Ada, Tuna, Aras, Meriç... Dört çocuk ve onların anneleri, babaları, dayıları... İki aile ve birçok acı. Bu iki ailenin bir olmasını, hayatlarının aynı sayfalara yazılmasını çok sevdim. Her karakterin duygularının tek tek kurgulanmış olmasını, çok küçük detaylara her karakter için ayrı anlamlar verilip bir de bunu bize göstermesine bayıldım. Şair Doğan Gökay'ın Tuna'ya mektubunda roman yazarken önce karakterleri tek tek yazdığını söylüyor, Buket Uzuner de aynısını yapmış gibi hissettim.
Kitap çok akıcıydı, sürekli okumak istedim. Bazen çok şaşırdım, bazen üzüldüm, bazen utandım, bazen çaresiz kaldım. Öyle bir serüvendi işte.
Ama her bölümün başında yer alan o alıntılara bir anlam veremedim. Yazar çok üstten bakıyormuş gibi hissettim. Bazı anlatılanların sırf yapılan araştırmaları sergilemek için yazıldığını düşündüm. Bu düşüncelerim de severek okurken dertlere boğdu beni.