Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O Günler
o günler geçip gitti o bedenin gizleri içinde kaybolunan günler mavi damarların güzelliğiyle çekingen tanışma günleri bir el, bir dal çiçekle duvarın ardından uzanırdı öteki ele
Reklam
Seni seviyorum çünkü sevmemek de aşk kadar vahşidir.
Sallantı
Fark edilmez; hiçbir sey öyledir, diye Diye yanlışlardan şenlik bile kurulur Imza fay hattı hafif bir sarsıntı sonra Hangi aşk dayanıklıdır ki sallantıya Fark edildiğinde hafif bir çisenti Diye sanılır, öyledir, öyle olduğundan Kalk gidelim, yakın ya da uzak olsun Hangi gün gidebildik ki kendimize Duyumsamak niye yetmiyor hissettiğime Sarsıntı
Başkaları bende muhteşem bir aşk tecrübesi görecek ama ben hep ödünç aşklar yaşayacaktım.
Sayfa 86
Aşık olmaz insan. Bir iç savaşın ortasında, dört bir yanı kıyım ve nefretle çevrilmişken aşık olmaz insan kaçar oradan. Bacakları korkularını ne kadar hızlı taşıyabiliyorsa o kadar hızla ve sadece canını kurtarmak için kaçar başka hiçbir şey için değil. Ödünç alınmış kanatlarla gökyüzüne çıkar ve uzaklara uçar ve gidemezse de sığınak arar. Kendi içine çekilebileceği güvenli bir yer bulur. Aşk umudun cesurca onaylanmasıdır. Ölüm ve yıkımın sözünün geçtiği yerde umudu kucaklamaz insan. Etrafı yıkıntılar ve cam kırıklarıyla çevriliyken en güzel elbisesini giyip saçına bir çiçek iliştirmez. Kalplerin mühürlü kalması gereken bir zamanda, hele de kendi dininden dilinden, kanından olmayan birilerine kalbini kaptırmaz. Kıbrıs'ta 1974 yazında aşık olmaz insan. Ne yeridir ne zamanı. Ama oradaydılar işte, o ikisi.
Reklam
Ve aşk, Çekingen bir selamla ele verirdi kendini Dumanlı sıcak öğle vakitlerinde Sokağın tozunda okurduk aşkımızı Karahindibanın basit diliyle aşinaydık biz Masum sevecenlikler bahçesine götürürdük yüreklerimizi Ve ödünç verirdik ağaçlara
Bana mı Eşeğe mi İnanırsın?
"Pinti komşusu, Hoca:nın eşiğini ödünç istiyormuş. Bir vermiş, iki vermiş. Baktı ki baş edemeyecek, yine istediği bir gün: __Tüh... Biraz önce başkasına verdim, diyerek geri çevirmiş. O sırada, ahırdaki eşek var gücüyle anırmaya başlamış. Komşusu: __Bu senin eşeğin sesi değil mi, hani yoktu? demiş. Hoca: __Aşk olsun, demiş, Hoca, benim sözüme değil de eşeğin sözüne mi inanıyorsun?"
Sayfa 12 - Elips kitapKitabı okudu
“Başkaları bende muhteşem bir aşk tecrübesi görecek ama ben hep ödünç aşklar yaşayacaktım.”
Ne olursa olsun, oteldeki gençlik hovardalıkları, okumak ve ateşli mektuplar yazmakla sınırlı kalmadı; aşksız aşkların gizlerini de öğretti ona. Otelde yaşam, gün ortasından sonra arkadaşları, gece kuşları, anadan üryan yataktan kalktıkları zaman başlıyordu; öyle ki, Florentino Ariza işten geldiğinde, kendi gizlerine ihanet eden başkişilerin ağızlarından öğrendikleri kentin gizleri üstüne bağıra çağıra yorum yapan çıplak orman perilerinin yaşadıkları bir saray buluyordu karşısında. Çoğu geçmişin izlerini sergiliyorlardı çıplaklıklarında: karınlarında bıçak yarası izleri, kurşun yaraları, aşk yüzünden hançer yaraları, kasap doktorların sezaryen dikişleri. Kimileri gündüzleri umarsızlık ya da gençlik sakınımsızlığının ürünü küçük çocuklarını getirtiyorlar, içeri girer girmez de, o çıplaklar cennetini yadırgamasınlar diye soyuyorlardı onları. Herkes kendi yemeğini kendisi pişiriyor, Florentino Ariza'yı yemeğe çağırdıklarında herkesten daha iyi yemek yiyordu, çünkü pişirdiklerinin en iyisini seçiyordu. Günbatımına dek süren günlük bir şenlik oluyordu; çıplaklar şarkı söyleyerek banyoların önünde sıraya giriyorlar, birbirlerinden ödünç sabun, diş macunu, makas istiyorlar, birbirlerinin saçlarını kesiyorlar, giysilerini değiş tokuş ediyorlar, içe dokunan soytarılar gibi boyanıp gecenin ilk avını yakalamak için sokağa çıkıyorlardı. O andan başlayarak, otelin yaşayanları kişiliksiz, insancıllıktan yoksun oluyordu; karşılığında para ödemeksizin bu yaşama katılmak olanaksızdı.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Nesîmî diyor ya: "Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam." Güzellikten ve sonsuzluktan ödünç aldığımız her bir an, manevi hazzı yaşadığımız anlar diye düşünüyorum. Hayatımız bu fani âlemle sınırlı değil, varlığımız çok daha büyük, anlamlı bir bütünün parçası adeta. -Kemal Sayar
Sayfa 104 - Turkuvaz yayıneviKitabı okudu
"Erkekler... sürekli iltifat edip konuşuyorlar, ama gerçekte içleri bomboş. Her şeyi anlamsız bir kalıba sokuyorlar. Aşk onlar için sadece ölü bir hayalden ibaret. Bir kadına gel­miyor, bir kadını sevmiyorlar. Bir hayale gelerek "Sen benim hayalimsin" diyorlar, böylece kendilerini sevi­yorlar. Sanki ben sadece herhangi bir adamın hayali­yim. Sanki bir erkek benimle ilgili hayaller kurduğu için varım. Sanki onun tarafından aldatılmak, ölü teori­sine alet ettiği kadınlardan biri olmak için, hayalini ger­çekleştirsin diye obenziyorlar"na vücudumu ödünç vermek istiyorum onlar bir kadını alamaz. Her defasında yine ken­di hayallerini alırlar. Açlıktan kendilerini yutmaya çalı­şan yılanlara benziyorlar
Seni seviyorum çünkü Sevmemek de aşk kadar vahşidir!
Sayfa 16 - KırmızıKediKitabı okudu
Yalnız bir opera
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş
915 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.