Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eksilenler vardı yanımızdan yöremizden ne yapabiliriz başka, bilemeden yürüyoruz arada küçük molalar ağlıyoruz o sevdiğimizse aşikâr değilse derine daha derine acıyla hüzünle yaşla doldurulmuş hazine açıyoruz arada, giderek uzaklaşma ah yaş, süreğen saati unutkanlığın yüzeyde avunma şaşkın sarkaç çevresi boşalmış anlamsız biz kalır mıyız Seyirlik. .
Kişinin şansı ya da kaderi bilinmiyordu. Bu nedenle de ölenlerin yüzündeki son bilinç kıpırtılarını izleyen şaşkın kimseler avunuyordu. İnsanların unutkanlığı incitici olabilir, nankörlüğü can yakabilir ancak bu ses, sonsuza dek akan, yıllarca süren bu ses her şeyi içine alabilirdi, bu yemin, bu araba bu hayat; bu geçit töreni onları tamamen sarıp götürebilirdi. Tıpkı taşkın bir buzuldaki suyun, kemik kıymıklarını, mavi yaprakları, birkaç meşe ağacını alıp yuvarlayarak taşıması gibi.
Reklam
Yazıklar Olsun Sizin İnsanlığınıza!
Normalde bu tür bir hareket hiç huyum değildir ama görüntüsü Müslüman olup da, üç beş beğeni uğruna yahudi seviciliği yapan böyle utanç kaynağı insanlar görmekten bıktık usandık artık! Hadi boykot, mezalim, katliam, soykırım falan umurunuzda değil ama bu kadar da umursamaz, şuursuz olmayın! Her gün yüzlerce Gazzeli Müslümanın katledildiği bir
-Peki nereye! dedim
"Tepelere, tepelere kaka yapmaya gidiyorum." Şaşkınlık içindeydim, yolunacak bir kaz bulmak için birinci mevkide yolculuk eden lüks bir fahişeye çattığımı düşünerek sohbeti kısa kestim, kadının şaşkın bakışları altında kompartmanıma kapandım. On-on iki yıl sonra, Italyancayı anlamaya başladığında, o gün, belki de, geçici ama hoş olabilecek bir macerayı kaçırmış olduğumu fark ettim, çünkü İtalyancada 'sciare' kayak yapmak demekti. O göz kamaştırıcı hanım, yabancı bir ülkeye gittimiğimizde hep yaptığımız gibi, kendi dili Italyancadan bir sözcüğü alıp Fransızca içinde kullanmıştı, aslında, tepelerde kayak yapmaya gidiyordu. O zamandan beri sık sık trene bindim ama "yataklı vagonların Madonnası"nı bir daha hiç görmedim."
Sesinin büyüsüne kapılmış bakıyorum Gözlerin gökyüzüne serilmiş derya, Bir şaşkın bülbül misali seni söyler susarım Tufandan kopar sözlerinden yüreğime sussan..
Ne kalem yazabildi halimizi. Ne cümleler anladı bizi. Ünlem şaşkın. Virgül eğri. Bir noktaya döktük içimizi. . .
Reklam
- Madam, Cemil Bey çok iyi bir süvâridir?; siz de mükemmel bir binici olduğunuzu az evvel ispat ettiniz. Yarış yapsanız ne iyi olur, diyordu. Genç kadının yüzü hafifçe bulutlandı: - Yavrum, benlik tahrik eden şeref ve zevklerden hoşlanmam, dedi. Yürüdük; çocuk, belki de mânâsını ebediyen anlayamayacağı bu cevapla şaşkın arkamızdan bakıyordu. -Bana en ağır gelen duygu, senden daha üstünüm, demektir. Rekorla, iddia ile yükselişi küçüklük bulurum Cemil Bey.. Meşhur bir ressam, birgün bana: Hakikî büyükler meşhur olmaya yeltenmeden meşhur olanlardır, demişti. Bence de, hayâtın seçkin ve zirveleşmiş simâları, söhret iddiası gütmeden, cemiyetin seçimiyle meşhur olan kimselerdir.
Sayfa 125
'Onlara nasıl gözüktüğümün farkındaydım.Şaşkın.Suçlu.Ağır bir darbe almış gibiydim.'
Şimdi buradan bakınca, uzun bir boşluğa yazılmış kısa hikayeler görüyorum sizin orada. El yazısıyla, kahkahayla ve gözyaşıyla. Artık anlıyorum, insan görkemli güzelliğini ölene dek bilemiyor. Ne dünyanın, ne kendisinin. Kalbin terazisi, yitirilmemiş hiçbir şeyin kıymetini hakkıyla ölçemiyor. Oysa bir bilseniz, ah bir bilseniz... Birbirine dokunan elleriniz, bir kitabı aralayan parmaklarınız, şarkı söyleyen dudaklarınız, İnce tebessümleriniz, çiçekli sevinçleriniz, heveskâr hayalleriniz, kırılgan kalplerinizle siz ve sahilleri döven köpük köpük dalgalarıyla, ardıç ağaçları, ötücü kuşları, şaşkın sincapları, sabah serinlikleri, öğlen güneşleri, akşam rakıları, kırmızı kirazları, revnaklı yıldızları, her defasında muhakkak sabaha uzanan geceleri ile dünya, ne güzelsiniz. Kahraman, korkak, şefkatli, ahmak, geçici, az sonra eriyecek bir kar tanesi kadar geçici ama güzelsiniz... Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, o eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum.
Sayfa 314 - hep kitapKitabı okudu
"Biz pek şaşkın varlıklarız: Filanca hayatını işsiz güçsüz geçirdi deriz, bugün hicbir şey yapmadım deriz. Bir şey yapmadım ne demek? Yaşadınız ya! Bu sizin yalnız başına işiniz değil, en parlak, en şerefli işinizdir."
Sayfa 16
Reklam
asrı zamandayız şaşkın, bende oyun çoktur, gülsene! dedi gülemedim, yenilginin oyunundan yeraltına kim çekilmiş ki?
Sayfa 21 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Meleklere layık güzelliklerinizi gözümün önüne sermekle, bilseniz, Allah bana ne büyük bir ihsanda bulunuyor! Vaktiyle yüreğimi dağlamış olsalar da yine gözlerinizi görmekten ne kadar sevinç duyuyorum!
Bayım, eğer avucunuz dolu olsaydı şimdi bulmamız lazım gelen hileleri hiç aramağa ihtiyaç duymazdık.
"Kuşku duymayan kişi bakmaz, bakmayan görmez, görmeyen kör ve şaşkın kalır..."
#Siyabend
ölmek ne garip şey anne artık duvarları kanatırcasına tırnağımla şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım baba olamayacağım örneğin toprak olmak ne garip şey anne ceplerimde el yerine balyoz taşırken korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini ve yüreğimin ırmakları taştı taşacakken ölmek ne garip şey anne
Nevzat Çelik
Nevzat Çelik
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.