insanın tek gerçek özgürlüğü yalnızlığıdır. ve yalnızlığı küçük düşürense bağımlılıklardır. aşklar, alkol, nikotin, ahlakî değerler, uyuşturucular... hepsi de birer pranga olabilir her an, insanın ayağına. zevk veren prangalar. ortak özellikleri, varlıklarının verdikleri zevkin uzun bir süre sonra hissedilememesi, yokluklarının ise derhal kalpte bir ağrı yaratmasıdır. Bağımlı insan atlı karıncaya binmiş gibidir. ne bir varış noktası, ne de bir ilerleme vardır hayatında. herkes ilk başladığı yerde, midesi kaldırana kadar döner durur... insanın kendiyle mücadelesi, bağımlılıklarını yok etmesiyle başlar. yıllarca uğraştım hepsinden vazgeçmek için. yıllarca teker teker vücudumu ve beynimi kaplayan bu kabukları soydum. ama her erken koparılmış kabuk gibi izleri kaldı zihnimde. insanı hayvan yapan bağımlılıklardan tamamen kurtulmanın tek yolunun ölmek olduğunu geç de olsa anladım. kayra’yla aramızdaki farktı bu. o diretti hepsini buharlaştırabileceği konusunda... neyse! dönelim bağımlılığın daha hayattayken yok edilme şekillerine... asla bitmezler. şekil değiştirirler. terk edilmek istenenin yerine yeni bir tane konur, kadar. tek yol budur bir bağımlılıktan kurtulmak için. bağımsız insan yoktur. dolayısıyla kendimize en yakışanları seçeriz. “ben sigara içeyim, beni uzun gösteriyor” deriz. ya da “insanları çok seviyorum, hep onlarla birlikte olmak, kalabalık arkadaş grupları arasında yürümek istiyorum” deriz, insan eti bağımlısı olduğumuzu itiraf etmenin daha kibar bir yolu olduğu için...