Seni Arıyorum...
Kendimi yitirdiğim,belki de kendimi yitirmeye dahi can attığım bu meçhul zamanda tek uğraşım seni aramak oldu.
Öyle fiziksel bir arayış değil bu. Sanma kapı kapı dolaşıp her gözde her sözde seni aradığımı...
Sende bulduklarımı ama tadına doyamadıklarımı arıyorum.
Bakışın,öpüşün sana kalsın,ben sende ki o el değmemiş masumiyeti arıyorum.
Seni arıyorum ey güneşten daha çok içimi ısıtan sevgi...
Kaybettim seni...
Farklı farklı bedenlerde izini sürdüm defalarca,her dudak dokunuşunda aradım seni.
Bazen bir gözyaşı olup aktın,bazen en hafif meşrep kahkahanın son tınısında terk ettin beni.
Sahi neden gittin sen benden?
Yalnızlığım mı korkuttu seni,yoksa varlığım mı yüktü omuzlarına?
Gel artık,
Bütün tabularımdan arınmış çırılçıplak bekliyorum seni.
Gel,koynunda uyut beni.
Bir anne gibi,bir dost gibi,bir eş gibi...
Bu koşu ‘Uğur’ getirmez!
Son zamanların en çok satanlar listesinin başında Uğur Koşar’ın kitapları geliyor. Kendini “modern çağın aydınlanmış bilgesi(!)” olarak tanımlayan Uğur Koşar, Yaratan’ın kendisine “kendini bulma, izleme, derin bakma rahmeti verdiği”ni iddia ediyor.
Sıklıkla bizim ‘az’, batı toplumlarının ise daha ‘çok’ okuduğundan söz
Sakın biyonik robot olmayın. Sonra sizi sistematik bir geri zekalıya dönüştürürler.. Unutmayın, “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür” diye bir söz vardır.
Kafanızı kiraya vermeyin. Zamanınızı boşa geçirmeyin. Arkadaşlarınızı iyi seçin.. asimetrik düşünün..
Bana kalırsa, 4 yılda 4 fakülte okuyun. Son 2 yılınızı Mevlana, Yunus Emre ya da
"Her şey doğru, hiçbir şey doğru değil."
Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar öyle sürüklendim ki. Bir dakika durup kendimi düşündüm sonra bir daha durup çevremdekileri düşündüm.Meursault ile uyuştuğumuz noktalarda onun yanında olup hayatın bütün olağanlığı ile denizin uzaktan gelen sesine karşı bir kahve içelim istedim.Dediği
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Farkında mısın?
Son günlerde ne kadar da aciz kaldık
Bize ait cümleler kurmaktan
Bırak seni seviyorum demeyi,
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize
Tükenen, sevgimiz mi,
...
Akarken gözlerimden üç beş damla yaş
Sorarım kendime üç günlük dünyada bu ne telaş
Anladım ki yaşamak bir çeşit iç savaş
Durulurmuş insan büyüdükçe yavaş yavaş
o.ö
Kitabı okuduğum sıralarda bir diziye tutuldum "The Walkig Dead". İkisi bir arada daha ürkütücü ve sinir bozucuydu. Birinde kendine veya çevrendekilere zarar vermemek için gözlerini hiç açmaman gerekiyor. Diğerinde karşına çıkanları görmende bir sakınca yok ama sana yaklaşmalarına izin vermemen gerekiyor. Kitap biteli oldu, yenileri var sırada ama öyle bir noktada son buldu ki, aklımda soru işaretleri kaldı. Sahi devamı gelecek mi?
"Dışarıda bir şey var.
Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor."
Sadece bir kere okuyarak Risale-i Nur'dan Sözler kitabını eleştirmek ne haddime ? Aşağıdaki konferansı okursanız şayet, Üstad ve Risale-i Nurlar hakkında genel bir bilgi edinmiş olacaksınız. Kendinize bir şans verin. Bu kitap okuduğunuz kitaplar gibi değildir. Okuyarak zaman kaybetmiş olduğunuz tüm kitaplara lanet okutur,
-"Davranışın hiç çekici değil Locke. Bir kızı gün doğumundan gün batımına kadar seni itip kakmaya davet ederek ona kur yapamazsın."
-"Sahi mi? Şimdiye kadar okuduğum her aşk hikayesi tam da öyle-"