" Her baba, aslında bir imadir oğluna.
Mevsimler, yıllar ve hayat,
Ah, böyle böyle geldim huzura,
Çiğnedim babamın sancı sırtını,
Gittim raylarda unutulan hikayelerin kahrına.
Ben o dişi taşların oyuklarında duaydım artık..
Alışır, alışır diye düşünürken,
Merak oldum ona.
...
Anneler erken,
Ölümlerine yakın sevilir,
YouTube kitap kanalımda Shakespeare'in hayatı, mutlaka okunması gereken kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/rGxh2RVjmNU
Bir gün 1564 yılında Shakespeare diye bir adam doğmuş ve bir gün 1927 yılında Gabriel Garcia Marquez diye de bir adam doğmuş. Bu iki adam bir masaya oturup konuşmaya başlamışlar. Masa da masaymış ha, adamlar yaşama sevinci içinde masaya kitaplarını koymuş, masa bana mısın dememiş bu kadar yüke. Shakespeare çıkarmış, benim Romeo ve Juliet'im, Hırçın Kız'ım ve Hamlet'im var demiş. Vay sen misin öyle diyen... Marquez çıkarmış, benim Yüzyıllık Yalnızlık'ım, Kırmızı Pazartesi'm ve Yaprak Fırtınası kitabım var, ayık ol demiş. Bu kapışmanın Çiçek Abbas ve Şakir'in "Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza" kapışmasına dönmemesi için Shakespeare ile Marquez aralarında bir karar almışlar. Edebiyat adında herkesin oynamak istediği bir kumar oyununa başlamışlar. Shakespeare, insan ilişkileri ve kadın-erkek arasındaki çıkmazları masaya bahis olarak koymuş. Marquez ise bahis yükseltip fantastik ve gerçek olayların karışımını büyülü bir gerçekçilik ile anlatmayı ve tuhaf olanın artık normalleşmesini masaya koymuş. Bahisler yükselmiş de yükselmiş. Masa da masaymış ha, ikisi de orada dünya üzerinde iki kişinin kazandığı tek kumarı oynamış. Ardından oynadıkları bu kumarın adını Bir Yaz Gecesi Rüyası koymuşlar.
Bir Yaz Gecesi RüyasıWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201716,8bin okunma
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın selefi olarak Ahmet Mithat Efendi’nin Pîr’liğini yaptığı bu gelenek, bilmem övgüye ihtiyaç duyar mıdır? Zira ehli için işaret, malumatın kendisidir. Öyleyse biz de, mübalağa etmekten edebiyata sığınarak; tarif ve tavsiyemize başlayalım.
“İstedik ki tetkikimizin dili, eserin lisanını aksettirsin. Böylece kıraat ehli,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Monna Rosa siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
—Zülfü Livaneli okudunuz mu hiç?
- Aaa bu da soru mu? Bayılırım!
— Orhan Pamuk hakkında ne söylemek istersiniz? Malum yeni kitabı Veba Geceleri de çıktı.
- E ama siz de... Soru mu bu şimdi? Nobel ödüllü yazar der susarım! Nobel her yiğidin harcı değildir. Yeni eserinin siparişini verdim, yolda.
— Şaşırmayınız çünkü bu da soru: Ferhan Şensoy desem
Sizin canınız hiç Yaşar Kemal çekiyor mu? Benim çekiyor. Tıpkı ilk kez anne olacak bir kadının hamileliğinin 3. ayında mevsim normalleri dışındaki bir meyveyi aşermesi gibi. Hoş, hiç yaşamadım bu duyguyu lâkin bir şeyleri hissetmek için illa yaşamak gerekmez kanımca. Misâl benim geçmiş asırlardaki Anadolu'yu Yaşar Kemal okurken hissetmem gibi.