Bir mezarın tarihi seyri nasıl olur bilir misiniz?
Her şey bir ölümle başlar!
Kiminin fiyakalı bir mezar taşı olur kiminin daha sade.
Zaman geçer, ilk günlerde kalabalık olan mezar yalnızlaşmaya başlar. Üzerinde otlar biter. Daha da zaman geçer ve yazıları dahi silinmeye yüz tutar. Taze ölülerin başı kalabalıkken onun gelen gideni olmaz. Diğer
Kimliksiz bir aynada küflenen bir şimdiki zaman ifadesi olabilir "hâlâ". Farsçada şimdi anlamında kullanılıyor bu kelime. Bizde ise uzatılmış bir şimdiki zamanı andırıyor daha çok. Geçmiş zaman telvesi, terler içinde bir avuçiçi çizgisi... Aynaya bakmanın yorgunluğunu hissediyorum, ayna beni sonsuz hafifliğimle taşırken. "Hala"
Ben bu kitabı neden incelemeden aldım? İnanılmaz kızgınım kendime. Bu incelemem kitabın satışlarını olumsuz etkilemek için kasıtlı olarak yazılmıştır. Çünkü hiç beğenmedim.
Kitabı almamda emeği geçen üniversite arkadaşım Leyla'yı sevgiyle anıyorum. Bana vakti zamanında 'Ağır Misafir' i hediye etmişti. İbrahim Tenekeci iyi bir şair olabilir, ama
Satırlar biriktiriyorum
Sahipsiz satırlar
Karekökü
Benzer anıların çarpımından oluşan
Satırlar biriktiriyorum
Sensizlikten geriye kalan
Uzaktan bakıyorsun ya hani
Biriken her anı gibi
Ben se öylece kalıp
Yalnızca satırlar biriktiriyorum
Bildiğin gibi işte
Herkes kendi hayatını yaşıyor
Her şey olması gerektiği gibi
Geçip gidiyor hayat
Sadece ve sadece
Anılar biriktiriyorum!
22.01.2023
İyilik her zaman kazanır,” inanışına nispeten kötülüğün zafer kutlamasına tanıklık ettiğimiz Beyaz Gemi eseriyle Cengiz Aytmatov, iyi ve kötünün çatışmasını masalsı bir yapıtla anlatıyor. Dünyanın varoluşundan bu yana iyilik-kötülük savaşıyorsa ve bu mücadelenin bir kazananı hâlâ yoksa hangisi güçlüdür sorusuna bir yanıt vermek çok da kolay
Biz yoksulduk; biz ve bizden sonrakiler yoksul olmasın diye çalıştık
KÖY ENSTİTÜLERİ ( 1940-1954 )
Her ne kadar Köy Enstitüleri konusunda çeşitli kaynaklardan araştırma yapmış olsam da sadece Köy Enstitüleri hakkında hazırlanmış derli-toplu, anlatımı güzel olan bir kitap bakınmaktaydım bir süredir. Araştırmalarım sonunda bu kitabın en uygun
06.02.2023…tam bir ay geçti.En son elimde kalmıştı satırlar uyuyakalmıştım.Artık normale dönme çabalarıma okuyup eskisi gibi anlayamadığım satırlarla dönmek istiyorum.Huzur’a ihtiyacımız var,gidenler ve onlardan kalanlar yüreğimizi dağladı,binlerce hikaye çıktı yığınların arasından,bir daha ertesi gün yenmek üzere dolaba kaldırılan yemekler böyle soğumasın,giyilecek kıyafetler böyle sahipsiz tozlanmasın…zamana çok zamana ihtiyacımız var,geçecek…
Ne diyordu çare için o gece satırlar;
“Cahilsin, okur öğrenirsin.Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin.Paran yok,kazanırsın.Her şeyin bir çaresi vardır bu dünyada.Fakat insan bozuldu mu,bunun çaresi yoktur.”
Yıl 1993. Dersim'in bir köyünde, ülkenin boğucu atmosferinde akan hayat, topraktan çıkan sahipsiz kemiklerle ve artık radyo haberlerinden ibaret olmayan savaşın evlerin önüne kadar gelmesiyle sarsılır. Boşaltılan köylerin, gözaltıların, kayıpların ve zorunlu göçün yıkıcı etkilerine maruz kalan herkesin hayatı kökünden değişir.
Yıl 2014.
Çuvalı aldım, hafifte, kemikler birbirine her çarptığında kurumuş ceviz kabuklarını andıran bir ses çıkıyordu. Şaşkındım. Böyle bir sonu hiç tahmin etmemiştim. Anlatsam kimseyi inandıramazdım. Yıllarca babamı sormuştum, şimdi elimdeki çuvalın içindeydi. Acı bir tat vardı ağzımda. Peş peşe,” Çuvaldaki babam değil, kemikleri”, dedim içimden. İnsan kemik değildi. Ruhtu. Babamın ruhu hep yanımdaydı, öyle de kalacaktı. Bunlar kemikti, gömülecekti. Dersim’de bir köyde yaşanılanları konu alıyor kitap. Üzülerek okudum. Kitabın arka kapağı ise şöyle: Yıl 1993. Dersimin bir köyünde, ülkenin boğucu atmosferinde akan hayat, topraktan çıkan sahipsiz KEMİKLERLE ve artık radyo haberlerinden ibaret olmayan savaşın evlerin önüne kadar gelmesi ile sarsılır. Boşaltılan köylerin, gözaltıların, kayıpların ve zorunlu göçün yıkıcı etkilerine maruz kalan herkesin hayatı kökünden değişir.
Yıl 2014. “Şimdi itiraf zamanı” başlıklı bir gazete haberinin dört kişinin hayatında yarattığı etki çocukluğun, büyümenin ve savrulmanın olduğu kadar bir dönemin karanlıklarına da ışık tutar. Tutulamayan bir yasın nasıl taşlaşıp ağırlaştığı, hayatı nasıl zehirlediği dört karakterin ağzından somutlaşırken, belki biraz uzağımızdaki “faili meçhul”kavramı aynı şekilde canlanıp yanımıza sokulur. Sahipsiz kemikler ise bulunacakları güne kadar bu toprakların her daim karnında ve ezberindedir.
Bu satırlar yazılırken de okunurken de kayıplarının akibetini ve hesabını soranların eylemi devam ediyor. Hayat da…