"Ve bir gün her şey bitti... O kadar basit, o kadar kati bir şekilde bitti ki, ilk anda işin azametini anlamak benim için mümkün olmadı...Yalnız biraz şaşırdım, bir hayli üzüldüm; fakat bu hadisenin hayatım üzerinde bu kadar büyük, bu kadar değişmez bir tesiri olacağını asla düşünmedim."
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin
Bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca
Konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim
Burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran
Sonsuzluk dairemsin..
"Türkiyeli" lafını Türk dememek için kullanıyordu içerde birileri biliyorsunuz; efendim, bir türlü Türk diyemiyor; kendisi basbayağı Türk, başka dil de bilmiyor, her şeyiyle Türk, bırak soyunu sopunu, kültürüyle Türk. Adam tutmuş yazıyor "Türkiyeli", "Türk demek olmaz ırkçılık." ondan sonra kalkıyor orada başkaları için bir sürü edebiyat yapıyor, Türk'ten gayrı kimden bahsetse ırkçılık olmuyor. ...
"Oturuyorduk, bir tanesi dedi ki ben Kürdüm, öbürü Çerkesim falan dedi," ben de şaşırdım dayanamadım; "afedersiniz, kusura bakmayın ama ben de Türk'üm." dedim, diyor. "Beni az daha döveceklerdi" diyor; "vay ırkçı, alçak, faşist."
Ve birgün her şey bitti... O kadar basit, o kadar kati bir şekilde bitti ki, ilk anda işin azametini anlamak benim için mümkün olmadı... Yalnız biraz şaşırdım, bir hayli üzüldüm; fakat bu hadisenin hayatım üzerinde bu kadar büyük, bu kadar değişmez bir tesiri olacağını asla düşünmedim.
"Ve bir gün herşey bitti...
O kadar basit, o kadar kati bir şekilde bitti ki, ilk anda işin azametini anlamak benim için mümkün olmadı... yalnız biraz şaşırdım, bi hayli üzüldüm; fakat bu hadisenin hayatım üzerinde bu kadar büyük, bu kadar değişmez bir tesiri olacağını asla düşünmedim..."
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla
Bâzan sessiz sedasız ipekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla
Adını yazıyorum bulduğum fırsatlarda
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde, sana koşuyorum dolu dizgin atlarla,
Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle
Öldür bendeki beni sonra dirilt kendinle
Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle
Ama her defasında geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür, nazla, sitemle, kinle?
Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle.
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki nemsin?
Bâzan kız kardeşimsin, bâzan öpöz annemsin
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orda ufuk çizgim, burada yanım, yöremsin
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin
Çaresizim çaremsin.
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin?
Sözde senden kaçıyorum dolu-dizgin atlarla
Bazen sessiz-sedasız… ipekten kanatlarla.
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun en serin İmbatlarla
Adını yazıyorsun, bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla…
Baş başa kalıyorum, sonunda heyhatlarla
Sözde, senden kaçıyorum dolu-dizgin atlarla.
Ne olur, bir gün beni, kapında olsun dinle
Öldür bendeki beni, sonra dirilt kendinle
Çarpsan kara sevdayı, en azından yüz binle
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle.
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle
Ama her defasında geri döndüm seninle…
Hangi düğüm çözülür, nazla, sitemle, kinle…
Ne olur, bir gün beni kapında olsun dinle.
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki, nemsin?
Bazen kız kardeşimsin, bazen öp öz annemsin.
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin…
Orada ufuk çizgim, burada yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin
Çaresizim, çaremsin
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki nemsim?
Gittim İstanbul'a, Tiftik ve Yapağı Dışsatım Birl iği'nde depo memuru olarak iş buldum. İkinci Dünya Savaşı çıktı . Beni hemen askere çağırdılar. Tokat'ta üç buçuk yıl görev yaptım. Askerliği bitirip gene Ürgüp'e döndüm. Niyetim bir yandan ana babamla vedalaşıp İstanbul'a, gene o işe dönmek. Eğer o işe giremezsem, kendime uygun yeni bir iş bulurum. Hemşeriler yardımcı olur diye düşünüyorum.
Anam, 'Gitme oğlum!' dedi. 'Gittin mi oraya yerleşir kalırsın. Üç aydan aya beş on kuruşun gel se de, para her sorunu çözümlemez. Yarın bize kocalık gelir çatar. Hastalık gelir çatar.
Bir tas su verin desek, kim verecek? Bilirsin, hastalığın sonu ölüm. Kime hakkını helal et diyeceğiz. Ölümüz orta yerde kalır. Cenazemizi kim kaldıracak? Kim toprağı m ıza bir testi su dö
kecek? Böyle diyor, zari zari ağlıyor. Ben de ona diyordum ki : 'İyi ama ana, burda kar yok, kazanç yok! Herkesler gidiyor; izin ver, ben de gideyim! Birkaç yıl kalırım, beş on kuruş kazanır
dönerim. Siz yaşlanmadan gelir, burda bir işin sahibi olurum.
Anam ağlamayı kesmiyordu. ' Hangi işin sahibi olacaksan, İstanbul'a gitmeden burda ol güzel gözlü yavrum' diyordu. Şaşırdım; bir karar veremiyorum."