Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yeni bir dünya var, anlıyor musun? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor Bir sabah kalkacaksın, arkana bakmadan..
Barat Hacı
Yirmi okkalık zincirlere vurulduğu rutubet, dışkı ve hayvan leşi kokulu bu odalarda ona güç veren tek şey ima yoluyla kıldığı namazı ve gardiyanlar çekildiğinde ezberden okuyup hatmettiği kur'an-ı Kerim'dir. Kaldı ki edilen küfürler yapılan hakaretler yemeklerine konulan pislikler bu zindanda gördüğümüz eziyet ve işkencelerin en hafifidir. Zira meşhur Çin işkencesinin en meşhum örnekleri üzerinde uygulanır. Yediği onca dayaktan sonra burnuna her gün mutat olarak gözlerine acı biberle karıştırılmış sirke dökülür. Sabah akşam ellerini arkadan ayakları ve dizleriyle birlikte bağlayıp yerlerde yuvarlayarak döverler. O yine konuşmaz. Bu defa vücuduna su ile karşılaştırılmış asit dökerler. Her yeri yara bere içinde kalmasına rağmen ağzından çıkan tek kelam "La ilahe illallah" olur.
Reklam
" Haber verin insanlara Sabah olur olmaz Horozlar artık bundan sonra Başka türlü ötsünler Ve dağıtın dostlara Gök armağanı Namazı Beş kere Günlük bir miraç gibi Ki gidip geldiğine En büyük bir şahitti"
Sabah namazı Senin kanatlarındır İnsanı götüren Hür ve aydınlık ufuklara doğru
İnce hesaplarla biz bizi yerken Ya sabah geç geldi, ya akşam erken.
Günahkârlar için bir korku sebebi olan ölüm, doğru yolda yürüyen, hayattaki vazifelerini yerine getiren, sabah ve akşam ibadetlerini yapan, ayinlere sık sık katılıp iyi ameller işleyenler için mübarek bir andır. Dindar ve inançlı bir Katolik için, iyi insanlar için ölüm korkulacak bir şey değildir.
Reklam
❝ Yüzleşme..
Filistin’in üstüne solmadı renkler ona yönelen sindirici saldırılarla ve imha planlarıyla. Ancak halkımız onca yazılan söylenen resmi tarihte yalnız bırakıldı ve o savaşta her daim bedeni kendi toprağıyla besledi. Filistin halkının önündeki sabah güneşinin ışıltısını silip atmaz, o ışıltılara dolanlara sayfalar yetmez, kalemler taşımız mürekkepleri dolup taşar, damlar kılıçlardan ve kıvılcımlardan alevlenir. O insanların ruhu eser yeri sararak, sudaki o cevherin sureti bu insanlarındır... verilen emirler etkilemedi yüce olanları etraflarında kızartır gerçekleri. Bu da doğacak çocuklarımıza yetecek kalbe çöken adımlar gerçek et ve kemiğe bürünerek dönecek. Ellerim sav sözlerle Filistin’in kızaran suretinin etrafında alemin önünde ve dudak resminde halkın durumunu etkiler olduğu gibi olmaz ruhlardan renkleri yaratır ve cesareti bir çok mekânda iz bırakır bu alemde. Şimdi o özgür devleti soruyorum, halkın o özgürlüğü nasıl özleyip beklediğini, nasıl bu gerçeği halktan gizlediğini ve halktan bütün bu güzelliği... halkımız bu acıyı içti ve içtiğiyle uzaklaşmadı umuttan görünen adaletle zafere ulaşır bugün kendisine onaylayana kadar insanların sınırını meşruluğun şekliyle. Bu durum ne zaman bitecek?! Bütün yollara dökülen güzel kanlarla.
Sayfa 55 - E-KitapKitabı okuyor
"Gözlerimden akmıyor bazı acılar. Ve ben uyuduğum tüm yatakları özlüyorum bu sabah."
parmaklıklar ardında her sabah bir çocuğun bakışı güler bana doğru sevinç şarkılarına başladığımda dudağında öpücükle gelir bana doğru
Uyumadığım gecelerin sabahında Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları Fırtınada ters çevrilen şemsiyelere benzerdi Duaya açılan avuçlarım Avuçlarıma kar yağardı Kimi zaman tipi... Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım. Birkaç kış geçti Polyanna Ben hep mahzun kaldım.
Reklam
Hâlâ sen varmışsın gibi İki yastıkla yatıyorum... Kimseye söyleme gidişini, ben söylemedim. Elimde senin siparişin olmayan torbalarla geliyorum eve... Ağlaya ağlaya öpüyorum yattığın yastığı yorganı... Sanki beni az önce yolcu etmişsin gibi çıkıyorum sokaklara... Üst komşuya hava atarak, bi fiyaka bi görsen... Ne garip bu insanlar! Bütün mahalle, hatta alttaki bakkal bile seni geçen kasım öldü sanıyor... Ne garip bu insanlar! Hâlâ her sabah bana selam veriliyor... Sanki yaşıyormuşum gibi...
Sayfa 21 - Ceyhun Yılmaz
"Beni anlamıyorlar: ben bu kulaklara uygun ağız değilim. Demek ki pek fazla kalmışım dağlarda, pek fazla kulak vermişim derelere ve ağaçlara: şimdi ha onlara konuşmuşum ha keçi çobanlarına... Durgun ve aydınlık ruhum, dağlardaki sabah gibi. Oysa onlar beni; soğuk, alaycı ve korkunç şakalar yapan biri sanırlar. Şimdi yüzüme bakıp gülüyorlar: Gülerken bir de nefret ediyorlar benden. Gülüşleri buz gibi."
"Sıkılmam. Sıkılacağım kadar sıkıldım evde yalnız başıma otururken. Aynı siyah beyaz fotoğraf albümlerine yüzlerce defa bakıp, bir türlü dile gelmeyen fotoğrafların saçlarını okşarken. Tek başına içmeye çalıştığım bir demlik çaydan midem ekşirken. Her sabah ve her akşam bıkmadan usanmadan acıkmanın da acıklı bir şeye dönüştüğünü fark ederken. Yemek yerken bir kase daha çorba içer misin ya da hayrola iştahın mı yok bugün, diye birine sormanın ne büyük lütuf olduğunu anlarken. Gençlikten tiksinmeye başlarken. Yaşlılıktan ise tüm benliğimle nefret ederken. İstediğim kadar hızlı yürümeyen bacaklarımdan, her sabah nereden çıktığı belli olmayan başka türlü bir ağrıyla uyanmaktan, azıcık yağlı bir kebabın yarısını yesem gece beni uykumdan uyandıran midemden, hayat boyu emin olduğum isimleri bir türlü aklıma getirmeyen beynimden, her hafta başı ilaçlarla dolu kutuları düzenlemekten, insanların yaşlanınca hemen ölüvermemizi beklemesinden. Zaman ne ara üzerimizden geçip bizi geride bıraktı diye düşünmekten. Baktığım her yerin yabancılaşmasından. Hiçbir artisti, şarkıyı, yeri takip edememekten..."
Yeryüzünde bir iklim, Bir yer var ki sevgilim, Düşündüğüm orası. Bir ayva gibi olgun, Sert ve mayhoş havası, Tam mizacına uygun. Orda hiç işlenmemiş,
Sayfa 103Kitabı okudu
Dünya her gün değişim içindedir Nakata. Her sabah saati gelince hava aydınlanır. Fakat karşındaki dünya dünkünden farklıdır. Uyanan da aynı Nakata değildir. Anlayabiliyor musun?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.