Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özetle
Az her güne yeter, yeter ki her gün o az kazanılsın. Biteviye yinelenen çabaları gösterme sabrı inanılmaz sonuçlar verir: Demek ki öğrencinin edinmesi gereken, sürekli faaliyet içinde olma alışkanlığıdır. Bu sonuca varmak için, her akşam ertesi günün görevini saptamalı, için­deki tüm iyi atılım isteklerinden yararlanmalı, başladığı her işi bitirmeli, her seferinde sadece bir tek şey yapmalı ve zamanının hiçbir anını boşa harcamamalıdır.
Ölüm genelde vuku bulan bir olay, ama benim için sadece bir olasılık. Bu hileye bir teşvik değil mi? Evet, devamlı kendime hile yapıyor, kendimi kandınyo-rum. Zaten işte bu yüzden ölüm düşünülebilir ve yaşanabilir. Sorun derinleştirilmiyor. Bir nevi korumacı bir yaklaşıklık/ kestirim (approximation) söz konusu. Bunu komşumuza/ yakınımıza uygularmış gibi davranırız. Ben, bu kitabı ya­zarken konu benimle ilgili değilmiş gibi kendimi sorunun dışında tutuyorum. Beyimiz yüksek perdeden konuşuyor, beyimiz ölüm üzerine bir kitap yazıyor. Ölüm başkalarının alnına yazılmıştır ve o da başkalarının ölümü üstüne felse­fe yapıyor... Siz ve benim dışımızda herkes ölecek. Ölüm nutukları çeken ben. Bana ölüm hakkında sorular soran siz. Büyük bir güvenle, ölümü sadece yoldan geçenlerin başına gelebilecekmiş gibi düşünürüz. Asıl hile bu, ölümü sürekli bir sonraya bırakma, bir erteleme ile başkalarına uyarlamak. Bu da var olma zorunluluğu ile gerekçelendirilmiştir. Sürek­li olarak bu hileyi gerektirir. Jacques Madaule² “Öleceğimi biliyorum, ama buna inanmıyorum.” der. Biliyorum, ama buna şahsen ikna olmuş değilim. Buna tamamen ikna olsay­dım, kesin emin olsaydım, artık yaşayamazdım. Bu durum­ da, onu diğerlerine uyguluyorum. Başta, yakınımdakine... ² Jacques Madaule, Considération de la mort, Corréa.
Sayfa 23 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Reklam
Celal Bayar
Ittihat ve Terakki zamanindan, yani Türkiye'de bankacilik sisteminin çok zayıf olduğu zamanlardan beri bankacilk, sigortacilik gibi sektörlerde calismisti. kabineyi kurarken bir kisi hariç Ismet paşa kabinesini aynen almistir. O tek kisi de Refik Saydam'dir. Refik Saydam sadece Ismet Pasa ile calisabilecegini söyleyerek kabineye girmeyi reddetmistir.
Sayfa 390Kitabı okudu
- Sıcak gözyaşları yağmuruna hazırlanmıştım, sadece bunların benim göğsüme akmasını isterdim, böyle olunca hissiz bir zemine düştüler ya da senin ıslak mendiline. Ama yanıldım, hiç ağlamamışsın!
Ölüm sadece akıl almaz değil, aynı zamanda dayanılamaz- dır da. Yaşamı hiçleştirendir. Öyleyse yaşam yayı neden ölüm tarafından gerilmiş halde? Yanıt biraz karmaşık ya da bugünki söylemle, diyalektik. Karşısavın diyalektik rolü bu. Bergson tuhaf ama çok da de­rin biçimde, gözün pekala görme organı olduğunu, gözleri­miz olmadan elbette
Sayfa 15 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Atomculuk fiziksel dünyanın gerçekliğini, çoklukçu bir teori aracılığuyla Elea mantığının kaçınılmaz etkilerinden kurtarmak için ortaya koyulan son ve en başarılı prişimdir. Bu düşüncenin rakiplerine göre Anaksagoras'in tohumlarının sonsuz bölü nebilirliği ve niteliksel farklılıkları, sorudan kaçınmak gibi görünüyordu ve onlar da çözümü daha
Reklam
Thomas Edison, 1878'de, "Servet kazanmayı pek önemsemiyorum, asıl önemli olan diğer meslektaşların önüne geçmek;' demişti.32 Ya da bu sadece saplantı mı? Nobel ödüllü yazar Pearl S. Buck yaratıcılığa "zapt edileme­ yen ihtiyaç" adını veriyordu. Buck dahileri genellikle erkek olarak nitelese de bu söylediklerinde tüm dahileri kastediyor; "Bu zapt edilemeyen yaratma yaratma yaratma ihtiyacıdır, öyle ki müzik ya da şiir ya da kitap ya da bina ya da anlamlı herhangi bir şey üretemezse benliğinden kopmuş gibi olur. O yaratmak, yaratıcı­ lığı ortaya dökmek zorundadır.
