Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öncellikle bu düşünceyi satın almış olan ben nasıl biriydim dün akşam? "Her şey oluştur" diye anlatmıştı Ma. Her an kim isen, kalp bölgesinden yayarsın bunu kainata. Bu evrende her şey bir titreşim yayar."Ben buyum" der ve kaçınılmaz olarak kendine eş deneyimi yaşarsın. Deneyim, "an"da kim olduğunla belirlenir. An ve beraberindeki her şey, oluşun ne ise o olarak algılar seni ve onunla karşılaşır, ona cevap verir. Oluşun deneyimini belirler, çünkü insan ana ve yaşama her an oluş denilen bu titreşim ile katılır. Yaşamın lisanı oluştur. Onu konuşur. Kişi ne kadar yüksek oluş hallerindeyse, anda deneyim o denli yüksek olur. Ma bunu anlatırken ne kadar heyecanlanmıştım hatırlıyorum. Deneyim konulu sohbetimizde bu cümlelerle açıklamıştı. "Her şey oluştur" demişti ve yine vurucu bir son cümle ile bitirmişti dersi: "Ama işte halini bilmez insanoğlu, hiçbir anda kendini bilmez, sonrada deneyimlediklerinin başka bir güç tarafından seçilip yollanan içerikler olduğuna inanır. İnsan, insan olmaz. Oysa bütün mesele olmak ya da olmamaktır, uyanmış bir insan Shakespeare'in önemle belirttiği gibi."
Senin de zihnin nasıl o hedefe ulaşılacağını ne bilsin? Oysa sonsuz olasılık var o hedefe seni götürebilecek. Sen oluşun o hedefi gerçekleştiren kişi olursan, yani buna inanırsan ve üzerine düşen ne varsa her an sorumlu kalıp yaparsan, seni o hedefe götürecek en üst olasılıklar yaşam tarafından sana sunulur. Ama ‘ ay istiyorum ama nasıl olacak, öyle mi olacak böyle mi olacak olacak, ‘ diye sözümona gelecek ile ilgili düşünme palavrasına yu yuvarlanırsan kim oluyorsun? O istediğinin gerçekleşmesinden şüphe eden oluyorsun. O zaman bir endişe filminde yuvarlanırsın. 
Reklam
Sicilya'da yetişen filozofların en büyüklerinden biri Akragaslı Empedokles’tir. Adı geçen filozof, İyonya tabiat filozoflarının madde teorilerini ele alarak dünyada; ateş, su, hava ve toprak olmak üzere 4 ana madde bulunduğunu, her şeyin bu ana maddelerin birleşmesinden meydana geldiğini, bundan ötürü de her oluşun bu 4 maddenin birleşmesi ya da ayrılmasından başka bir şey olmadığını, fakat bu maddeleri harekete geçirebilmek için bazı dış kuvvetlere ihtiyaç olduğunu iddia etmiştir. Bu kuvvetler "sevgi" ve "nefret" tir. Sevgi maddeleri birleştirir, nefret ise birbirinden ayırır. İşte bu suretle, bu düşünür tarafından madde ile kuvvetin birbirinden ayırt edildiğini görüyoruz.
Sayfa 329 - EkinKitabı okudu
Bak evladım, doğması gereken doğar. Elbet her doğan büyür. Mesele neden doğduğumuzdan ziyade ne yapacağımızdır evlat. Senin insana, hayvana, yani Yaradan'ın en küçük mahlukatına nasıl davrandığındır. Sen zarar ziyan veren biriysen onlara , ha yaşıyorsun ha ölüsün. Hatta belki öylelerinin ölümü iyiler için daha hayırlıdır. Lakin sen onlardan olma. Sen her canının kıymetini bil. İşte doğan her kişinin lüzumu budur. Dünyadan öyle böyle, aç ya da tok, zengin ya da fakir bir şekilde geçeriz. Mesele geçerken kimseyi incitmemek oğul.
