Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalnızlık?
Paul Tillich'in de dediği gibi, "Dil, tek başına kalmanın acısını ifade etmek için 'yalnızlık' kelimesini yarattı."
Wesss'in ortaya koyduğu görüşleri, alan çalışmasıyla araştırma imkânı bulan de Jong Gierveld ve Raadschelders, yalnızlığın üç boyutundan bahsederler: Duygusal yalnızlık, karakteristik yapısı/ ilk boyutu itibarıyle sevgi ve mutluluk gibi pozitif duyguların yokluğunu; korku ve belirsizlik gibi negatif duyguların varlığını barındırır. Yani insanın sevgisine, beklentilerine, değerlerine istediği ve hak ettiğine inandığı olçüde yanıt alamaması üzerine yaşadığı yalnızlıktır. Sosyal yalnızlıgın mahrumiyet boyutu, yalnızlığın doğasındaki ilişki kaybına işaret eder, Yalnızlığın zaman boyutu ise, üç alt başlığı barındırır: Tecrübe edilen yalnızlık süresine bağlı olarak, yalnızlığın değişmezlik /süreklilik (kronik) boyutu, yalnızlığın geçicilik boyutu ve kişinin yalnızlık yaşantısının kaynağını/ sebebini ötekiye izafe etme boyutu."
Reklam
1. İmkansız Çift
Her şeyden öte her birimiz ilk aşka kadar takip edebileceğimiz bir aşk objesi seçeriz. Freud bunu daha öz bir şekilde ifade eder: Bir seksüel ilişkide hazza sahip olabilmek için ensest yasağının yenilmesi gerekir yoksa o ilişki işlemez. O, bunun daha çok ikinci evlilikte ya da ilişkide olabileceğini de ekler. Öyle görünüyor ki ilk ilişki geçmişin bütün negatif ağırlığını taşımaktadır.
'' Aşk acısı en tepede, yalnızlık en dipte; burada tepe de dip de aynı şey olup biri pozitif biri negatif iki farklı sonsuzluktur. ''
İnsana sarılamıyorsan, ağaca sarıl!
Salgın sebebiyle sosyal mesafe kuralıyla tanışan dünyaya, İzlanda’nın sıradışı bir önerisi var: “İnsanlara sarılamıyorsanız, günde beş dakika ağaca sarılın!” İzlandalı orman bekçileri, ağaçların, yalnızlık ve izolasyonun yarattığı negatif duygularla başa çıkmamıza yardımcı olabileceği görüşünde. Doğu İzlanda’nın ormancılıktan sorumlu yetkilisi Þór Þorfinnsson, “Bir ağacı kucakladığınızda, onu önce ayak ucunuzda, sonra bacaklarınızda, ardından göğsünüzde ve başınızda hissedersiniz. Bu, harika bir rahatlama yaratır ve sizi yeni bir güne ve zorluklara hazırlar” diyor. Doğada vakit geçirmenin ruhsal ve fiziksel sağlığa olumlu etkileri araştırmalarca da not ediliyor.
"Fakat yalnız olmak, özünde ne pozitiftir ne de negatif. Her şey sizin nasıl olduğunuza bağlıdır."
