Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
''...Şaşırdım kaldım işte Bilmem ki nemsin...''
Bir hakim dedi ki: Yazıda bir kargayla bir leyleğin beraber uçtuğunu, beraber yemlendiğini gördüm. Şaşırdım-kaldım; derken aralarındaki birlik nedir, onu bulayım diye hallerine dikkat ettim. Şaşkın bir hâlde yaklaştım. Baktım, gördüm ki ikisi de topaldı. "Bir kuşun, kendi cinsinden olmayan bir kuşla uçmasının, yayılmasının sebebi"
Reklam
Haydut Karokep Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı: -Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz? Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise
Şişeyi çalkalarsın, çalkalarsın, giderek gerilimin yoğunluğunu o dereceye varır ki, hissedilen artık, tek, bir karıncalanmaktan ibarettir; sonunda gazoz kabarıp, tıpayı şişeden fırlatır atar. Peki ya atmazsa? Topaç hızlanmaya başlamıştır bile, renkler hafiften flulaşmaya başlar: Önce acı çekenlere genel bir duyarsızlık -örnekleri saymakla bitmeyecek- derken doz, hafifçe ama giderek artar, yeni oyunlar, yeni zevkler türer: Sokak çocukları zevk için bir taraf ölene kadar dövüştürmek, sokak çocuklarının itlafı, vahşi çocukların avlanması... Gerçi bunlar dünyanın değişik coğrafyalarında, değişik zamanlarda, insanların mustarip olduğu illetler; bizde de türemiş olmalarına belki şaşmamalı ama... Dilencilik şıp diye ortadan kalkar, çünkü insanlar kimin zayıf olduğundan kuşku duyuyorsa, o kişiyi doğrudan linç ediyorlar; hele artık dilenciliği kimsenin hoş görecek durumu yoktur. Aman, hangi birini düşüneceğimi şaşırdım. Ondan sonra artık öyle bir noktaya geldik ki, her şey sarhoş bir uğultu içinde eriyor, çılgınca dönen bir atlı karıncadan bakılan dünya, karmaşık, karmakarışık olmaktan çıkıp, rengarenk bir topacın birbiri içine eriyerek beyazlaşıveren renkleri gibi, birden basit bir sükunet ve küntlük halini alıyordu.
Ne var ki, koltuğa kurulup gözlüğümü takarak bu panayır broşürünün kapağında "Bozkırkurdu üzerine inceleme. Herkes için değil" yazısını okuyunca şaşırdım, ansızın içimde bunun yazgısal önem taşıdığına ilişkin bir duygu belirdi.
Sayfa 39
Şems'e dedim ki: ''Bak, ipek böceği kozadan çıkarken alın teriyle ördüğü ipeği yırtıp parçalar. Bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçerler; ya ipek böceğini. İkisini birden koruyamazlar. Çoğu zaman ipeği kurtarmak için ipek böceğinin canını alırlar. Bir tek ipek mendil için bilir misin yüz ipek böceği can verir?'' Rüzgâr bizden yana esti, usuldan. Ürperdim o an. Yaş kemale erince üşütmek kolay oluyor ama havadan değil üşümem. Çünkü o an bildim, Şems'i bahçemde son görüşümdü bu. Bir daha görüşemeyecektik. Bu âlemde değil. O da aynı şeyi sezmiş olacak ki, gözlerine bir hüzün çöktü. Şafak sökerken el öpüp helalleşmeye geldi. Baktım, uzun kara saçlarını kazımış. Şaşırdım ama ne ben sebebini sordum, ne o anlattı. Bir tek şey söyledi: ''Bu hikâyede benim payım ipek böceğininkine benzer. Rumi ipektir, ilmik ilmik örülecektir. Vakit tamam olunca ipeğin bekası için ipek böceğinin ölmesi gerekir.''
Reklam
Tiyatroya gitmiştim. Rus Aptalı Filiatka oynuyordu. Çok eğlendim. Ayrıca sicil memurlarıyla dalga geçen serbest bir vodvil vardı. Sansürün buna nasıl izin verdiğine şaşırdım doğrusu. Oyunda tüccarların ve oğullarının halkı aldatmaları, evlerine girip soyup dolandırmaları açıkça gösterilmişti. Gazeteciler de sadece kınamayı, ayıplamayı bildikleri ve halk tarafından himaye olunmayı bekledikleri için eleştirilmişlerdi. Zamanımızın yazarları çok eğlenceli piyesler yazıyorlar. Tiyatroyu seviyorum. Cebimde biraz para birikti mi onu tiyatro biletine vermekten kendimi alıkoyamıyorum. Bizim memur takımında öyle domuzlar var ki kendi elinle bilet versen bile tiyatroya gitmezler.
Padişahla Son Buluşma “Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le âdeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa, üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız
Çaresizim çaremsin. Şaşırdım kaldım işte bilmem ki n'emsin?
İKİRCİM Yollar çağırıyor beni Kalmalı mıyım, yoksa gitmeli mi? Hissedebiliyorum, beni bekliyor büyülü encam Uçsuz bucaksız karmaşa çölünde Serin bir gölge beni bekliyor Ve yola çıkamıyorum, şaşırdım kaldım Yollar ki buğulu cam Elimi bir dokunsam siliniyor her şey Ve yürüyemiyorum, dokunmasam. Ey bulutların arasına ateş yakan Isıtan ve ışıtan beni İşiten beni, Kovulmadan güzel günlerin kapısından Kurtar, Bu ikircim kuyusundan...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.