Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
260 syf.
·
Puan vermedi
Yaşam dediğin upuzun bir yol; yolcusu ben, kılavuzu bir karınca... Yolculuk dediğin göz açıp kapamalık bir ömür; biz planlar yaparken başımıza gelenlerden hâsıl, tam bir muamma!.. Ne gariptir, insanın aşk'tan kaçıp, aşk'a gel demesi..Ne gariptir; aşk'tan ar edip, aşk'a naralanıp baş(k)a dönmesi... Satırları zengin, sadrı fakir gönüllerde; aşk garip geldi, garip gidecek.... Hayat tam olarak böyle değil mi? Yoğun herkes, herkesin kendince idealleri var, daha iyi daha konforlu bir hayat için. Peki ya bu hayatta aşkın yeri nerde sizler için? Yanlış anlaşılma olmasın gerçek aşktan bahsediyorum. Kendi benliğini sorgularken asıl amaca ulaşmak için teslimiyetten.. Aşkın zorlu yollarını çıkarken hayatındaki olaylardan hareketle bir yolculuğa çıkarıyor kitap bizleri. Rabbe yönelip,rızayı kazanmaktan, nefis terbiyesinden.. Roman türünde olsa da kitap varoluşsal sancılar,kendini sorgulama,kendini bulma yolcuğu gibi felsefi konularla tasavvufun birleşmesinden oluşmuş,şiirsel bir dil var. Emek verilmesi gereken, oturup ince ince işlenmesi gereken konulardan bahsediyor. Sakin bir kafayla kitabın özünün daha iyi sindirileceği kanaatindeyim. Felsefe ve tasavvufun birleştiği kitapları seviyorsanız bir göz atın bence Her taşta gizlenen bir yazgı vardır, sahibini gözleyen. Kiminin ayağı taşa takılır, kiminin yoluna taş düşer; kimileri de,taşların peşine düşer. Ah bedenim, illaki toprak olacaksın; nedir bu bitmek tükenmek bilmeyen arzuların? Ah, nefsim! Ben ateşine odun olurken sen serinlik ve selamet mi bulacaksın da bunca taş olursun yoluma? Af ki ruhum; bağışlayabilecek misin beni? Nasıl da ayırdım seni, selamet yurdundan...
İçimdeki Kenan Ülkesi
İçimdeki Kenan ÜlkesiYusef Masadow · Karina Yayınevi · 202449 okunma
“Bizi kimse, bizi kimse böyle bekleyerek ama gene de beklentisizce sevmedi. Peki ya biz kimseyi?”
Sayfa 166 - hep kitapKitabı okuyor
Reklam
Tamam, haksızlıklara uğradığını kabul edelim. Hatta işin içinde yaralamalar, incitmeler, belki de kötü niyet bile vardı. Peki, bu insana ömrünün so­nuna kadar senin hayatına hükmetme hakkını ve­ recek misin? Aff etmekle kendimize iyilik yapmış oluruz. Eğer affetmezsek, yerimizde saymayı ka­bullendik demektir! Olduğumuz yerde kalırız ve başkalarına hayatımıza hükmetme hakkını veririz. Belki bu insanlar çoktan ölmüştür ya da başka bi­riyle mutlu bir evlilik yaşıyordur. Bir tek biz bu af­fedemeyenler dönemecinde takılıp kalmışızdır.
Irkçılığın Neticesi: Emperyalizm
Fransızların Cezayir'i işgal etme girişimini anlamak için Fransız aklına bakmak gerekir. Bu tespiti yaparken daha objektif olmak adına da bir Fransız düşünüre başvurmakta fayda vardır. Bu konuda fikirlerine başvuracağımız Fransız düşünür Alfred Fouille'dur. Kendisi kendi milletinin düşünce yapısının âdeta tomografisini çekercesine şu
Sayfa 62
Peki Ya Biz..?
Bu iyi bir işaret Olric: güler yüzlülüğünü kaybetmemişsin. Gerçek neşeyi unutmamışsın.
