Reşad Ekrem Koçu, tarihi sevenlerin kesinlikle okuması gereken bir araştırmacıdır. Zira Koçu, tek başına 11 ciltlik bir ansiklopedi kaleme almış bir isimdir. Ekrem Bey’in olayları ele alış şekli çok etkileyicidir; hatta tarih sevmeyen bir insan bile onun eserlerini okuyarak tarihçi olmak isteyebilir. Yazıları dikkatle okunmalı, not almadan geçilmemelidir.
Yazarımızı haklı bir övgü ve rahmetle anarak kitabından küçük sahneler paylaşabiliriz. Topkapı Sarayı, tarih içerisinde pek çok heyecanlı vakaya ev sahipliği yapmış, bu nedenle de oldukça ilgi çeken bir yerdir. Koçu, kitabında sizi bu sarayda bir tura çıkarır ve olayları eksiksiz bir şekilde ele alma gayreti içerisindedir.
Bu tur sırasında, yazarımız Cellat Çeşmesi'nden bahseder; burası idam emri sonrasında cellatların kanlı kılıçlarını yıkadıkları yerdir korkarak okursunuz. Alay Köşkü kısmında ise Vakay-i Vakvakiye'ye de yer vermeyi ihmal etmez, tabi bu bölümde Alemdar Mustafa paşanın yer aldığı satırları okurken onun kadar cesaretli olup olamayacağını sorgulatır insana.
Cevri Kalfa'nın cellatlara kül attığı anda, eliniz merdivende Cevri hanımın eliyle birlikte yanar, cesaretine hayran kalırsınız.. Tabi Osmanlı tarihine damga vuran Kösem Sultan'ın ölümünü anlatılırken, siz de bir parça ölürsünüz. Anlayacağınız üzere, size sadece bilgi aktarmakla kalmaz, sarayın odalarında gezerken bulursunuz kendinizi.
Kısacası azizim Reşad Ekrem Koçu'yu tanımayan çok şey kaybeder.
Topkapı SarayıReşad Ekrem Koçu · Doğan Kitap · 2015109 okunma
" En olmak " Gibi bir derdim olmadı
Hiçbir zaman. Çelme takmak,
Didişmek, yerine geçmek,
Ayrıcalık edinmek ,
Bertaraf etmek...
Bu kavramlar hep itici geldi bana.
Hırsların beni dibe iteceğini bilecek
Kadar erdemli,zaferlerin yenilgiye
Dönüştüğü yeri görebilecek kadar
Zekiyim.
Bir rakip belirlemek gerekiyorsa illa
Bu hayatta ,
Kendimi kendime rakip belledim.
Savaşlarım da ,
Yarışlarım da kendimle.
Çünkü insan sadece kendine
Yenildiğinde yenilir hayata.
Gece yazıyorum, düşüncelerim tenha, ruhum kalabalığa gebe. Ağırdır gece yaşamak, her şeyin ağırlığından daha ağır. Mola veremiyorum hiçbir satırda, en yakın duraklarda inemiyorum. Rüyaları
reddedilmiş bir yolcu gibi... Kompartımanda uyuyan bir hüzünbaz.
Sabrım zırhtan güçlü, koruyor varlığımı.
Görünmezliği düşündüm bir an. Gizlenmek, görünmez
Martin Eden Üzerine:
Eden bir sürü tene dokunup hiçbir şey hissetmediğini Ruth’un ise elini tutunca bu tenin bir ruhu olduğunu hissettiğini söylüyor.
Bir sürü kadın ile tanışıp hiçbirine karşı bir şey hissetmediğini söylüyor. Peki tanıdığı, gördüğü onca kadın değil de neden Ruth?
Aklıma şu geliyor:
Aşk bizim elimizde kontrolümüzde veya bilincimizle olan bir şey değil.
Seçtiğimiz kişi üzerine değil.
Aşkın bir sebebi yok, karşımızdakini neden sevdiğimizin, ona karşı neden böyle hissettiğimizin bir açıklaması yok.
Neden o güzel geliyor, neden onu görünce, duyunca böyle hissediyoruz. Neden onunla olmak, daha çok vakit geçirmek istiyoruz?
