Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
… Birinci Dünya Savaşı , Osmanlı İmparatorluğu ‘nun çöküşüne, İngilizlerin Filistin’e girmelerine ve 1917’de Yahudilere ulusal vatan sözü veren Belfur Bildirisi’ne neden olacaktı.
Sayfa 127 - Pegasus Yayıncılık, 25.Baskı , Eylül 2016Kitabı okudu
Reklam
Dinî müessese ve Devlet’in bir olduğu İslamiyet’te bu ikisini birbirinden ayırmak imkansızdır. Bu emelin taraftarları, bunun vukuunun İslamiyet’in ortadan kalkması manasına geldiğini unutmaktadırlar ya da bunun farkında değillerdir. Dolayısıyla Türkiye’deki bazı Müslümanların bu gayenin peşinden gitmeleri sadece yanlış yola sapmak değildir, bir küfürdür; ülkelerini Peygamber’in yasasının tatbikinden çıkardığı büyük gücü kaybetmesine mahkûm etmektir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Günümüzün aksine... Aziz Osmanlı...
Birinci Dünya Savaşı içinde son padişah tahta çıktığı ve cülus törenini yaptığı gün kılıç kuşanmıştır. O zaman İngilizler şehri bombardıman altına almıştı. Çiviler ve elle bomba atıyorlardı. Alay Eyüp'ten yürümekteydi. Sultan VI. Mehmet Vahideddin, "Bugün şehir bombalanmaz" demişti. Hakikaten o gün bomba atılmadı. Çünkü bu bir protokoldü ve harb eden devlet dahi olsa Osmanlı İmparatorluğu büyük devletlerden biriydi. Düşman cephesi, onun hükümdarına da tahtına da saygı göstermekteydi.
Sayfa 22 - Kronik KitapKitabı okudu
“Müslümanlara baskı ve katliamlar, Rus subayların azalıp çekilmelerine sebep olan Bolşevik İhtilali'ne kadar devam etti. Bu durumda Ermeniler meydanı boş bulup katliamlara daha da acımasızca, 1918'in başlarında, Halil (Kut) Paşa'nın komutasındaki Osmanlı ordularının ve "İslam Ordusu'nun", katliamları durdurmak için devreye girmesine kadar, devam ettiler. Mart 1915'te, Kars ve Ardahan'da, yaklaşık 30,000 Müslüman vahşice öldürüldü, evleri yıkıldı ve kadın ve çocukları evsiz barksız ve aç bırakılırken diğer erkek ve kadınlar, lâfta da olsa, 'Rus kontrolünde olan Ermeniler’ tarafından dövüldü ve kadınlarına tecavüz edildi.”
Türkiye şu anda dünyanın on yedinci ekonomik gücüdür. Tarihsel olarak, büyük bir İslam imparatorluğu kurulduğu zaman, bu imparatorluk Türkler tarafından egemenlik altında tutulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı sonunda çökmüştür ve yerini modern Türkiye'ye bırakmıştır. Ancak Türkiye kaoslar ortasında sağlam bir platforma sahiptir. Balkanlar, Kafkaslar ve güneydeki Arap dünyası durağan bir yapıya sahip değildir. Türkiye'nin gücü arttıkça -ve onun ekonomik ve askeri yapısı halihazırda bölgedeki en güçlü konumdadır Türkiye'nin etkinliği artacaktır.
Reklam
Ankara Savaşı :(
Yıldırım, Timur’u karşılamak için Tokat civarlarına gitmişti. Timur ordusunun daha kalabalık olmasına rağmen, Osmanlı ordusu karşısında dağlık bölgelerde savaşın aleyhine olacağını düşünerek Tokat civarında bir savaşı kabul etmedi. Piyade ağırlıklı Osmanlı ordusunu yormak için Kayseri-Kırşehir yoluyla Ankara’ya geldi ve kaleyi kuşattı. Osmanlı
Sykes-Picot Antlaşması
“Tarihi okumayan ve bilmeyenler bu antlaşmanın Osmanlı topraklarını parçalama antlaşması olduğunu sanırlar. Oysa bu antlaşma tam anlamı ile Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması değil ölmüş tükenmiş bir imparatorluğun pay edilmesi antlaşmasıdır. Ancak Rusya antlaşmadan vazgeçince zaten uygulanamamış ve yok hükmüne düşmüştür. Sykes-Picot Antlaşması'nı sanki bugünün sınırlarını çizen bir antlaşma olarak görenler Napolyon'un 1798'de Mısır'ı işgal ettiğini görmezler. Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'da kendi hâkimiyetini ilan ettiğini, oğlunun komuta ettiği ordunun Osmanlı ordusunu yenerek Kütahya'ya kadar geldiğini de görmezden gelirler. Libya hariç Kuzey Afrika'daki Osmanlı topraklarının Fransa tarafından işgal edildiğini dile getirmezler. Balkan Savaşı'na giren Osmanlı'nın 47 tümeninden 16'sının tamamen imha olduğunu, kalan tümenlerinin de etkisiz insan yığını haline geldiğini bilmezler. Sykes-Picot Antlaşması uygulanamadı ama Birinci Dünya Savaşı sonrasında bu doğrultuda Paris, San Remo, Kahire ve Sevr antlaşmaları geldi. Ancak en sonunda Türkiye'nin sınırı Sevr Antlaşması'na göre değil Lozan Antlaşması'na göre çizildi. Sevr Antlaşması'nı paramparça eden M.Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnet ile anıyorum."
