Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Daha önce, erkek kardeşi Fikret Şenyuva ile İstanbul'da karşılaşmıştı. Ona, "Benimle çok uğraşıyorlar, canıma tak dedi. Artık dayanamayacağım." demişti. "Anneme yirmi beş lira gönderdim. Yine göndereceğim. Bir gün gelir de gönderemezsem, beni yok bilin!.." Belki kimi dostlarına da "Bu memlekette yaşanmaz artık! Bu hava
Savaş 17,18 ve 19 Nisan günlerinde bütün şiddetiyle devam etmiş, İngilizler, cephemizi yarmak için bütün güçlerini sarf etmekten geri kalmamışlardı. Fakat, Türk erlerinin kahramanlığının ingilizlerinkinden fazla olduğu bir kere daha kanıtlanmış ve İngilizler, Türk kuvvetlerine eşit olan yedi binden fazla ölü ve yaralı bırakarak 19 Nisan akşamı eski siperlerinin gerisine çekilmek zorunda kalmışlardı. Saldırıya katılan sekiz İngiliz tankından üçü, cephemiz önünde ve hatta siperlerimizin içinde kalmıştı. Osmanlı tarihinin kahramanlık sayfalarını süsleyecek derecede olan bu üç günlük savunma, öyle iki satırla anlatılacak şeylerden değildi.
Reklam
215 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
nereden geldiğini kesinlikle bilmediğim bir merakla, Ruanda katliamının belgesellerini izliyordum bir iki hafta. sonrasında ise özel bir arama olmaksızın tamamen tesadüfen bu kitaba denk geldim. okuyana kadar da bu konuyla ilgili olduğunu bilmiyordum. 3 ay içinde bir milyona yakın insan palalarla öldürülmüş, bütün dünya da seyretmiş. yaşanan acıların okunması bile o kadar acı veriyor ki... gerçekten korkunç. bir kaç belgesel izledikten sonra izlemenizi tavsiye ederim. zira olan biteni kavrarsanız daha anlamlı hale gelecektir. okumanızı gerçekten tavsiye ederim. bir kitabı bu kadar derinden hissettiğim bir zaman olmamıştır herhalde. kitap boyunca blaga'nın şu şiiri aklımda idi: "Bir sakıncadır, bir tehlikedir bu hâlâ erkeklerin olan bu dünyada yürümek yalnız başına" soykırımın, savaşın, katliamların en büyük mağduru hep çocuklar, anneler, kadınlar... hiç değişmedi. olan bitenin başlangıcının ufak özeti şöyle anlatılmış. 1994 Şubat’ında, birbirinin karşıtı olan iki siyasal partinin başkanı art arda öldürülür ve 6 Nisan akşamı sıra Başkan Habyarimana’ya gelir. Özel uçağına yapılan bir saldırı sonucu, Burundi’nin başkanıyla birlikte ölür. Yarım saat sonra, İkinci Dünya Savaşı sonrasının en büyük soykırımı başlar. 800.000’in üstünde (bazı yazarlara göre bir milyonu aşkın) kişi öldürülür: erkeği, kadını, çocuklarıyla Tutsiler, ya da Tutsileri korumaya çalışan hatta onları öldürmeyi reddeden Hutular. Yurtsever Cephe savaşı kazanır ve soykırıma bir son verir.
Ölüm Beni İstemiyor
Ölüm Beni İstemiyorYolande Mukagasana · Varlık Yayınları · 199844 okunma
II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine İstanbul’a dönerek Mevlanzâde Rıfat’ın yayınladığı “Serbestî” gazetesininbbaşına geçen Hasan Fehmi, yazılarında İttihat ve Terakki’yi sert bir dille eleştiriyordu. İttihatçılar, Hasan Fehmi’yi susturmak için gazeteye tehdit mektupları gönderdiler. Ancak Hasan Fehmi yazılarına devam edince 6 Nisan 1909 akşamı Galata Köprüsü üzerinde vuruldu. 8 Nisan günü çıkan gazeteler İttihatçılar’a ateş püskürüyordu. Hasan Fehmi Bey’in başyazarlığını yaptığı Serbestî Gazetesi “basın özgürlüğünün ilk kurbanı Hasan Fehmi Bey’in ruhuna fatiha” başlığıyla çıkmıştı.
