Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Nesrin
Nesrin
@nesrinhoca
öğretmen
lisans
İstanbul
241 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Sami Paşazade Sezai’nin 27 yaşındayken yazdığı ilk ve tek romanı. Ayrıca Edebiyatımızın ilk realist romanı. Küçük yaşta Kafkasya’dan kaçırılarak İstanbul’a getirilip satılan bir kızın Dilber’in yaşam öyküsü. Dilber'in macerası üzerinden 19. yüzyıl sonu Osmanlı'sında hâlâ devam eden insan ticaretinin birey ve toplum hayatındaki etkilerini ustaca anlatan yazar dönemin sosyo-kültürel yapısına da ışık tutuyor. Sonu hüzünlü olsa da beklenen sondu zira o dönem katı sınıf farklılıkları dolayısıyla farklı bir son beklenemezdi.
Özdemir Asaf’ın şiir kitabı. Kitaptaki şiirler, kısa ama duygulu içe dokunan şiirler. Ara ara açıp içinden bir şiir seçip okumalık bir kitap. Şiiri, şiir okumayı ve Özdemir Asaf’ı sevenler için mükemmel.
İçindeki sevdiğim şiirlerden bazıları
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde,
Siz yoktunuz.
Yaşamak değil,
Beni bu telaş öldürecek.
"yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa adı yalnızlık olmaz"
Canan hocam karbonhidrat yerine protein ağırlıklı beslenmenin önem ve gerekliliğini, sıvı yağlar yerine zeytinyağı ve doğal tereyağı tüketmemizi, her türlü şekerden uzak durup hareketli bir yaşam sürmemizi ve gece yemelerini de kesmemizi öneriyor. Bunları uyguladığımız takdirde sağlıklı bir yaşam süreceğimizi vaadediyor. İşlenmiş gıdalardan da uzak durmak gerek tabii. Arada lahmacun kaçamağı yapabilirsiniz bol salatalı ona izin var:)
Bütün hastalıklar mutfakta başlar.
Uzun yol yürüyen uzun yaşar.
Yumurta yemekten korkma. Şeker ve tatlı yemekten kork!
Fındık fıstık çıtır çıtır, hem kan yapar hem ısıtır :)
Okur Takip Önerileri
Herkesin birçok sırrı vardır kendinden bile sakladığı, gün yüzüne çıkacak diye korktuğu...
Klasik ama bir o kadar da güzel bir hikaye.. Saygı ve sevgi çerçevesinde iyi bir evliliği ve mutlu bir hayatı olan İrene Wagner genç bir piyanist ile yasak bir aşk yaşar. Fakat bu gizli ilişki, şantajcı bir kadının ortaya çıkmasıyla bir kabusa dönüşür.
Kadın sırrının öğrenilmesi korkusuna kapıldıktan sonra sahip olduğu, maddi ve manevi zenginliğin değerinin farkına varır.
Diğer Zweig kitapları gibi karakterlerin psikolojik çözümlenmesi, olayların akışı, duyguların geçişi harika. Kitap boyunca İrene’nin yaşadığı duyguları ve korkuyu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Korkunun insan yaşamı üzerindeki yıkıcı etkisini görüyoruz.
”Korku, cezadan daha acımasızdır çünkü ceza az da olsa çok da olsa belirli bir şeydir ve her zaman bilinmezlikten, o korkunç,sonsuz gerilimden iyidir.”
Kızılay kan parası verseydi ülkede kimler kanını satardı? Kitabımıza göre eskiden Çin’de paralıymış. Paraya ihtiyacı olan insanlar para karşılığında kanlarını satarlarmış. Kitabımızın kahramanı Xu Sanguan da kanını defalarca satar. Evlenmek için satar, kıtlık zamanı yiyecek almak için satar daha sonra çocukları için satar. Okuduğum ilk Çinli yazar Yu Hua’nın bu kitabının kapak tasarımı da çok hoş. Geçinmek için kanını satan bir işçinin hayat mücadelesiyle birlikte Çin kültürünü, devrimi ve kıtlığı yaşıyorsunuz. Beğendiğim bir kitap oldu. Çin Edebiyatı’nı merak edenler için güzel bir başlangıç kitabı olabilir. En iyisi fazla spoi vermeyeyim de siz okuyun
“Bilmiyor musun ki, kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.”
José Saramago’nun kısa ama bir o kadar etkileyici kitabı. Bilinmeyen bir adayı ararken aslında kendi benliğini arayan bir adamın öyküsü de diyebiliriz. Kendini arama ve kendini bulma süreci genelde oldukça sancılı bir süreçtir. Fakat José Saramago
bu süreci eğlenceli bir biçimde bize aktarmış. Umarım herkes bir gün bilinmeyen adaya yolculuk yapar :)
Saramago okuyanlar bilir, kendine has bir tarzı vardır. Nokta virgül dışında noktalama işareti kullanmaz ama bir süre sonra alışıyorsunuz. José Saramago’nun tarzına alışabilmek için ilk bu kitapla başlanmasını öneririm.
