Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bakarsın, görünüşte dehşetli bir adamdır; bir de hakkında anlatılanları duyunca yanından kaçarsın. İlk zamanlarda bir içgüdüyle onlardan uzaklaşmaya çalışırdım. Sonraları en korkunç katiller konusunda bile düşüncelerim oldukça değişti. Katil olmadığı halde, altı cana kıymış bir caniden daha korkunç insanlar gördüm. Öyle cinayetler vardır ki, başta
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin şarkısı dilimde.
Reklam
Muhteşem bir alıntı!!
Eğer geçmeseydi Kuranı Kerim'in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstlüğüne. O onlarca kuşağın dinine sadakatine inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bugüne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki! Kimse gelip anlatmasın bana insanın iyiliğini, din kitaplarını. Ben sadece mucizeleri kabul ederim. Onlara inanmak, insan zekasının kötü tarafından çıktığı belli olan yazılara inanmaktan daha kolay. Kızıldeniz'in yarıldığına, gerektiğinde kadının dövülebileceğinden daha çok inanıyorum. Çünkü mucize bana daha temiz geliyor. Ne birinin çıkarına, ne de bir başkasının zararına binlerce yıl önce bir denizin yarılmış olması. Ya da bir mağara girişinin örümcek ağıyla kapatılması.
Sayfa 120Kitabı okudu
80 syf.
·
Puan vermedi
Paul Auster'dan daha önce sadece Cebi Delik ve New York Üçlemesi kitaplarını okumuştum. Vefatı dolayısıyla herkesin birden bire hayranı kesildiği ve bana da bu paylaşımlardan gına geldiği bir dönemde yine de ona dönmeden edemedim. Dediğim gibi sadece iki kitabını okudum ama içten içe büyük bir yakınlık ve muhabbet duyduğum bir yazardı, bu
Kırmızı Defter
Kırmızı DefterPaul Auster · Can Yayınları · 20231,247 okunma
...Asıl kötülüğüm nereden geliyor bilir misiniz baylar? En büyük kepazeliğim her an, en kızgın anlarda bile, hiç de kötü,hırçın bir insan olmadığımı, sadece serçeleri ürküten kaynana zırıltıları misali kuru gürültü çıkardığımı utana sıkıla idrak etmemdir. Hiddetten ağzım köpürmüşken biraz yüzüme gülüp, önüme bir bardak şekerli çay sürerek gönlümü alırsanız, belki hemen o anda yelkenleri suya indirirdim. Üstelik duygulanırdım da; ama ihtimal, sonradan kendi kendime kızar, utancımdan aylarca uykularımdan olurdum. Huyum böyleydi işte.
Reklam
“Ne kadar kötü günler geçirdin, unuttun mu? Ne kadar çok ağladın, hatırlamıyor musun? Ne kadar üzüldü kalbin, ne kadar titredi ellerin, ne kadar çok gözyaşı tükettin, anımsamıyor musun? Sen ki o küçücük bedeninde dünyalar kadar büyük savaşlar verdin. Bazen yorganının altında kimse seni duymasın diye sessizce ağladın, ama bazen de zaten seni ağlarken duyacak kimsen bile yoktu. Sen buna rağmen yine de sessizce ağladın, uzaktan bir yerden geçen olur da bir ihtimal seni duyar diye. Sen hep sessizce ağladın, sessizce bağırdın, sessizce yakındın. Çünkü verdiğin tüm o savaşlara rağmen o kadar güzel bir kalbin var ki seni ağlarken kimse duymasın istedin... Ama emin ol, ne kadar sessizce ağlarsan ağla bir gün biri senin sesini duyacak. Gözyaşlarını silmek için kendini hapsettiğin karanlığa elini uzatacak, o el senin yüzünü bulacak, gözyaşlarını silecek. Çünkü senin öyle güzel bir ruhun var ki şunu unutma, güzel ruhlar asla yalnız kalmaz... Güzel ruhlar her daim birbirini bulur.”
Sayfa 234Kitabı okudu
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
184 syf.
