Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Korkuyu hissediyorsunuz şu cümlelerde...
"-Bana neler kabul ettirmeye çalıştılar. Final sınavında olduğum gün ve saatte şehrin öbür ucundaki gösteride iki polis yaraladığımı söylediler. İtiraz ettim. İşkence odasına götürdüler. İçeride Ali adında biri vardı. Feryatlarını duyuyorduk. Adamın karısı da oradaydı. Sıranın sana geleceğini bile bile orada oturmak çok zor. Neden biliyor musun? Biliyor musun? -Neden? -Sadece sesleri duyman hayal gücünü çılgınca çalıştırıyor. Kusuyorsun korkudan. Sonra içerideki çıkıyor. Burnu yüzüne yapışmış, yamyassı olmuş. Saçları diken diken. Yanık kokuyor. Vücudundan buhar çıkıyor. Tırnaklarından kan damlıyor."
Reklam
Komünizm, artık bütün dünya ve bilhassa bizim için iktisâdi bir fikir veya toplumsal bir düzen olmaktan çıkmıştır. Komünizm bugün, yalnız Moskofçuluk demektir. (O tarihlerde (1950) henüz Maoculuk vs. yoktu) Fransız ve İtalyan komünist partileri şeflerinden Pilipin komünist liderine kadar hepsinin, kendi vatanları aleyhinde en utanmaz ve iğrenç bir
Ocak 1960'ın başında Genelkurmay İstihbarat Birimi Başkanı Tümgeneral Haim Herzog, o dönem askeri istihbarata bağlı Birim 188'in başkanı aynı zamanda Arap ülkelerine gönde­rilen "savaşçıları" teşkilata kazandıran Albay Yosef (Yoske) Yariv ile görüştü. Toplantının konusu, Şubat 1958'de Mısır ile birleşe­rek Birleşik Arap
28 Şubat ibresi, ilginç zamanlara ait yelpazenin öncesini ve sonrasını işaretlerken YAŞ kararı ile üç bini aşkın başarılı subay/astsubay disiplinsizlik suçlamasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edildiler. Aynı süreçte askerler ile Refahyol Hükümeti arasındaki çekişmede tam ortada kaldılar ve iki taraftan da sille üstüne sille yediler. O dönemin irtica söylemlerinde somut örnek olarak sokaklarda parmakla gösterildiler; ama asla bir işe girip çalışmalarına müsaade edilmedi. Türkiyemiz adına çok kötü alınmış bir karar idi bu. Her alanda yetişmiş insana ihtiyaç duyulan bir dünyada, her bakımdan donanımlı, birikimli, yetkin üç bin kişi işsiz bırakılıyordu!.. Neler yapmazlardı. Yapamadılar, yaptırılmadılar. O kadar ki çoğu evine ekmek götüremedi, bazısı çocuklarının okul masrafını karşılayamadı. İçlerinden bu aşağılanmaya dayanamayıp intihar edenler çıktı. Onlar üç bin ailenin sorumluğunu taşıyan bir tek kişi oldular ama çaresizliklerinin sesini, oturdukları gecekondu odalarının dışında kimseciklere duyuramadılar. Acılarımı paylaştıklarını söyleyenler de, bunu sadece söylediler.
Neden yüreğin böylesine buz kesmişti? Oysa ne kadar acı çekiyorlardı, neler yapılıyordu bu insanlara? Onlar insan değil, kulak, diyorlardı. Anımsıyorum, anımsıyorum ve kulak sözünü kimin uydurduğunu düşünüyorum, gerçekten Lenin miydi? Ne büyük bir işkenceye göz yummuşuz! Kulakları öldürmek için onların insan olmadıklarını ilan etmek gerekti. Tıpkı Yahudiler insan değildir diyen Almanlar gibi. Lenin de, Stalin de kulakların insan olmadığını söylediler. Doğru değildi! İnsandı, insan da onlar! Anlamaya başladım bak. Hepsi insandı!
Sayfa 141 - Can yayinlariKitabı okudu
Reklam
SOKAKTA BİR DELİ! Pencerenin önünden seslendim: —Holmes!... O sabah sokağı seyrederek vakit geçiriyordum. Cevap alamayınca yine seslendim: —Holmes!. —Ne var? —Sokakta deli var. —Tımarhaneye mi götürüyorlar? —Hayır, başıboş dolaşıyor...yürekler acısı bir manzara... adamcağızı ne diye sokağa bırakmışlar? Günah… Dostum gerindi, tembel
Bir Küçük Teklif Müslüman olarak içinde yaşadığımız rejim belimizi ikiye büküyor. Yarım asırdan fazla bir zamandır sırtımızda çirkin bir kambur taşıyoruz. Yükümüz ağır, sorumluluk duygumuz ise zayıf. Kamburun farkında olmayanlar milyonlarca. Yardımlaşma hissimiz güdükleşmiş. Afganistan’da, Suriye’de, Filipinler’de Müslümanlar mı katlediliyor,
"Aslında," diye devam etti Hasan. "Yüreğimin derinliklerinde hala gençliğimdeki o masalları, Mehdi 'yle ve Peygamberle ilgili sırlarla dolu hikayeleri özlediğimi hissetmyor değilim. Yaşadığım hayal kırıklığının açtığı yara hala kanıyor. Hala canım yanıyor. Ama anlatılanların hiçbirinin doğru olmadığını ileri süren düşüncenin
192 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.