Herkes seni tedirginliğinden bile tanır Kimilerinin kayıtlarında yalnızca bir ölüsün
Boşuna ölümü dileme,ölemezsinsen.Çünkü ölmek için fazla ölüsün
Reklam
184 syf.
·
Puan vermedi
Syf 129 Bizim günahımız belki de buydu. İçimizde sevginin sıcaklığı değil, aramızda alışkanlığın soğukluğu olduğu için etrafımızdaki her şey öldü, her şey köreldi ve çürüdü... Sen şanslısın Debora. Tanrı sana acıdı. Sen bir ölüsün ve gömüldün. Bana acımadı Tanrı. Çünkü ben bir ölüyüm ve yaşıyorum.
Eyub
EyubJoseph Roth · Can Yayınları · 2019160 okunma
Parkta bir ağacın altında yoksul bir adam mırıldanıyormuş: "Allah, Allah, Allah..." Bir kişi durup alaycı bir tavırla yorum yapana kadar bir çok insan onu hiç fark etmeden ya da umursamadan yanından geçip gitmiş olmalı. "Tanrı'yı çağırıyorsun ama onun cevabını duymuyorum.” Bunun üzerine adamcağızın aklı karışmış. Aradan biraz zaman geçmiş, adam gözyaşları akıtmış. Ve sonunda bir melek belirip ona şunları söylemiş:" Kardeşim, Allah bilmeni istiyor ki O'nu çağırıyor oluşun aslında O'nun sana verdiği cevaptır"...
Böylece adım adım yok oluşun kıyısına geldim. Bedenim âdeta süzüldü. Gücüm tükendi. Gözlerim­ de ışık kalmadı. Tam kıyısındayım artık uçurumun. Ölüm kapıda beklerken, ben bağırsaklarımın derdindeyim. Nasıl etsem de bağırsaklarımın çalışmasını düzeltsem diye düşü­nüyorum. Oysa ölüm gelip kapıma dayanmış. Peki, gelen gerçekten ölüm mü?
Evrenin ilk zerresinden bütününe varıncaya kadar, insanların maddi, manevi, cismani, ruhani dive nitelendirmiş oldukları her şey, ancak yüksek prensiplerin icaplarını taşıyan bu tesirlerin nizam ve tertipleri dahilinde yürüyebilir. Bu noktayı bütün ayrıntılarıyla sezebilenler için, evrende tesirlerden özgür hiçbir akış ve oluşun mümkün olamayacağını idrak etmek mümkün olur.
Reklam
“Kim ne derse desin mutlu insanın en mutlu ânı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz ânı ise uykudan uyandığı andır. İnsan hayatı bir tür hata olmalı..” “İnanç ve ilgi yüktür, düşünceler değil. Düşüncenin önüne geçemezsin.” “Her hüznün arkasında hüzünleneni öteye taşıyacak bir “hayal” mevcuttur. Yaşamın devamlılığı da o arzunun, o hayalin varlığına bağlıdır. İsteklerin nihayet ermesi durumunda kişi denen hayalet, hayalet olduğunu idrak etmiştir. Arzusuzluk ise yok oluşun eşiğidir. Ben henüz “tükeniş” aşamasındayım.”
Sayfa 224Kitabı okudu
Evren kaostan ve entropiden besleniyordu.Temel termodinamik.Belki var oluşun temelinde de bu vardı.
Ölmek için fazla ölüsün...
"Ölmeyi bile beceremedim" "Sen ölemezsin zaten" "Nedenmiş o" "Çünki ölmek için fazla ölüsün"
Sayfa 15
HAMM Hayrola! Ne gittin, ne de öldün ha? CLOV Sadece düşüncede. HAMM Hangisi? Gittin mi, öldün mü? CLOV Her ikisi de. HAMM Benden uzakta ölüsün.
fakat bu kadar güzel bir şeyin yok olmasına mı üzüldü, yok oluşun olağan gündelik derinliğinden mi duygulandı bilememişti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.