9/10 puan verdi
Boşanma dilekçesi verip dönüş yolunda ne yapacağımı düşünürken, birden Migros'a girip indirimdeki kitapları incelemeye başladım. Turuncu renkte kapağı ilgimi çekti ve fiyatı en ucuz olan kitaptı. İlk kez ne anlattığına hiç dikkat etmeden, arka kapağına bile bakmadan rastgele bir kitap aldım. En fazla 19 liram boşa giderdi. Dün akşam okumaya başladım, uyku bastırınca bugün tamamlayabildim. Uzun zamandır satırların altını çizerek kitap okumayı bırakmıştım. Bu kitapla yeniden o alışkanlığıma döndüm. Ve bir dizeyi çizerken, içimde o adresini bilemediğim yer de çizildi ve sızladı. "Annesinin doyuramadığını, hiçkimse doyuramaz." Annesi yüzünden travmalar yaşamış ve yıllarca verdiğim onca çabayı elinin tersi ile itmiş eşimin beni hiç görmemiş olmasına artık dayanamadığım için girdiğim bu yol ayrımında, yazar sanki "seni de gördüm" dedi bana. Bütün çabamız görülmek içindi ve görmek istemeyen bir çift göze, ne yaparsanız yapın faydası olmuyor. Çok samimi bir hikayeydi. Umut verdi. Çoğu kez gerçeklik algımı yıksa da, içimde hep "lütfen bir şeyler düzelsin, lütfen böyle bitmesin" diye dua ettim satır aralarında. Onca zaman turunç reçeli yaptım ama hiç portakal reçeli denemedim. Şimdi ben de çok yakında başlayacak yalnızlık hikayemde, sorunlarla başa çıkamazsam, portakal reçeline sığınacağım ihtimal ki. İyi ki yolumuz kesişti yazarla. Sevgiyle.
Annem Beni Görsün
Annem Beni GörsünFiliz Aygündüz · Doğan Kitap · 202157 okunma
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
Sonsuz fikri, öznenin, dışından hiçbir şeyle sınırlanmadığı, her sınırı aşıp gittiği için sonsuz olan bir şeyi düşünerek öne sürdüğü raslantısal bir mefhum değildir. Sonsuz bir şeyin üretimi sonsuz fikrinden ayrılamaz, çünkü sınırların aşımı tam da sonsuz fikri ile bu fikrin ilişkin olduğu sonsuz arasındaki oransızlıkta üretilir. Sonsuz fikri, sonsuzun varlığının kipi, sonsuzlaşmasıdır. Sonsuz önce var olup sonra kendisini ifşa etmez. Onun sonsuzlaşması, ifşa edilmesi olarak, fikrinin bana koyulması olarak ürer. O sonsuzlaşma, ayrı olan bir varlığın, yani kendi özdeşliğinde, Aynı'da, Ben'de sabitleşmiş olan bir varlığın, özdeşliği yüzünden ne kabul edebileceği ne de içerebileceğini içermesi gibi ihtimal dışı bir olguda türer. Öznellik, bu imkansız gereklilikleri, içerebileceğinden fazlasını içermek gibi şaşkınlık verici bir olguyu gerçekleştirir.
Yakamoz& Papatya-8
--- Papatya, hemen Yakamoz'a bir mektup yazarak ona bu rüyayı anlatmak istedi. Elbette ki sevdiği bir rüya tabircisi değil, fakat onun bu rüya hakkındaki görüşlerini çok merak ediyordu. Bir çırpıda mektup yazan Papatya, büyük bir heyecanla Yakamoz'dan cevap bekliyordu. 2 hafta sonra Yakamoz'dan cevap gelmişti. Yakamoz aynen şöyle
Çok yakında küle ya da iskelete dönüşeceksin, bir ihtimal ismin kalacak geriye, belki o bile kalmayacak. İsim dediğin sadece ses ve yankıdır. Hayatta onca onurlandırdığımız her şey boş, çürümüş ve önemsizdir...
Bir ses yükseliyordu geceden... "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin ?" Diyemezdik, çünkü ... "Henüz erken."
Sayfa 69 - Destek yayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.