Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ölümlü insanoğlunun imgeleminde yaşayan, geçmiş denilen, zaman denilen, hani tarih denilenin içinde, en ışıklı, en özlenen, en merak edilen, uzaklar sözcüğünün çağrışımları içinde, rüya denilen, tılsım denilen, arzu edilen ama erişilmesi çok zor diye düşünülen o 'şeydir' İstanbul.
Sayfa 23 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Saçların alev gibi, gözlerin rüya gibi Güzelsin hayallerde, özlenen cennet gibi Ne kadar gizlesen de, ne kadar yok desen de Hayali dünkü gibi yaşıyor gözlerinde.
Reklam
Eskiden böyle miydi hayat dedi annem.Ve ekledi emmi kızım:he ya yenge ne günlerdi be.Soluklandı biraz hafsalam..Daldım çok derinlere. Soba önünde dedemin dizine oturup dinlediğim zikirler geldi aklıma.Babamın ahiret yurdunu yürek yangını ile anlatışı..Kızım Allah var,ölüm var..aksatma ibadetlerini,iyi insan ol kötüye karşı senden ibret alsın deyişi..Annemin'hepsi yalancı bi rüya gibi gelip geçti 'serzenişi ile silkelendim.Yalancı bir rüya?Hafsalam beni isthizaya mı almıştı yoksa? Gönlümün çok sivri bir kasatura ile açtığı yaranın tarifi yok lügatımda.Özlüyorum eskileri,dedemi,babamı,eski günleri işte.. Yalnızlığım,sırdaşım oldu.Tüm derdimi semerine yükleyip beni de kucakladı köklü kolları arasına.İstesem de çekmiyor benden eğreti kollarını.Köküne kibrit suyu da çakamıyor insan sırdaşına.. Beklenen de gelmiyor, özlenen de. "Dünya küçük demişlerdi nerdesin"diyordu şair.Ha?Soruyorum nerdesin gönlümün süruru?İçimde bir gençlik ölümü bekliyor.. Öleceğiz müjdeler olsun müjdeler olsun Ölümü Öldüren Rabbe secdeler olsun.. Kâbe-i Muazzam'ı fani dünya gözü ile görüp kavuşmak istiyorum sana Rabbim...
Dokunduğun rüyalar bir pamuk yumuşaklığıyla seni oyalıyor, seninle oynuyordu. Bak şimdi ardına, tüten son dumanları ardından bir yanılsama denizinden dalgalarla sana veda ediyorlar. Harcandın Ahmet , sen de bu dünyada bir göz bakmaya ve kapatmaya can buldun, can verdin. Yolun uzunmuş diyenlere kanma, yolculuk soldukça özlenir, özlenen her şey güzeldir, içine acı ekse de. Unutma! Rüya ruhunu okşadıkça acı bedenini ovar; su ile tuz ile kan ile. Uyanma Ahmet, uyku güzeldir, bilincine çarpan bir kurşun tanesinin sızısını ansızın duymadıkça. Kalbin ağzında uyanır, bin yıldır uyumusçasına kaçmak istersin ama nereye gideceğini bilemezsin. Korkuyla ikinci kurşunu yiyeceğini bile bile uykuya teslim olursun. Her kurşun darbesi seni hissiz yapana kadar uyandırır, uyutur, defalarca kan ter içinde bilincini de yok ederek uyur uyanırsın.  Sabaha çok var Ahmet, dilini ısır,  acını göm, sesini bağır içine...
_Bütün bu aşağılık asalakların tek kaygısı, yüz karası bir dalkavuklukla, kralın desteğini kazanmaktır. _Sizin ilkelerinizin tam karşıtlarıyla yetişmiş insanlar karşısındasınız. Bütün düşündüklerinin saçma ve haksız olduğunu yüzlerine vurursanız elbet dinlemezler sizi. Dikine değil, yanlamasına gideceksiniz. Doğruyu yerinde ve ustalıkla
Dünyada bir tane İstanbul vardır. Ölümlü insanoğlunun imgeleminde yaşayan, geçmiş denilen, zaman denilen, hani tarih denilenin içinde, en ışıklı, en özlenen, en merak edilen, uzaklar sözcüğünün çağrışımları içinde, rüya denilen, tılsım denilen, arzu edilen ama erişilmesi çok zor diye düşünülen o 'şey'dir İstanbul.
Reklam
Özlenen rüya belirmeye başlamıştı.
Sayfa 6
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir Gece
Stefan Zweig, Olağanüstü Bir Gece kitabında seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesini anlatır. Aslında bu eseri okurken ise birçok insan kendisi anlatılıyormuş gibi hissediyor Zweig'ın yeteneği ve kendisinden talep ettiği şey, karakterlerinin ve okurlarının yerine eşit ölçüde koymak, hayal edilen, özlenen şeyin gerçek deneyimine dair onların sezgilerini anlamaktı. Hayal gücünün düşündürücü bir dinamiğine, canlı, renkli bir hayal dünyasına ulaştı. Öykülerindeki karakterler, nadiren de olsa, birinin ya da diğerinin hitap edildiğini hissedebileceği ya da onlarla özdeşleşmek isteyebileceği belirli duyguları kişileştirir. Öykülerin dışsal koşulları, dilin yoğun gücüyle hayat buluyor; bireyin deneyimleri her zamana aktarılabiliyor: * henüz bilmediği önsezi, * ilk deneyim, * rüya görme ve * nihayet rüyadan çıkıp yeniden * önseziyi düşleme
Özlenen geçmiş günler ne size gelir ne de siz ona gidebilirsiniz; belki rüya âleminde.
“... MUTLULUK KADAR YANILTICI VE GEÇİCİ OLAN ŞEY SÜKÛNETTİR. Ben sükûnetime sonunda kavuştum tekrar; çünkü ruhsal durumumuzu, arzularımızı değiştirerek, bir rüya sayesinde zihnimize giren şey de yavaş yavaş dağılır; KALICILIK VE SÜREKLİLİK HİÇBİR ŞEYE BAĞIŞLANMAMIŞTIR, ACIYA BİLE. Zaten aşk acısı çekenler, bazı hastalar için de söylendiği gibi, kendi kendilerinin hekimidirler. Tek teselli ıstıraplarına sebep olan kişiden gelebileceği ve bu ıstırap o kişiden yayıldığı için, sonunda ilacı bu ıstırapta bulurlar.* Bu ilacı, ıstırabın kendisi, belirli bir noktada kendilerine sunar; çünkü içlerinde evirip çevirdikçe, bu ıstırap, özlenen kişinin bir başka yanını gösterir onlara; bazen öyle iğrenç bir yanıdır ki bu, onu bir daha görmek bile istemezler, çünkü ondan hoşlanabilmek için, acı çektirmeleri gereklidir; bazen de öyle tatlı bir yanıdır ki, sevgiliye atfedilen hoşluktan onun adına şeref duyulur, bir umut ışığı çıkarılır.”
Reklam
Yolda karşıdan karşıya geçerken arabalara dikkat ediyoruz, tehlikeden kaçınıyoruz diye, cezalardan kaçındığımızı zannederiz. Oysa içimizde de tehlikeler vardır. Kaza hayalimizden bile geçmeyecek bir yönden, içten, kalbimizden gelir. Gilberte'in söylediği, "İsterseniz boğuşmaya devam edelim" sözleri, iğrendirdi beni. Onu bu haliyle,
Sayfa 198 - YKYKitabı okudu
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.