Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
'Ateşi topraktan üstün görenler, şimdi de kalabalığı biriciklikten üstün görüyor. Çokluk olmayı haklı olmaktan yukarda tutuyor.'
Sayfa 60
‘Acının içinden geçmezsen, dışına çıkamazsın…’
Önemli olan ateşin seni yakması değil, senin kendi başına o ateşi söndürebilmen. Sahte kurtarıcılar ve sahte kurtuluşları en güzel anladığın andır; kalbine yenildiğin gün. Hüzünlenip dinlediğin ne kadar şarkı varsa, lâl olsun, hâkim olsun, liya olsun, rüya olsun, Ceylin olsun her şeyden önemlisi; hamd olsun. Kimsenin doğrusunu hiç kimse yanlışa çeviremez. Ben herkese, çiçeğe, arıya, böceğe, insana, her canlıya; merhamet ile yaklaşıyorum. Merhametle yaklaşan bir insan, her zaman kazanır. Çünkü merhametli olursan; ya insanları tutarsın ya da vaktinden önce bırakmayı öğrenirsin. Çünkü merhamet sahibi olan, gözüyle gördüğü hiçbir şeyden korkmaz. Vicdanına hesap vermekten kurtulan insanı, doğruyu yanlışı gören insanı, gerektiği yerde cesaret sahibi olanı, gerektiği zaman da çekilmeyi bilen insanı, vaktinden önce karar veren insanı kim yenebilir ki...
Reklam
"Bir yere hem çok ait olmak hem de çok yabancı hissetmek.." Neyim idi o benim? Ödülüm müydü, cezam mı? Ayağıma takılıp beni düşüren bir taş parçası mıydı yoksa düşmemek için tutunduğum bir ağaç gövdesi mi? Benim için ev miydi yoksa hiç bilmediğim sokaklar mı? Tanıdık mıydı bana yoksa yabancı mı? Bir arada alınmaması gereken iki ilaç gibiydik; tek tek faydalı ama bir arada zehirli.. Ben onun ödül sandığı cezası, su sandığı ateşi, rüya sandığı kâbusuydum, o da benim... Biz birbirimizin cennet sandığı cehennemiydik..
Gelmesem, gelir misin¿
~ Gelmesem kırılır mı dalları selvilerin Gelmesem hangi deniz senin kalbinden derin Yıkılır mı ansızın orda bir can tanesi Bir duy, yalnızlığımı inleten kimin sesi Hani bir bak diyorum o şehrin yollarına Belki bir gölge olup düşerim kollarına Sen ey beni bekleyen sonsuz acı ve umut Gelmesem de, göklere bakmadan beni unut Gelmesem
Sayfa 121 - Timaş Yayınları/24. Baskı— GelmesemKitabı okudu
İlginç :))
dünyayı ve insanları yaratan Koca Prometheus, tanrıdan çaldığı ateşi içi boş bir sopaya, bir rezene sapına saklayarak insanlara götürür. Bir rüya yorumluyor olsaydık, içinin boşluğunun kuraldışı ölçüde vurgulanması tereddüt etmemize yol açsa da, bu nesneyi [içi boş sopayı] bir penis sembolü olarak değerlendirme eğilimi duyardık. Peki bu penis-boruyla ateşin korunması arasında nasıl bir ilişki kurabiliriz? Rüyalarda ortak bir özellik olan ve çoğu kez rüyayı anlamamızı engelleyen tersine dönüştürme, ilişkiyi tersine çevirme işlemini hatırlayıncaya kadar bu pek mümkün gözükmez. Kişinin penis-boruda taşıdığı şey ateş değildir. Tersine, ateşi söndüren bir şeydir; sidiğindeki sudur. Ateşle su arasındaki bu ilişki bizi bilinen ve çokça rastlanan analitik malzemeye götürür.
Sayfa 280Kitabı okudu
Onu öldüren şey..
Onu kuşatan kent artık, onun garip perspektifiyle, inandığı şeylerin antitezi haline gelir. O bir kaledir, Niteliğin değil, biçim ve tözün kalesi. Çelik plakalar ve direkler biçimini almış töz, beton rıhtımlar ve yollar biçimini almış töz, tuğla, asfalt, oto parçaları, eski radyolar ve tren rayları, bir zamanlar ot yiyen hayvanların leşleri
Sayfa 349 - AyrıntıKitabı okudu
Reklam
Sana Sonbaharımda Kal Bile Diyemedim
Diyemedim; evimde tutuklandı karanfil Diyemedim; maviye kan damladı içimden Bir hazân yıldızıydı mehtâbımda ellerin Sevgi midir, ısırgan dudaklı dilberlerin Gölgelerin kalbinde titreyen çiçekleri Sevgi midir körlerin bakışlarında yatan Rüzgârı, dalgaları, balıkları aldatan Yoksa gülüşün müdür kâtil aynalar gibi Sevecen bir ölümü öperek
Bu Alıntı biraz Uzun ama,herseyin beyinde bitiğine dair bir gerçek...
Bir keresinde, geleceğe inancın yitirilişiyle bu tehlikeli pes ediş arasındaki yakın ilişkiye dair dramatik bir olaya tanık ol­dum. Oldukça ünlü bir besteci ve libretto yazarı olan kıdemli blok muhafızımız F, bir gün bana şunları söyledi: “Sana bir şey anlatmak istiyorum, Doktor. Garip bir rüya gördüm. Rüyamda bir ses, bir şey isteyebileceğimi,
Sayfa 90 - Okuan Us YayınKitabı okudu
Demek gerçekten Hatice'ye gitmişti. Ya o gece gördükleri neydi? Ateşi mi vardı uyur iken, kara düş mü göstermişti kör şeytan, cenabet uykusuna mı dalmış idi? Yok. "Hep de kâbus görürsün kara kafam, bir de ahu görsen," deyip bu işin rüya boku olduğuna inanıp taşlıktaki iskemleye oturdu.
Sayfa 30 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Işıltılı Hayvan
Kalp yaralarının derinlerine, kalbinin maviliklerinin derinine, gölgelerinin nabzının derinliklerine, karanlığının derinliklerine, gecenin siyahlığının derinliklerine inebilmek için girersin. Işıltılı bir hayvan gibi sen; ışıltılı bir hayvan gibi parlak, ışıltılı bir hayvan gibi sonsuzluğun kapılarını açar, ışıltılı bir hayvan gibi tüm
Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
302 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.