Mustafa Kemal 1 Dünya Savaşı'na girilmesini istememektedir. Birinci Dünya Savaşı'nın aynı zamanda uzun süreceğini değerlendiren Mustafa Kemal bu savaştan Almanya'nın zaferle çıkabileceğine inanmamaktadır buna karşılık Enver Paşa savaşın kısa süreceğini ve Almanya'nın galibiyeti ile sonuçlanacağını değerlendirdiği için Osmanlı İmparatorluğu'nun bir an önce savaşa girmesini istemektedir
Sayfa 33 - Kırmızıkedi yayınlarıKitabı okudu
“Ermeni baskıncılar, önüne gelen evleri ve hükümet binalarını yakıp, Güneydoğu Avrupa ve Kafkasya'daki diğer zulümlerden kaçıp buradaki evlerine yeni yerleşen Müslüman göçmenler dahil hayatta kalan Müslüman köylüleri de öldürerek bölgeyi temizlediler. Cemal Paşa'nın, sukûneti temin etmek ve Müslüman halkın katliamını durdurmak için birkaç piyade alayını gönderdiği yer, Zeytun, sadece kendini müdafaa etmek için alınan tedbirlere rağmen, Avrupa basınında, savaşta ölen Ermenileri gösterek, Ermenilerin vahşice öldürüldükleri yerler..." diye ilan edilen yer, işte burası idi...”
Reklam
“Pek çok durumlarda, Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasındaki kavgalarda, Hıristiyan halkın kendilerine söylediklerine inanan misyonerler, sadece Rum ve Ermenilerin çektikleri ızdırap ve haksızlıkları rapor ederken, Müslümanlara yapılan eziyet ve haksızlıkları görmezden geldiler.”
“Ruslar tarafından cesaretlendirilen ve ümitlendirilen Batı İran'daki Kürt kabileleri İran'daki Osmanlılara ait mal, mülk ve işyerlerine geniş çapta zarar verirken, harbin başlamasından çok evvel, sınırdan karşıya geçerek Osmanlı köylerine hücumla küçük çapta bir savaş çıkardılar.”
Türkiye simülasyonuna geçtik :D
İki kıta ve çok sayıda medeniyetin kesiştiği bir noktada konumlanmış olan Türkiye Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Batılı güçlere ve saltanata karşı verilen Kurtuluş Savaşı ile, çokuluslu İslami Osmanlı İmparatorluğu'ndan üniter, laik bir Cumhuriyet ve ulus-devlet olarak ortaya çıkmıştır.
Sayfa 291 - MetisKitabı okudu
Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun yö­netimini ellerinde tutmuş ve dünya tarihinde kendilerine özel bir yer verilmiş olan bu üç zatın varlığı, işte böyle, bir yıl ve birkaç ay gibi kısa bir zaman içerisinde ufalanmış, kuru ot misali dağılıvermiştir.
Rusya'nın hamleleri, her ne kadar, Avusturya ve Prusya gibi, kendi ülkelerindeki devrimi ezmek için hâlâ Rusya'nın ordularına güveniyor olsalar da, Batı Avrupa egemenlerini korkutmaya başladı. Onların, Birinci Dünya Savaşı'nın 1914 yılında başlamasına kadar Rusya'nın yayılmasına engel olmak üzere, Osmanlı İmparatorluğu'nu ayakta tutmak istemeleri 'Doğu Sorunu' diye bilinir oldu. Bu çabaların en önünde Britanya hükümetleri yer alıyordu. Osmanlı egemenlerini desteklemeleri onlara yalnızca -kuzey Hindistan'da kendi yönetimlerine bir tehdit olarak gördükleri- Rusya'nın gücünü kontrol etmeyi değil, aynı zamanda Osmanlıların Britanya mallarının Ortadoğu ve Balkanlardaki pazarlara serbestçe girmesine izin vermesini sağlıyordu.
Sayfa 355Kitabı okudu
631 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.