Atılmıştı zavallı Çallı bin türlü hakaretle* İlahi intikamın neşesinden ben de mest oldum. Maarif namına birçok devair böyle yandıkça, İnandım hikmet-i Zerdüşt'e ben ateşperest oldum!** *Neyzen’e, yakın dostu îbrahim Çallı’nın Akademi'deki hocalık vazifesinden kanun icabı emekliye ayrıldığını -13 Temmuz 1947- söylediğim zaman: “Bu nasıl karar? Sanatkâr, bostan kuyusunun dolabım çeviren beygir değil ki yaş haddi ile ıskartaya çıkarılsın!” demişti. **Bu kıta Güzel Sanatlar Akademisi’nin 1 Nisan 1948 akşamı yanması üzerine yazılmıştır.
Yemek o serin nisan akşamı saat beşte bitti ve ev sahibine hoşçakal deyip Eltham Sarayı'na geri dönebilmemiz için atlarımızı evin önüne getirdiler. Ziyafet masalarını terk ederken, hizmetkârların kalan yemekleri mutfak kapısının önünde ucuza satmak üzere kocaman küfelere doldurduğunu gördüm. Kralı, sümüklü böceğin peşinden giden sümük gibi takip eden bir israf, sahtekârlık ve savurganlık hali vardı. Mızrak dövüşünü seyretmek mecburiyetiyle gelen ve saray eşrafının ziyaretini izlemek zorunda kalan fakir halk şimdi ziyafetten artan yemeklerden edinmek için mutfak kapısının önüne doluşmuştu. Kırık kemikler, kalan ekmek dilimleri, et parçaları ve yarısı yenmiş puding onlara verilecekti. Hiçbir şey ziyan edilmeyecek, fakirler hepsini temizleyecekti. Bu insanları beslemek, domuz beslemek kadar ekonomikti.
Sayfa 57 - Artemis YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Missouri Zırhlısı ve ABD'nin Türkiye'ye girişi 5 Nisan 1946'da İstanbul'a varan ABD savaş gemisi Missouri Zırhlısı'nın bu ziyaretinin resmi nedeni 11 Kasım 1944'te ölen Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Münir Ertegün'ün naaşını Türkiye'ye getirmektL Ancak esas amaç Soğuk Savaş'a girilirken Sovyetler'e "Türkiye'nin yanındayız" mesajı
Missouri Zırhlısı ve ABD'nin Türkiye'ye girişi 5 Nisan 1946' da İstanbul'a varan ABD savaş gemisi Missouri Zırhlısı'nın bu ziyaretinin resmi nedeni 1 1 Kasım 1944'te ölen Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Münir Ertegün'ün naaşını Türkiye'ye getirmekti Ancak esas amaç Soğuk Savaş'a girilirken Sovyetler'e "Türkiye'nin yanındayız" mesajı
CEBBAR OĞLU MEHEMMED -1946 Chp Şiir Yarışması İkinciliği- kaman civarına bahar gelince yıkılır ovadan abdal çadırları yücesinde pâre pâre duman tutmuş düdüldağ'ın yaylâsında mekân kurulur
20. yüzyılın en ünlü gemisi Titanic’in akibeti, 14 yıl önceden tahmin mi edilmişti? 1898 yılında Morgan Robertson adlı bir Amerikalı yazar ‘Futility, or the Wreck of the Titan’ (Faydasızlık veya Titan’ın Enkazı) isimli bir kitap yazdı. Bu kitap ile esas olay arasındaki benzerlikler oldukça ilginç, bir o kadar da ürkütücü.. … Gerçekte batan geminin adı Titanic, kitapta ise Titan. … Titanic’in uzunluğu 269 m., Titan’ın ise 244 m. … Titanic için ‘batması çok zor, hatta imkansız’ deniyordu, Titan için de aynı ifadeler kullanılıyor. … İkisinin de kapasitesi 3000 kişilik. … Her ikisinde de toplam yolcu sayısının, yarısından daha azına yetecek kadar filika mevcut. Bu sayı Titanic’te 20, Titan’da 24. … Titanic, 14 Nisan 1912'de Kuzey Atlantik'in 400 mil açıklarında buzdağına çarparak batıyor. Titan da yine bir Nisan akşamı, Atlantik'in 400 mil açıklarında buzdağına çarparak batıyor. … Buzdağına çarparken Titanic’in hızı 22,5 knot, Titan’ın hızı 25 knot. … Titanic kazasında 2200 yolcu ve mürettebatın yarısından fazlası ölüyor. Titan’da da 2500 yolcunun yarısından fazlası ölüyor. Kazadan sonra kitabın yazarı Robertson, ‘Bu kitabın fikri, bana rüyamda geldi’ demişti.!
Reklam
Bir nîsan akşamı, serin bir günün, Şark'ın bu sevimli, güzel köyünün Cenneti andıran bir akşamıydı.
379 öğeden 361 ile 375 arasındakiler gösteriliyor.