Zamanında iş bankası yayınlarından Homeros,İlyada eseri bir şekilde elime ulaşmış ve aslında mitoloji ile bu şekilde tanışmıştım. Dolayısıyla biraz aşinalık, biraz kulak dolgunluğu, biraz da araştırma ile tanrılar ve titanlar hakkında bilgim evvelden vardı. Odysseia isimli efsanevi İthake Kralı’nın öyküsünü ve Troya savaşını okumak o zaman beni inanılmaz büyülemişti. Olympos’lu tanrılardan Apollon, Artemis ve Zeus’u biliyordum buraya kadar bir sorun yoktu. Neyse aradan yıllar geçti ve karşıma Kirke çıktı. Kirke; Yüce Helios ve Nympha Perseis’in kızı.
Öyle ilmek ilmek işlenmiş, öyle efsanevi bir hikaye çıktı ki karşıma ben aslında hiçbirşey bilmiyormuşum. Kitabın her bir satırında ilk kez duyduğum tanrı isimleri, titanlar, ölümlülerin isimleri ve canavar isimleri vardı. Bir ara korktum ve kitabı kapattım ama bu sadece üç saat sürdü, tekrar elime aldığım da kitaba başladığım andan çok daha heyecanlıydım. Satırlar arasında Kirke’nin büyüsüne kapıldım ve masalsı anlatımıyla kaybolup gittim. Kirke’yi buradaki satırlara dökemeyecek kadar özümsedim, öyle taşıyor ki içimden buradaki harf karakteri çok yetersiz. Hani bitmesin istersiniz ya hah o bile yetersiz. 9.5/10
Not: Kitabı okuyup yorumlayan kıymetli bir arkadaşımın anekdotuna katılıyorum (O kendini bilir) Bilmeyenler için okuması zor bir kitap. Gelişigüzel ya da sırf okumuş olmak için okunacak bir kitap değil. Arka kapak paylaşıp Şöyle güzeldi böyle iyiydi diyenlere itibar etmeyin derim.