İlk defa Ayer aracılığı ile karşılaştığım meta-etikçilerin ilgimi çekmesi sonucu, bu kitabı da okuma listeme eklemiştim. Meta-etik geçmişteki etik tartışmalarını anlamsız bulan, öncelikle etiğin temel kavramları ve ifade biçimleri üzerine odaklanmamız gerektiğini düşünen, dil felsefesinden etkilenmiş çoğunlukla mantıkçı pozitivizmden beslenen bir görüştür. Meta-etiğin dallarından birisi olan emotivizm (duyguculuk) ise, ahlaki önermeleri sınanabilir olmayan, sadece bizdeki bazı duygulanımları karşıdaki kişi üzerinde de oluşturma çabamızın tezahürü olarak ele alır. Dolayısıyla bir insanın "hırsızlık kötüdür" türünden bir önermesi, "ben hırsızlığı onaylamıyorum, sen de yapmamalısın" türünden bir önermeye çevrilebilir. Tabi, ben biraz daha indirgeyerek anlatıyorum.
Kitabın temel konusunu ise Ayer ile beraber bu akımı geliştiren filozoflardan Stevenson'ın görüşleri oluşturuyor. Bu filozofun hiçbir eserinin Türkçe'ye çevrilmemiş olması, ister istemez insanı bu tarz kitaplara bakmaya itiyor. Kitap kısa bir etik tarihi, Stevenson'ın görüşleri ve eleştirilerden oluşuyor. Ben yazarın derdini anlatmak konusunda oldukça başarısız olduğunu düşünüyorum, gerek anlatım şekli gerekse getirdiği eleştiriler karmakarışık, yine de özellikle bu konuya meraklıysanız, o kaosun içerisinde çakan birkaç düşünce kıvılcımı için okumaya değer.