-Dostum, neden böyle konuşuyorsunuz? dedi. Ben içtenim.
-Siz neye içten olmak diyorsunuz? Biliyorsunuz ki, kadın yalan söylemek zorundadır.
Thérèse öylece duraladı, sonra da:
-Bir kadın yararsız yalanlar söylemediği zaman içtendir, dedi.
“Buradaki kalabalıktan bir dereceye kadar hoşlanıyor insan, nedenini bilmese bile. Üstelik her yerde bu kalabalıktan, toplumun bu kaymak tabakasından hoşlanıyorlar işte. Bu topluluktan kimseyle senli benli olmanıza da gerek yok, ama bütününe baktığımızda dünyada şimdilik daha iyi bir şey yok...”
“Hadi canım!”
“Sizinle tartışmıyorum,
"Benimle ne kadar açık konuşuyorsunuz!" dedi. Macide, bu sözle ne kastettiğini anlayamayan Ömer'in bir şey sormasına meydan vermeden devam etti:
"Benimle açık konuşmak isteyen, hatta sadece konuşmak isteyen ilk insan galiba sizsiniz... İçimden öyle geliyor ki, bana fena şeyler söyleyemezsiniz... Neden devam
“Siz bilirsiniz, ama istediklerinizi alıkoyun... Hiçbir şeye gereksinimim yok benim; hem uzun süre yaşamayacağım, Dickie; çabuk kurtulacaksınız benim anımdan.”
“Neden böyle konuşuyorsunuz, Odile? Hasta mısınız?”
Demişler: Cüneyt Bey... Neden filmleriniz de "n'ayır... n'olamaz..."diye konuşuyorsunuz...
Demiş ki : "N'alıskanlık..." İnsanlar da böyle ...
Bütün mesele bu aslında...
Bay Morse'un yüzü hafiften kızarmıştı. "Bayım, itiraf edeyim ki hain bir sosyalist gibi konuşuyorsunuz." İşte Martin o düşüncesini o zaman dile getirdi: "Sosyalistlerden korkuyor ve nefret ediyorsunuz, ama neden? Ne kendilerini tanırsınız ne de doktrinlerini bilirsiniz." Ruth kaygı içinde bir ona, bir ötekine
"Son dersimizde deneyciliği tartışmıştık. Bugünse tam tersini, akılcılığı ele alacağız. Deneyciler bilginin sadece duyularımız yoluyla elde edilebileceğine inanırken, akılcılar bazı gerçeklerin içkin olduğuna, yaratılışla geldiğine ve akıl yoluyla erişilmesi gerektiğine inanır. Onlara göre bilginin kaynağı deneyimler değil, akıldır. John
''"Cennetin doğası hakkında yanıldığını düşünüyorum," dedi tanıdık bir ses.
Igraine içinde tuhaf, uğuldayan bir farkındalık hissetti. Masanın ucuna,
keşişlerinki gibi düz, gri bir giysi giymiş olan konuşmacıya baktı. Merlin'i
bu giysi ile tanıyamazdı, ama sesini her yerde bilirdi. "İnsanların
çatışmalarının ve
"Benimle ne kadar açık konuşuyorsunuz!" dedi.
Macide, bu sözle ne kastettiğini anlayamayan Ömer'in bir şey sormasına meydan vermeden devam etti:
"Benimle açık konuşmak isteyen, hatta sadece konuşmak isteyen ilk insan galiba sizsiniz... İçimden öyle geliyor ki, bana fena şeyler söyleyemezsiniz... Neden devam etmiyorsunuz?"
Yaşamın özünü kavramaya çalışmak gerçek mutluluk bundadır!"
Ivan Dmitriyeviç yüzünü ekşitti.
"Yaşamın özü... İç etkenler, dış etkenler... Kusura bakmayın, bunlardan pek bir şey anlamıyorum. Anladığım, bildiğim tek şey," (böyle diyerek ayağa kalktı ve doktora
ters ters baktı) "Tanrı'nın beni sımsıcak kanla, sinirlerle