20164 okunma
Necid Çöllerinden Medine’ye şiiri, Akif’in en güçlü şiirlerinden biridir.
Reklam
Necid Çöllerinden Medine'ye
Ezelde kaynaşan ervâha ayrılık var mı? Cihan yıkılsa bu vahdet yerinden oynar mı? Olunca minberimiz, Arş'ımız, Hudâ'mız bir; Benim de beklediğim nûr onun da gâyesidir.
Sayfa 332Kitabı okudu
Necid Çöllerinden Medîne’ye
Fezâyı dolduran eller ki Hakk’a yalvarıyor; Yarıp da loşluğu bir müttekâ-yı nûr arıyor! Bu başka başka lisanlar, bu herc ü merc âvâz, Birer niyâz idi Mevlâ’ya... Hem de aynı niyâz! Evet, şu önde duran ihtiyar Serendibli, Ya arka saflara düşmüş zavallı Mağribli; Dalıp dalıp gidiyorken semâ-yı merhamete, Gerek bu âleme âid, gerekse âhirete, Ne istesin ki, berâberce ben de istemeyim? Şu ben ki... Her birinin ayrı ayrı kardeşiyim. Ezelde kaynaşan ervâha ayrılık var mı? Cihan yıkılsa bu vahdet yerinden oynar mı?
Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy
Geleneğimizde, tarihimizde şirk gayet güzel açıklanmıştır ancak günumüzde bazı ilahıyat çevrelerinin ve akımların şirke karşı insanları bilinçlendırme gayretiyle abartılı noktalara çıkarabildiklerine sıkça şahit oluyoruz. Özellikle Necid çöllerinden çıkmış bazı akımların, yabancı devletlerin ve Lawrence'lerin desteğiyle şişirilen bazı dini anlayışların Hz. Peygamber'e ve onun manevi mirasçıları olan velilere tazım ve hürmeti dahi şirk olarak değerlendirebildiklerni görüyoruz. Tarih boyunca Peygamber Efendimize gelerek “Beni sen yarattın, beni sen rızıklandırdın.” dıyene ne Asr-ı Saadet'te ne de sonrasında rastlanmamıştır. Ancak günümüzde Peygamber Efendimizi övmek için yazılan methiyelere, naatlara, şiirlere dahi karşı çıkan ve hatta bunları şirk sayabilen bazı dar kafalı akımlar çıkmaktadır Hz Peygamber'e mevlit, mersiye ve naat yazanlar müşrik olarak yaftalamaya kalkanlar görülmektedir Ama Cadılar Bayramını kutlamakta veyahut Metalıca konserine katılmakta bir beis görmemektedirler.
Sayfa 121Kitabı okudu
Süleyman Nazif, “Necid Çöllerinden Medine’ye” başlıklı şiirini kastederek, “Bunu yazmak için yalnız Âkif kadar şair olmak yetmez, Âkif kadar dindar da olmak lazımdır.”
Sayfa 62 - İlke YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Necid Çöllerinden Medine'ye
Yok mu, ey bağrı yanık çöl! Ebedî pâyânın? Nerdedir vâhası, yâ Rab, bu serâbîstânın? * Ey bağrı yanık çöl, sınırın sonsuzluk mu senin? Nerdedir vahası, ey Rab, bu seraplar ülkesinin?
Sayfa 665 - BEYAN
Necid Çöllerinden Medine'ye
Süleyman Nazif, bu şiir için şöyle diyor: "Şark ve Garb'ın benim bildiğim lisanlarında ve bu vadide, gerek telif gerek tercüme suretiyle, bu kadar güzel ve pürüzsüz, kusursuz bir şiir okumadığımı fahr u lezzetle i'tiraf ederim. Bunu yazmak için yalnız Mehmed Akif kadar şâir olmak kifayet etmez: Mehmed Akif kadar dindar da olmak lâzımdır. Bu iki lâzıme-i ibdâı aynı bereket ve kuvvetle nefsinde cem' etmeyen bir şâir...İster Şarklı ister Garplı, hiç bir san'atkâr şu neşîdenin mislini vücûda getiremez. Şâirin aşk ve imanı kalbinden kalemine ve kaleminden kâğıda dökülmüştür"
Sayfa 75 - Kültür Bakanlığı Yayınları
Necid çöllerinden
youtu.be/Gmb6SBv9wn4 Yâ Nebî, şu hâlime bak!  Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahranın;  Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!  Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum;  Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum.  “Tahammül et!" dediler... Hangi bir zamana kadar?  Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var!  Gözümde tüttü bu
Ey Çanakkale'nin lâ-yemût ve ebed-zinde şühedâsı!.. Mehtaplı gecelerde Arş-ı Rahmet'ten yattığınız topraklara süzülen nûrlar, size böyle bir neşîde-i tebcil ihdâ edemez. Şehâdetinize mev'ûd olan mükâfâtı Allah'ın yed-i ta'ahhüdünden bizzat tesellüm edeceğiniz zamanın hulûlüne kadar, ruhlarınız, bu behişt-i belâgât içinde hırâmân olsun: *Şu
Sayfa 96
Reklam
Süleyman Nazif, Necid çöllerinden Medine’ye başlıklı şiirini kastederek, “Bunu yazmak için yalnız Mehmed Akif kadar şair olmak yetmez, Mehmet Akif kadar dindar olmak lazımdır” der.
Necid Çöllerinden Medineye
Üstâdın en coşkun îman kaynağından ilham alan bu âşikane şiiri kanaatımca bir şah eserdir. Şair kudreti tasvirini ve heyecanını ilk mısraından son mısrasına kadar ayni muvaffakıyyetle ve ayni derecede muhafaza edebilmiştir. Bu şiir intişar ettiği zaman merhum Süleyman nazif vapurda rast geldiği rahmetli Cenab Şehabeddine sormuştu : - Åkif'in Necid çöllerinden... şiirini nasıl buldunuz? Cenab dedi ki : - Bir hådisedir. Bundan sonra Âkif'e erişilemez! Ben öyle tahmin ediyorum ki: Nazif, Cenab ve Åkif, sehpâyi mahabbet ve samîmiyyeti asıl bu Hâdise den sonra tesis etmişlerdir,
Sayfa 182Kitabı okudu
Necid çöllerinden
Yâ Nebî, şu hâlime bak!  Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahranın;  Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!  Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum;  Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum.  “Tahammül et!" dediler... Hangi bir zamana kadar?  Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var!  Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak;  Önümde
Akif'in Necid görevi sırasında yazdığı şiir "Çanakkale Destanı" değil, Medine'yi ikinci defa görmenin verdiği ilhamla kaleme aldığı "Necid Çöllerinden Medine'ye" şiiridir.
Sayfa 152 - Kronik
Safahat’a panaromik bir bakış attığımızda, birincisinde, toplumun alelâde günlerini cepheleri, ikincisinde (Süleymaniye kürsüsünde) cemiyette çarpışan ve er geç ona bir biçim verecek olan alternatif fikir ve görüşlerin tenkidi ve kurtuluş yolunun ifadesi, üçüncü Safahat’ta (Hakkın Sesleri) idealinin, İslâmın, Kur’an yolunun açıklanması yer alır.
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.