Reklam
"Verilerimize göre ilköğretim ve orta öğretim mezunları, yükseköğretim ve lisansüstü mezunlarından daha fazla iç güdümlü dindar oldukları görülmektedir. Ortaya çıkan bu istatistiksel tablo, daha teslimiyetçi bir dini tutum ve davranış içerisinde olan eğitim düzeyi düşük yetişkinlerin, bilişsel olarak daha az dinsel şüphe yaşadıkları gibi sosyo-psikolojik ve bilişsel faktörlerle açıklanabilir. Anket uygulamasına katılan örneklemden hareketle Müslüman-Türk kültür örüntüsüne sahip bir sosyal yaşam içerisindeki bireylerin eğitim düzeyine göre bu şekilde ayrışmaları, temelde dinsel ve/veya seküler düalitesine sahip Türk eğitim sisteminin niteliği ve sosyal öğrenme çerçevesinde kitle iletişim araçlarının sosyalleşme süreçlerine yaptığı din sunumuyla da ilişkilendirilebilir. Genelde eğitim sistemleri, bireylere hem yeni perspektif ve değerlere açılma olanağı verir hem de geleneksel değerler konusunda daha akılcı/rasyonel düşünmeyi özendirir. Fakat Türk eğitim sisteminin, bir açıdan bakıldığında dinsel normlardan dışlanarak seküler/ dünyevi bir yapıya sahip olması, örneklemi oluşturan bireylerin belki de dinsel inanç ve pratiklere ilişkin bazı şüphelerinin oluşmasına neden olabilir; bazen de bu ve benzeri sebepler, ilgisiz bir tutum ve davranış yönelimine yol açabilir. Öte yandan, yetişkinlerin sosyal oğrenme süreçlerinde önemli fonksiyon icra eden kitle iletişim araçlarında, genel olarak dine ve dinsel konulara olan ilgisizlik ya da argılarla kuşatılmış yanlış yönlendirme gibi faktörler de dindarlık olgusunun sağlıklı biçimlenmesini negatif yönde etkileyebilir.” ,
Sayfa 259Kitabı okudu
Yalnızlık, stres altında verdiğimiz negatif tepkileri çoğaltarak çözüm üretme yeteneğimizi köreltiyor. Yalnızlığımızı gidermek için sanal âlemde iletişim kurmak ise yüz yüze görüşmenin yerini asla tutamıyor. İnsanlar arası iletişim şekillerinin hepsi aynı kalitede değil. Sosyal çevre ve göğüs kanseri arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmada, kendisini yalnız hisseden hastaların ölüm riskinin dört kat fazla olduğu sonucuna varılmış. Yaşama şansı daha fazla olan kadınların ise, yüz yüze görüştüğü arkadaşlarının sayısının çok daha fazla olduğu görülüyor. Araştırma sonucunda, yüz yüze iletişimle desteklenmezse, sanal ortamdaki iletişimin sağlıkla ilgili hiçbir faydası olmadığı sonucuna da varıyorlar. ' İnternette günde beş saatten fazla zaman harcayan insanlar en yakınlarıyla daha az yüz yüze görüşüyorlar. Rakamlara göre, gönderilen her bir e-posta, aile ve arkadaşlarla bir dakika daha az yüz yüze görüşmeye denk geliyor. Bir toplumun sosyal bağlarının sağlamlığı, o toplumun ölüm oranını etkiliyor. Yedi bin katılımcı ile yapılan bir araştırmaya göre uzun yaşayanların hepsinin, yüz yüze görüştüğü insan sayısı daha fazla: Uzun yaşayanların hepsi evli, aile ve arkadaşlarıyla bir araya gelen, bir gruba sosyal bağlılığı olan insanlar. Amerika’da 90 bin kadın üzerinde yapılan yedi senelik bir araştırmada, toplu dinî ibadetlere katılan kadınların ölüm riskinin yüzde 20 daha az olduğu görülüyor. Çoğu araştırmacıya göre dinin koruyucu bir faktör olmasının ana nedeni beraberinde getirdiği sosyallik. Dinler insanları bir araya getirmeye yardımcı oluyor.
Sayfa 334Kitabı okudu
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
Zaman zaman günlük hayatın karmaşası sonucunda yoğun stres ve negatif enerjiyle yüklenen insanın, içinde yaşadığı toplumdan uzaklaşma arzusu, aslında çevresel etkenler sonucunda, kişinin kendi tercihiyle ortaya çıkan bir durumdur. İnsanın, ruhunu dinlendireceği, sağlıklı kararlar alabileceği sessiz ve daha ferah bir mekânda kalması, ondaki geçici ruhsal patolojik durumu ortadan kaldıracak; kendisini stres girdabından kurtaracak bir ortamın sağlanamaması durumundaysa bu patolojik durumun derinleşmesi ve kalıcı hale gelmesiyle sonuçlanacaktır. O halde insanın zaman zaman ihtiyaç duyacağı "ruhunu dinlendirme arzusuyla kısa süreli yalnız kalma durumunu" genel bir yalnızlık buhranı içinde değerlendirmemek lazımdır. Bu farklı bir durum. Bununla kısmen bağlantılı olarak, bakınız Arthur Schopenhauer "Okumak, Yazmak, Yaşamak" adlı kitabında ne diyor: "Akıllı adam, münzeviyane bir hayatı tercih edecektir. Hatta eğer büyük bir ruha sahipse büsbütün yalnızlığı seçecektir. Çünkü bir insan ne kadar kendi kendisine yeterse, başka insanlara o denli daha az gereksinim duyacaktır." Mevlana da "İrfan ehline yalnızlık, tefekkür etmek için bir fırsat sunar." demiyor mu? Dolayısıyla, bilinçli yalnız kalma arzusunu ayırıyoruz.
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.