Hiçbirinin cümleler ile açıklanabilecek bir yanı yok.
Neden o, neden diğerleri değil? Hiçbirimiz bilmiyoruz.
Sadece oluyor işte…
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,3bin okunma
2 günde bitti tek günde bile biterdi. Hikaye kendini netflix de bir dizi gibi okutturuyor. Beyah gibi bir karakter okumak uzun süredir pick me kızlarından sonra iyi geldi.Samson'un da klasik bir karakter yerine sıradan ve toksik olmayan ve sonunda kendi yerine merkeze bayeh'in kendisini düşünmesi gerektiğini söylemesi o kadar güzeldi ki. Bazen yaşamak için istemediğimiz şeyler yaparız bu kötü olduğumuzu göstermez sadece hayatta kalmak için yapmak zorundayız ve bunu sadece o yoldan geçenler anlar. Ve bu hikayenin güzel tarafı hayatta başımaza kötü şeyler gelse de doğuştan sanşsız da olsak kötü olmak yaptığımız seçimlerdir.
insan insanlığını unutursa geriye ne kalır ki....
Her Kalp KırılırColleen Hoover · Ephesus Yayınları · 20213,084 okunma
Hayat herhalde bir katakulli değildi. Ama neydi? Bu hayatın bir manası olmak icap ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı!
"AŞKIN NURU"
İhlas ve aşk ile sana geldim, al tozumu
Kaldır ki kalbimdeki mührü,
Gönlüme Aşk süzülsün,
Süzülsün ki senin bendeki Nur'un gözüksün.
Yazdıran sen ol Allah'ım, bense boş bir kağıt,
Yazdır hak olanı, gönüllere şifa olsun.
Rabbime niyaz ile selam ve dua ile.
Besmele ile başlayıp "Allah en doğrusunu bilir"
Bu inceleme, Ateizm felsefesi için başlangıç niteliğinde ve genel olarak Ateizme yöneltilen soruları açıklayan temel bir kitaptaki bölümlerin özetlerinden oluşacak.
( Başlamadan önce yazma becerisine sahip olmadığımı ve bu zamana kadar bu durumu değiştirmek için pek bir çabaya da girmediğimi belirtmek isterim. Yâni beklentinizin oldukça altında
Ben seni karanlıkta buldum da sevdim,
İçindeki acıyı paylaşmak için,
Yaşadığın kaderi paylaşmak için sevdim.Ben seni derdine ortak olmak için,
Her kalp atışımda içimde hissetmek için sevdim.
Yüreğime yakışan tek insan olduğun için sevdim.
Ben, senin gözlerinde mutluluğun resmini çizebilmek için sevdim.
Göz bebeklerime her baktığında kendini görebilmen için sevdimBen seni damarlarımda kan yerine sen dolaştığın için sevdim.
Ben seni yalnızlığın ile yalnızlığıma geldiğin için sevdim.
Kimsenin iyi gelmediği yerden geldiğin için sevdim.
Sevgin hafızama nakış edildiği için sevdim.
ALLAH'tan dilendiğim tek duam olduğun için sevdim.Ben seni bir gün bir ömür sevebilmek için sevdim.
Ben seni soğuk kış mevsimlerinde hayalinle beni ısıttığın için sevdim.Ben seni gecenin en koyu karanlığında önümü aydınlatan ışık olduğun için sevdim.
Ben seni tam çaresizliğin ortasında sıkışıp kaldığımda yüreğime çare olduğun için sevdim.Sevgime layık olabileceğini bildiğim için
ve sevgine layık olabileceğimi bildiğim için sevdim.
Ben seni geçmişinde her ne yaşadın ise kabullenerek,
Yeni bir geleceğe geçmişten bir iz bırakmamak için sevdim.Ben seni;
Gözlerine huzuru,
Yüreğine mutluluğu,
Ömrüne ömrümü adamak için,
Ben seni sadece sevdim...
Sen beni sevsen de sevdim,
sevmesen de sevdim.