Genç Kız Kalbi
Merhabalar. Bu sefer Mehmet Rauf’un okuduğum ikinci kitabı Genç Kız Kalbi ile aranızdayım.
İzmir’de yaşayan Pervin, iyi bir ailede yetişmiş, iyi bir eğitim almış 19 yaşında bir genç kızdır. Her genç kız gibi tek hayali sevdiği biriyle mutlu bir hayat kurmaktır. İstanbul’u çok merak etmektedir. İstanbul’da yaşayan amcasına misafirliğe gider. Fakat gördüğü İstanbul hiç de hayal ettiği gibi değildir. İnsanların yaşam tarzları, davranışları ve gördükleri pek hoşuna gitmez.
Kitap Pervin’in günlükleri şekilde yazılmış. Yazar, o dönem kadının toplumdaki yerini, kadın erkek ilişkilerini ve görücü usulü evlilikleri çok iyi gözlemleyerek anlatmış. Psikolojik tahliller çok başarılıydı. Pervin, burnu havada, hiçbir şeyi beğenmeyen memnuniyetsiz bir karakterdi. Neyse fazla spoiler vermeden okumanızı önereceğim bir kitap diyebilirim. Şimdiden keyifli okumalar.
Herkese merhaba Bugün Dan Brown’un İhanet Noktası adlı kitabıyla sizlerleyim. Yazarın daha önce Melekler ve Şeytanlar adlı kitabını okumuş beğenmiştim. Bu kitap içinse tek kelimeyle şunu söyleyebilirim. Ben kitabı okumadım, adeta heyecanla bir aksiyon gerilim filmi izledim. Her satırında o heyecanı, aksiyonu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Olay örgüsü çok iyi. Konusuna gelirsek, NASA uzayda hayatın olduğunu kanıtlayan yeni gökyaşı keşfeder. Bu ABD başkanı için seçimi kazanmasını garantileyecek bir haberdir. Bu keşif basın açıklamasıyla halka duyurulur. Göktaşını incelemeye kuzey kutbuna giden bir grup bilim adamı (aralarında Başkan’ın rakibi Senatör Sexton’un kızı da vardır) bir süre sonra göktaşının sahte olduğunu, Başkan’ın ve halkın kandırıldığını anlar. Büyük bir tehlike içine girerler. Politika, entrikalar, ihanetler, yalanlar, komplolar ve cinayetler... Harika bir bilimkurgu kitabıydı. Tavsiye ederim.
"Halkın ruhunda büyüyen gazap üzümleri olgunlaşıp ağırlaşıyor ve bağbozumunu hazırlıyordu."
1930’lu yıllar... Tek arzuları çalışmak, küçük bir ev ve toprak sahibi olmak olan Joad ailesinin hikayesi... Ekonomik kriz ve yaşadıkları bir takım olaylar sonucunda çoğu aile gibi çiftçi Joad ailesi de Oklahoma’dan Californiya’ya göç etmeye karar verir. Büyük umutlarla çıktıkları bu yolculuk esnasında yaşadıkları olayları, kayıpları, sevinci, kederi ve sefaleti Joad ailesiyle beraber yaşıyorsunuz. Aile olarak birbirlerine bağlılığını, yaşanan olumsuzluklarda birlikte hareket etmelerini beğendim. Amerika’daki kapitalist düzeni, işçi sınıfını ve yaşadıklarını anlatan çok güzel bir kitaptı. Yalnız sonu yarım kaldı gibi...
''Aslında hepimiz içimizde bir şeytanla yaşıyoruz ve ortaya çıkarmak için uygun anı bekliyoruz...''
Sabahattin Ali’nin otobiyografik unsurlar barındıran, biraz toplumu, biraz da insanın kendisini sorguladığı eseridir.
Kitapta 1940'larda yaşayan 20’li yaşlardaki iki gencin hiçbir destek almadan, maddi zorluklar içerisinde evlenmesi ve o yılların milliyetçilerinin durumu anlatılıyor. Ömer, Macide, Emine Teyze, Galip Amca, Semiha, Bedri, Nihat ve diğerleri... Hepsi bizden, mahallemizden, içimizden biri.Hüseyin Nihal Atsız kitabı şiddetle eleştirmiş, kitaptaki karakterlerden İsmet Şerif’in Peyami Sefa, Emi’in Necip Fazıl Kısakürek, Ömer’in Sabahattin Ali, ve Nihat’ın kendisi Hüseyin Nihal Atsız olduğunu iddia etmiştir. Zaten Atsız ile Ali başta samimiyken daha sonra milliyetçilik yüzünden tartışmış, davalık olmuştur. Sabahattin Ali’nin ölümünün bu davayla ilgili olduğunu söyleyenler de vardır.
Ömer çok karaktersiz, kaypak bir karakterdi. Gıcık oldum. Sürekli yanlış kararlar alıp hatalar yaptı. Bu yanlışlarımın sebebi benden değil, şeytandandır düşüncesine kapıldı. Macide'nin yazdığı veda mektubu ise çok etkileyiciydi. Güzel bir iç hesaplaşmaydı lakin kendisine yapılan haksızlık karşısında sessiz kaldı. Konservatuvar okuyan bir kızın daha ayakları üstünde duran bir karakter olmasını beklerdim.