Ölümün Hayır’ı ile doğumun Evet’i karşılaştırılabilir mi ?
Karşılaştırıyoruz çünkü insan hayatını bu iki uç arasında uzun bir çizgi gibi düşünüyoruz. Biri solda diğeri sağda. Bir simetri efsanesi, uzamsal bir mit. Nasıl ki şömine üstü süslerinde iki şamdan arasında gidip geliyorsa bir saatin sarkacı, aynen öyle. Ama yaşam zamandır. Zaman mekana yayılamaz. Biri önce yaşanır, diğeri sonra. Ölüm geldiğinde
Sayfa 13 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
“Sadece vazgeçtiğiniz zaman fakir olursunuz. En önemli şey bir şey yapmanızdır. Çoğu insan zengin olmak hakkında sadece konuşur ve hayal kurar. Siz ise bir şey yapmışsınızdır.”
Olan şey sadece doğru değil, aynı zamanda mümkün olanın en iyisidir. Bir şeyin var olması, varlığını sürdürecek kadar güçlü olduğunun göstergesidir. Vasat insan şuursuzca inanır ki var olan durum, sadece mevcut koşullar için değil, bütün koşullar için geçerlidir.
Reklam
Her şeyden haberi varmış gibi, sadece “Ye” dedi. “Senin ihtiyacın var.” Haklıydı aslında. Hepimiz büyüme çağındadık. Kaç yaşında olursa olsun, herkes. Bütün dünya. Döne döne geçiyorduk büyüme çağından. Başımız döne döne… Bu yüzden yiyorduk ve yemeliydik. Birbirimizi ve her şeyi. İhtiyacımız vardı. Bir an önce büyümek için. Bir an önce büyüyüp de gebermek ve yerimizi başkalarına bırakmak için. Yeni bir çağ başlasın diye.. Mümkünse bu çağa benzemeyen… Çünkü bizden bir bok olmayacağını anlamıştık. O kadar da aptal değildik. O kadar da değil…
Sorun da buydu zaten. Herkese, başka hayatların roman gibi gelmesi… Oysa sadece hayattı hepsi. Anlatılınca roman olmuyordu. Belki en fazla bir otopsi raporu… Konulu… Kütüphaneler onlarla doluydu: Konulu otopsi raporları ile. Ciltli ya da ciltsiz, hepsi de solan ciltlerin hikayesini anlatıyordu. Ne de olsa bir deri bir kemikti insan. Ya sonunda kırışacak ya da yolda kırılacaktı…
Hayaller sadece avunmak, çaresizlik duygumu kısa bir süreliğine dindirmek içindi.
İnsan ticaretinin tam olarak ne zaman başladığını bilmek mümkün değil. Ancak böylesi bir ticaretin sadece üç kişiyle bile gerçekleştirilebileceği düşünülürse, dünya nüfus tarihinde hayli gerilere gidilebilir. Yıllar önce okuduğum işe yaramaz bir kitaptaki tek işe yarar cümle şuydu: İnsanın kullandığı ilk alet, başka bir insandır… Dolayısıyla o ilk alete bir bedel biçilip diğerlerini pazarlaması için çok da beklenmiş olabileceğini sanmıyorum. Buna göre, dünya üzerindeki insan ticaretinin başlangıcı şöyle tarihlenebilir: İlk fırsatta! Sonuçta, pezevenkliği de kapsadığı için, dünyanın en eski ikinci mesleğidir.
Avrupa’da Türk olmak
Hayatım boyunca en çok nefret ettiğim adamla aynı çatı altında yaşıyordum ama işin garibi bunu oradaki doktor ve hemşirelere anlatmama olanak yoktu. Yalnız hastanedekile­re değil hiçbir lsveçliye, hatta hiçbir Avrupalıya anlatamaz­dım bunu. Çünkü anlamazlardı. Onların gözünde ikimiz de Türk parantezine alınmıştık. Adının başında Türk sıfatı ol­du mu ister faşist ol ister komünist, ister cellat ol ister kur­ban fark etmezdi. Bülent'in söylediği gibi insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu. Farklılıkları, birey özellikleri olan bir insan. Ancak yurtdışı­na çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür. işte şimdi ben de düşmanımla aynı kimliği, aynı varoluşu paylaşmak zorunda bırakılmıştım. Hastanedeki ve dışarıda­ki bütün lsveçliler bana bu adamdan daha yakın geliyordu, onlarla aynı değer ölçülerini paylaşıyordum ama ne yazık ki ben onlara yakın gelmiyordum.
Sayfa 170Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.