Türk Dil Kurumu, "mücadele" kelimesini şöyle açıklamış:
1) Birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için iki taraf arasında yapılan zorlu çaba; savaş, kavga.
2) Herhangi bir amaca erişmek, bir kuvvete karşı koyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli çabası; savaşım.
Ülkemizde her alanda mücadelenin olması -oluşturulması- toplumu ve insanları yoruyor. Atalarımız yıllar önce millî mücadeleyi kazandı ancak daha iyi şartlarda bizler nefis mücadelesini kaybettik. Birey, devlet zarara uğrasa da kendi kazancını düşünüyor. Herkes başkasının rızkına göz dikmiş sanki. Öyle bir hırs var ki insanlarda, görenler ölüm kalım mücadelesi zannedecek. Zaten hayat mücadelesi adil değil. Hayatta karşılaşılan her türlü zorlukları yenme konusunda birilerine her türlü destek ve yardım verilirken yapayalnız bırakılan insanlarımız var. Demokrasiyi böyle mi yaşayacaktık ve anlayacaktık hep? En kötüsü de toplum içindeki hayat kavgasının düşmanlık boyutuna gelmesidir. İnsanlar, birbirini sevmemeye başladı. Saygı da bu durumdan nasibini aldı. Aile, akraba, komşu, iş arkadaşlığı vb. her alanda sevgisizlik dalgası geliyor. Kindar ve bencil bir nesil...
Biliyorsunuz, kelimeleri önemsiyorum. Para, ahlak, inanç ve zaaf... Millet olarak bu dört imtihanla mücadele ediyoruz. Haksız kazançlar ve kirli paralar, ahlak dışı davranışlar, inancımızın ve irademizin zayıflığı, her anlamdaki yetersizliğimiz ve eksikliğimiz... Her adımda herkesin parayı düşünmesi, kolay yoldan para kazanma, para için her türlü yola başvurulması... Para; ahlak, inanç, güven, samimiyet, dostluk vb. bütün iyi kavramlara galip geliyor.