Justine’nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
"İyi niyet her türlü kötülüğe çıkarılan çekici bir davetiyedir" demiş insanların ruhundaki kötülüğü, çarpıklığı haykırdıkça toplumdan dışlanan, nefret edilen, akıl hastanelerinde çürütülen, Sadizmin fikir babası Marquis de Sade. Sade’den okuduğum ilk kitaptı. Yazarın dilini ve anlatımını beğendim.
Kitabın konusuna gelince, ebeveynlerini kaybeden iki kız kardeş
Juliette ile Justine(daha sonra Sophie adını alır) mizaçlarındaki tezatlık, ahlak anlayışlarındaki ve hayat tarzlarındaki farklılık nedeniyle yollarını ayırmaya karar verirler.
Bu iki kardeşten Justine erdemi, Juliette ise güzelliğini ( kadınlığını, cazibesini ) kullanarak refah içinde yaşamayı seçer.
Kitap için harika bir felsefi dram diyebiliriz. İçerdiği mesajlar çok güzeldi ama çok karamsardı. Yazar iyilik ve kötülükle ilgili bütün yargılarınızı yeniden gözden geçirtiyor ve Tanrı’nın varlığını, ilahi adaleti düşündürüp sorgulatıyor.
Kitabın bazı bölümlerinde rahatsız edici bir şekilde müstehcen ve sapkınlık düzeyinde anlatımlar bulunmakta. Okumayı düşünenler bunun bilincinde olsun. Müstehcenliği göz ardı edip edebi bir eser olarak okumanızı öneririm.
Kırbaçlanan erdemler :
İffetini koruma
Hırsızlığa aracı olmayı kabul etmeme
Hırsız çetesine katılmayı kabul etmeme
Cinayete aracı olmayı kabul etmeme
Dindar bir şekilde yaşama
Yardımseverlik
Hayat kurtarma
Hırsızlığı engelleme
Germinal, Latince'de tohum, tomurcuk, filiz anlamına gelen germen sözcüğünden türemiş Fransızca bir sözcüktür, Fransız Cumhuriyetçi takviminin 7. ayı anlamına gelir. Dönem Fransızların sanayi devrimi sonrası... Fabrikalar tek tek kapanıyor insanlar işten çıkarılıyor. Kahramanımız Etienne Lantier da bir maden şehri olan Montsou’ya iş aramaya gelir maden ocağında işe başlar. Karın tokluğuna çalışan halk açlık ve sefaletle yaşamakta üstüne üstlük madende canından olmaktadır. Direniş tohumları işçiler arasında günden güne büyür. Etienne liderliğinde haklarını aramak için greve giderler. Madencilikle geçinen yöre halkının "İnsan Hakları" arayışlarını anlatan efsane bir kitap... İşçilerin hayatını, açlığı, yoksulluğu, sefaleti, aşkı, ruh hallerini, korkularını, yaşama çabalarını, direnişi dibine kadar hissediyor yaşıyorsunuz. İş… Emek… Dayanışma… Mutlaka okunması gereken harika bir Emile Zola eseri
·
Puan vermedi
Emma iyi kalpli, sıradan bir hayat süren köy hekimi Dr. Charles Bovary ile evlenir ve taşrada yaşamaya başlar. Ama hayatın tekdüzeliği, yüksek idealleri, aşırı lüks tutkusu ve yaşadığı yasak ilişkiler doyumsuz Madam Bovary'i borç batağına sokar. Gün geçtikçe işler daha kötü hal alır ve bir gün eve haciz gelir. Uğruna her şeyini feda ettikleri tek tek ondan yüz çevrir. Umduğu desteği bulamayan Madam Bovary çareyi intiharda bulur. Realizm akımının ilk ve en önemli örneklerinden olan eser yazıldığı dönem toplum ahlakına uygun olmadığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmış yasaklanmıştır. Dava sırasında namus cellâdı kadının kim olduğu sorulduğunda, Falubert’in verdiği "Madam Bovary, c'est moi! (Madame Bovary benim!)” yanıtı meşhurdur.
Tolstoy'un ahlaki değerler üzerinden hayat dersleri verdiği, kısa öykülerden oluşan kitabı. Hikayelerinde konu olarak hırsı, sevgiyi, merhameti, açgözlülüğü, kindarlığı ele almış. Sade ve akıcı bir dille yazılmış. Sıkışmadan bir günde okuyorsunuz. Okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.
Yine kısa ama dolu dolu harika bir
Stefan Zweig klasiği. Severek okudum. Seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız bir hayat süren kahramanımız giderek duyarsızlaşmıştır. Hiçbir şeyden zevk almamaktadır. Bir gece yaşadığı tuhaf bir olay sonrası kendini ve yaşamı sorgular. O gece yaşananlar hayatının dönüm noktası olur.
"Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar." Kitabın özeti aslında bu cümle. Kendinizi bulmanız dileğimle sevgili kitap severler.
