Şu veya bu fikri destekliyor olabilirsiniz, bir yer sahibi veya bir sürüngen olabilirsiniz, fiiliyatınız ve düşünceleriniz gerçek ya da düş ürünü bir site biçimine hizmet ettiği andan itibaren o puta taparsınız ve onun mahkumu olursunuz. En çekingen memur da en atak anarşist de ilgi alanları farklı olsa bile, buna göre yaşarlar. İkisi de içsel olarak yurttaştırlar; şu farkla ki biri terliklerini tercih ederken diğeri bombayı seçer. Yeryüzü sitesinin çemberleri aynen yeraltı sitesininkiler gibi varlıkları lanetli bir cemiyete hapseder, aynı ızdırap geçit resmine doğru sürükler ve burada nüanslar aramak nafiledir. İnsanların davalarına devrimci veya tutucu hangi biçimde olursa olsun muvafakat eden kişi, acınılası bir haz içinde helak olur; oluşun bulanıklığı içinde asil duygularıyla kabalıklarını birbirine karıştırır.
Fikrim alınmaksızın giydim ömür giysisini,
Çeşitli düşünceler arasında şaşırıp kaldım.
Bana rağmen çıkarıp atacağım onu
Ve bilmiyorum niçin geldiğimi, nereye kaçacağımı.
Kaza'nın künhünü kavramak ile yitirdim ömrümü,
Ve gizlilikler üzerindeki perdeyi aralamakla.
Fakat sırlarını bulamadığım gibi, ömrüm de geçti;
Ve duydum yok oluşun yaklaştığını.
< Ömer Hayyam >
İnsanın yaşadığı başı ve sonu belirsiz bu kör karanlık hayata değer vermeye ve onunla uğraşmaya hacet yoktur, hayat buna değmez. Bu nedenle bizi hiçbir sonuca götürmeyecek bir şeyi anlamaya çalışmanın lüzumu yoktur.
Bütün iş, insanın içindeki düzenin bozulmasında doktorcuğum. Sizinle böyle konuştuğum için beni hoşgörüyorsujuz, değil mi? Umutlar, tutkular ve Tanrılarla somut varlıklar arasında tehlikeli bir denge kurulmuş. Bir kuşkulanmayagörün. Bir sorgulara başlamayagörün. Hiçbir açıklamanın yetmediği, kavrayamadığı uzay içinde, dayanaksız ve ölümlü oluşun sızısı yakalayıveriyor yüreğini insanın. Tutunacak dal bulmak için başlıyorsun çırpınmaya. Direnmek, başkaldırmak istiyorsun ölümüne. Aslında herkes, kendi Tanrısını yaratmak, kendi ölümsüzlüğünü pekiştirmek çabasında...
Bir daha dönmemecesine başını alıp gitmeler kurar, sonra koltukların yerlerini değiştirmekle yetinirsin.Beklemekten yorulunca da ancak doludizgin yaşamaların getireceği baş dönmelerini; vitrinlerin bütün bir kalabalığı sindiren camlarına, sabırlı gövdenin soluk görüntüsünü çizmekle karşıladığını sanırsın. Ama hepsi budur işte... Sen sanırsın, yetinirsin, avunursun. Oysa bankadaki üzeri camla kaplı masam beni korumaya yetmiyor. Çoktandır farkındayım bunun. Sana anlatamam. Anlayamazsın. Ölüsün sen. Çoktan susmuş. Suskunluğun eziyor beni. Suskunluğunun, göremediğim bir derinliği gizlediğine inanmam düpedüz yanılgı. Boyuna ödediğim bir şey suskunluğun... Suskunluğumuz. Bütün vazgeçişlerimizle, gereksiz katlanışlarımızla pahalıya ödediğimiz yorumlanmaz bir ağırlık.