Felsefe tarihinin en güçlü filozoflarından biri olan Sokartes'in kendini "At sineği"olarak tanımlaması bilinen bir olaydır ancak Sokrates günümüzde yaşamış olsaydı bu tanımı nedeniyle bir psikoloğa gitmesi gerekebilirdi.O dönemin koşullarında bile kulağa çok farklı gelen bu benzetme,günümüz psikologları için iyi bir araştırma konusu olurdu sanırım önce sokrates'i sohbet etmek için davet eder ve bu benzetmeyi kendisine neden yakıştırdığını sorarlardı ama onun kadar Çetin bir filozofu sadece kendisinden dinlemek yeterli gelmezdi öncelikle eşi bu görüşmeye dahil edilir sokrates'in özel yaşamındaki hali sorgulanırdı. Bununla da yetinmezlerdi.En yakın öğrencilerinden biri olan platon'un da Sokrates hakkında paylaşacağı bilgiler çok kıymetli olurdu tüm bu incelemelerden sonra onun hakkında nihai bir karar verilirdi.Ama psikologların unuttuğu çok önemli bir ayrıntı vardı verecekleri karar sokrates'in umurunda olmazdı.
"At sineği" metaforu.
Bu yazidan benim çıkardığım sonuç insan kendini ve amacını biliyorsa bu çoğu zman yeterlidir gerisi önemli değil.
İlim Bilgeliği
Hikmetin bilgisi ilim ve irfana dönüşerek sır muhafızı dört büyük insanın sırları ile zırha büründü. İlim ile akan bilgi asil kanla buluşup bir bedende o gün bugündür bir başka türlü dolaşmaya başladı.
İnsan ruhunun iki ışığı var; biri bilgelik diğeri delilik!
Delirmeye gerek duymadı, yetti bilgelik.
Sen kimsin ki şetan ile baş
Bir inceleme yazısı için okumak istemeyeceğiniz kadar uzun arkadaşlar o yüzden hiç başlamamanızı tavsiye ederim.
Yaşadığımız çağda her iki cenahta da gerek sosyal platformlar gerek sözlü müzakereler yoluyla tartışma değerini sürekli koruyan kadının çalışması konusunda müstakil olarak kaleme alınan kitap sayısı yok denecek kadar azdır. (Nefes
Güzel bir kitaptı. Yaşanmış bir hikaye anlatılıyor.
//DİKKAT Kitabın konusu hakkında bilgi içerir.//
Atalarının yaşadığı yerleri görmek için Ürgüp’e gelen Yunanistanlı bir gazetecinin Mustafa Bey ve ailesi ile tanışması ve Mustafa Beyin anılarını anlatması konu alınıyor. Mustafa Güzelgöz kitap sevgisini o yörenin insanlarına öğretmeye çalışıyor. Ancak kitap yok. Yurtiçi ve yurtdışında yaşayan insanlara mektuplar yazıyor. Kitap istiyor. Bunda da başarılı oluyor. Eşeklerle yolu olmayan köylere kitap götürüyor. Kooperatifler kuruyor, müzeler yaptırıyor, yöre halkı için kaymakam, vali, belediye başkanı, üst düzey yöneticilerle görüşüyor hatta Ankara’ya kadar gidiyor. Kredi çıkarttırıyor. Çocukların, gençlerin kadınların cahil kalmaması için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışıyor.
Mustafa Güzelgöz bu kadar çabalamasının tek bir nedeni var insan sevgisi. Kitap sevgisi ayrı bir şey ama asıl insan sevgisi olmazsa bunların hiçbirini yapamazdı.
Kitap okumak dünyaya açılmaktır. Bir sürü insan, çevre tanımaktır. Kitaplar hayatı öğretir. Acıyı, güzeli çirkini öğretir. Zulmü gösterir. Hiç kitap okumayan biri iyiyi ya da kötüyü sadece gördüğü yaşadığı kadarıyla bilir. Kitap okumak öğrenmektir, ders çıkarmaktır. Herkes kitap okumaz. Zahmetli iştir kitap okumak. Pineklemek varken neden kitap okuyalım ki dimi. Kitap okumak boş insan işi değildir. Zaman ayırmak gerekir. Çaba sarf etmek gerekir. Kitap okumak güzeldir. Ama okuyup da anlamak ve de iyi insan olmak en güzelidir.