Her türlü adalet Tanrı'dan gelir; adaletin kaynağı yalnız odur. Ama biz adaleti bu kadar yüksekten almasını bilseydik, ne hükümete ihtiyacımız olurdu ne de yasalara.
Peuchet, Rousseau' dan alıntılayarak, modern toplumun vahşi hayvanların yaşadığı bir çöl olduğunu yazar. Her birey diğerlerinden tecrit edilmiştir, bir tür kitlesel yalnızlık içindedir, milyonlar arasında yalnızdır.• İnsanlar birbirlerine yabancıdır ve birbirlerine karşı düşmanca davranırlar; acımasız rekabetin ve mücadelenin yaşandığı, herkesin herkese karşı savaştığı bu toplumunda bireye kalan tek seçenek ya kurban ya da cellat olmaktır. Bu, umutsuzluğu ve intiharı açıklayan toplumsal bağlamdır.
”Her türlü adalet Tanrı'dan gelir; adaletin kaynağı yalnız odur. Ama biz adaleti bu kadar yüksekten almasını bilseydik, ne hükümete ihtiyacımız olurdu, ne de yasalara..."
"Her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir" diyen Balzac'tan, "mülkiyet hırsızlıktır" diyen Proudhon'a; eşitsizliğin kaynağını, etrafını çevirdiği toprakları kendinin kabul ederek, eline aldığı sopayla burayı koruyan ilk insanda gören Rousseau'dan, "banka soymak değil, banka kurmak suçtur" diyen Bakunin'e... toplum tarihi, paranın ve sopanın iktidarının -iktisadın ve politikanın- yegâne temeli olarak suçun tarihidir.
Her türlü adalet Tanrı'dan gelir; adaletin kaynağı yalnız odur: Ama biz adaleti bu kadar yüksekten almasını bilseydik, ne hükümete ihtiyacımız olurdu, ne de yasalara
Sayfa 34 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
« Mektup, hem bir anlatım biçimidir, hem de bir türün adıdır. Mektup, samimi itirafların, hatta kişiye özel kalmış, muhataba ulaşamamış itirafların tutanağıdır. 18. yy dan itibaren yaygın bir anlatım aracı olarak kullanılmıştır.
Bu bağlamda S. Richardson'un Pamela, Rousseau'nun La Nouvelle Heloise, Goethe'nin Genç Werther'in Acıları adlı eserleri, türün ilk örnekleridir.
Mektup tekniği, romanın türünde genellikle iki şekilde kullanılmıştır: Biri, romanın müstakil ve peş peşe gelen mektuplarla şekillenmesidir. Bu uygulamaya Halide Edip'in Handan romanını gösterebiliriz. Diğeri ise, tekniğin roman genelinde ve gerektiğinde kullanılmasıdır. İkinci tip uygulamaya örnek olarak Ayla Kutlu'nun romanlarını gösterebiliriz. ( Emir Bey'in Kızları) »
İradeyi yoldan çıkaran zenginlik veya mal mülk sevdası değil, eşitsizlik sancağı altında düşünme ihtiyacıdır. Hobbes bu konuda Rousseau'dan daha dikkatli bir şiir yazmıştır: Toplumsal kötülüğün kaynağı "Bu benim!" diyen kişi değil, "Sen benim eşitim değilsin," demeyi ilk akıl eden kişidir. Eşitsizlik bir şeyin sonucu değil, ilksel tutkudur; daha doğrusu, eşitlikten başka nedeni yoktur. Eşitsizliğin tutkusu eşitliğin verdiği baş dönmesidir, eşitliğin istediği sonsuz çalışma karşısında gösterilen tembelliktir, akıl sahibi bir varlığın kendine borçlu olduğu şey karşısında duyduğu korkudur. Kendini başkalarıyla karşılaştırmak, itiraf edilen her aşağı durumun karşılığında bir üstünlük alınan bu şan ve küçümseme takası daha kolaydır.