520 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
70 günde okudu
Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet Müzesi
26 Mayıs 1975 Pazartesi günü, saat üçe çeyrek kala civarında bir an, sanki bizim suçtan, günahtan, cezadan ve pişmanlıktan kurtulduğumuz gibi, dünyada yerçekimi ve zamanın kurallarından kurtulmuş gibiydi. Kemal’in olaylı, hüzünlü, pişmanlık dolu, obsesif ve mutlu hayatının en mutlu anı. Ama herkes gibi Kemal’in de o an bunu anlaması mümkün
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,5bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Fight Club ve Nietzsche: Modern Maskülenlik Üzerine Derin Bir Analiz
Hayattan kopmuş erkeklerin birbirini dövdüğü, rutin ve sıkıcı hayatlarından kurtulmak için anarşiye başvurulduğu ve Tyler Durden ismindeki karizmatik karakterin bizi sayfalara kilitlediği bir yapım olmasının yanında, Fight Club oldukça felsefi konulara da değiniyor. Modern erkeğin maskülenlik kopuşu, dini değerler etkisini yitirdiği vakit
Fight Club
Fight ClubChuck Palahniuk · Vintage Books UK · 19979,7bin okunma
“Yalan ve gerçek bir gün yolda karşılaşırlar. Yalan gerçek’e, ‘bugün hava çok güzel’ der. Gerçek Yalana bakar önce tereddütle ama sonra havaya bakıp gerçekten güzel olduğunu görür. Yalan söylememesine şaşırır. Birlikte yürümeye başlarlar. Sohbet ederek bir kuyunun yanına varırlar. Yalan, ‘su çok güzel istersen birlikte yıkanalım’ der. Yine şüphe duyan gerçek, suyun sıcaklığına bakar ve yalanın yine doğruyu söylediğini görünce şaşırır. Birlikte kuyuya girerler. Sonra yalan, gerçek’in kıyafetlerini alarak ortadan kaybolur. Gerçek peşine düşüp onu aramaya başlar. Ama çıplak gerçeği gören herkes sinirlenir ve kimse ona inanmaz. Hor görülen gerçek, üzülerek kuyunun kenarına geri döner ve zamanla ortadan kaybolur. Artık hiç kimse çıplak gerçeği görmek istemez. Yalansa gerçek gibi giyinip dünyanın dört bir yanında insanların arasında dolaşır ve onlarla yaşamaya başlar.” “Jean-Leon gerome değil mi?” Diye sordu asır. “Şu fransız ressam?” “ Evet” dedi ayza. Peki ya biz, Çıplak gerçek miydik yoksa gerçeğini kıyafetleriyle dolaşan bir yalandan mı ibarettik?
Sayfa 318 - Martı yayınlarıKitabı okudu
DOĞRULARIMIZ, DOĞRULARINIZ, DOĞRULARI
Zamanımız ve enerjimizin bir kısmını birilerini eleştirerek geçiriyoruz. Bu kınamaları haklı çıkaracak kadar çirkin birçok duruma tanık olduğumuz ne yazık ki doğru ancak dürüst olalım, bazen başkalarının bizi hiç ilgilendirmeyen dünyasında da yargıç kesilebiliyoruz. Tanıdığımız ve tanımadığımız onlarca insanı hayat seçimleri yüzünden acımasızca eleştirebiliyoruz. Madalyonu kendimize çevirelim. Bizi çok da iyi tanımayan birinin hakkımızda bir şeyler söylediğini duyduk diyelim. Gerçeği yansıtmayan, yanlış veya eksik olan. Bizi yeterince tanımadığı için bu sonuca vardığını düşünür ve umursuyorsak şayet açıklamamızı yapardık. Peki acaba biz herkesi çok mu iyi tanıyoruz? Söz konusu kendimiz olduğunda tavırlarımızı çevresel birtakım şartlara bağlarken etrafımızdakilerin tavrını doğrudan karakterleriyle özdeşleştirmek adil mi sahi? Huzura ulaşmaksa birçoğumuzun derdi, omuzlarımızdan yargısız infazların yükünü almakla başlayabiliriz. Zihnimize düşen eleştiriler ağzımızdan dökülmeden, onları kendimizi tanımak için kullanabiliriz. Biri hakkında yürüttüğümüz bir fikir eninde sonunda içinde biraz "bizi" barındırıyorsa korkularımızı ya da kendimize bile itiraf etmekte zorlandığımız arzularımızı da pekala taşıyor olabilir. Unutmayalım ki hiç kimse dünyayı bizim gördüğümüz pencereden görmek zorunda değil. Tıpkı bizim görmek zorunda olmadığımız gibi. Bir dahaki sefere, birilerini negatif bir biçimde eleştirme isteği duyduğumuzda önce susmayı deneyelim; "kınadığımızı yaşamadan ölmemek" ihtimalini yok etmek bir kenara, tadacağımız hafiflik benzersiz olacak. Begüm
Barbarları beklerken..
“Her nasıl oluyorsa, kötülüklerimizin kabahati her zaman ya komşumuzda, ya işgalcide, ya yoldan çıktığı için içimizden birinde ya da surların dışında pusuda bekleyen düşmanda, zorla içeri girmekle bizi ebediyen tehdit eden Barbarlarda yatar. Konstantinos Kavafis, ünlü bir şiirinde, artık Barbar diye bir şey olmadığının bize ansızın söylenebileceği bir günün gelebileceğini belirtir. "Peki şimdi, ne yapacağız biz böyle barbarsız?" diye sorar Kavafis. "Bir türlü çözüm yoluydu bizim için bu insanlar."
Sayfa 102 - YKYKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.