Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Açlık Oyunları
Nefis terbiyesinde çokça anlatılan kudsi bir hadistir. Allah (cc) nefse sorar; sen kimsin, ben kimim? Nefis; "ene ene, ente ente; sen sensin, ben benim" der. Keyfiyeti Allah (cc) tarafınca bilinen bir süre, ateşle terbiye görür. Sonra Rab yine sorar, cevap değişmez. Bu defalarca tekrarlanır, her defasında cevap aynıdır; Nefis;
Dilimiz döndüğünce yazdık.. Uzunca okumaları sevenlere gelsin.
İnsanın beyninin içinde dönen duran düşüncelerle hayatın akışına ayak uydurmasının bu kadar zorlayıcı olacağını düşünmezdim. Daha doğrusu insanın bu kadar düşünebilecek bir varlık olduğunu düşünmezdim. Ne zaman ki bir şeyleri istemsizce düşünürken kendimi buldum, o zaman anladım. İnsan düşünmekten ibaret olabiliyormuş.
Reklam
Ne kadar daha kendi değerinden bahsedeceksin? Eğer kadrini bilmek istiyorsan yerden bir avuç siyah toprak al, onunla bir nakış çizip havaya fırlat! İyi, eğer varlığından haberdarsan, işinin başı ve sonu bir avuç topraktır. Sen bir avuç topraktan ibaretsin, biraz değişikliğe uğramışsın o kadar! Tefekkür et ve asla kibirlenme! Kibre kapılıyorsun ey kan pıhtısı! Birkaç yoldan geçip dışarı düşmüşsün hepsi bu! Durma bir an evvelki bir sevdandan kurtul; kimsin ve neydin iyi düşün! Şu aleme gönlünce kapılmışsın, bir bak aslında nereye düşmüşsün? Şu felek aslında senin toprağında döner, fakat sen meydan altında döndüğünü söylersin! Sen onun yükseğini ve alçağını görmüyorsan, bu ikisinin arasında nasıl oturuyorsun? Eller gibi tefekkürle yol arıyorsun fakat sen dönen feleğin darlığında dolanıyorsun!
Sayfa 157Kitabı okudu
Ulen geline çatmak için bir neden daha sjsjsjsj
yeni gelinin yanında getirdiği bu garip aleti kullanması hiç hoş karşılanmıyor, özellikle tutucu ve dindar çevrelerde. "Allah insanlara doğal çatal, yani parmaklarını vermiştir. Sen kimsin ki madenden mamul yapay nesnelerle onun tasarımını sorguluyorsun?" diye bayağı hiddet yapıyorlar. Aslında "Çatalın yaptığını her şeyi parmak da yapabildiğine göre pratik fayda sağlamayan, sadece görüntüyü kurtaran bir alet bu. Ne gerek var kanki bunu kullanmana?" falan deseler, belki daha somut eleştirmiş olacaklar ya, neyse.
KARANFİL KIZ
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış. Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere kadar çalışır,
“ Sen Marilyn misin? Yoksa Norma Jean misin? Yoksa filmdeki Pola mısın? Sen kimsin aslında?” Ruju alıp aynanın üzerine bastıra bastıra, aynaya yansıyan ve kim olduğunu anlayamadığı o kadını silmek ister gibi, kocaman bir çarpı işareti çizdi.
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
129 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Aradığınız her türü içinde barındıran ,elinizden bırakmadan bir solukta okuyacağınız zekice bir kurguya ne dersiniz? "Sen kimsin ? diye sorsaydı keşke !" Cümleleriyle başlıyor kitap. İki yazarın birliktelik hikayesi bizi öyle bir labirentin içine bırakıyor ki çıkış son sayfaya kadar imkansız . Aslında kimdi Cemre ve Öner ? Birbirlerini sadece anlattıkları kadar tanıyorlardı? Dürzi anlattıkça ortaya çıkan gerçekler sizi hop oturup hop kaldıracak türde . Bir takım dini ritüeller , tarikatlar, vahşi cinayetler ,sıra dışı ruhlar .Bir izin pesinden gerçeği bulma arayışı.Kendini tanrının yerine koyup bir bayrağı elden ele taşıyanlar. Her yönüyle bizi kendine bağlayan muazzam karakterler ve adalet arayışı içinde öyle bir kayboldum ki inanılmazdı .Özellikle raptiye benzetmesi üzerinde o kadar çok düşündüm ki ,hak vermemek elde değil . Okudukça gözümde canlanan her sahne ile irkildim ,korktum ,cesaret bulup izlerin peşinden yürüdüm .Her bir cümle üzerinde okudukça düşündüm .Yine de bu labirentteki #arayış 'ı ben kaybettim yazar ustalığıyla kazandı . Geçmiş ,şimdiki zaman ,gelecek arasında kaybolduğum bu labirente adım atmaya var mısınız ? Öyleyse siz de okuyun canlar . Ben Dürzi. Bu hikâyenin ve geçmişte birçok bitmiş hikayenin yaratıcısı benim. Ben bilinmeyen birçok şeyi bilen, sıradanmış gibi görülüp hiç de sıradan olmayan hayatların şahidiyim. Ben bilinmeyen birçok hayatı yaratan, sıradanmış gibi görülüp hiç de sıradan olmayan hayatların tanrısıyım. Ben bu hikâyenin kendisiyim..
Arayış
ArayışÖmer Yıldız · Siyah Beyaz Yayınları · 20245 okunma
Kazanırken neyi kaybettin?
Yalnızca, ilerdeki bir hedef için yaşamak, sığ bir şeydir. Yaşamı dağın tepesi değil, eğimleri ayakta tutar. Her şeyin büyüdüğü yerdir burası. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, Robert M. Pirsig Sosyal medya paylaşımlarında denk geldiğim bir şaka var: Antik felsefe “Ben kimim?” sorusuyla başladı, insanların yaygın kişilik sorunu yaşadığı
Kitapların görmediği Düşünme, dediği Dinlerin Açtım kapısını yaşamın Yendim Kırk haramiyi Kolumda sen vardın Nerden geldin, kimsin Anlamadım gitti Seni görünce Yürek diye taşıdığım O şeyin Aslında boş bir kuyu Olduğunu anladım Denizin bir dibinin Maviden öte Ormanın uğultusu Göğün derinliği... Anladım ve doldurdum Bütün bunlarla ömrümü Senin elinde Yüreğime inip çıkan Bir kova vardı
bıraktım esinlere...
Geçenlerde bir ekran sohbetine katılmak için televizyon kanalına gidiyordum. Şivesinden anladım ki şoför Karadenizliydi.Konuşmaya başladık, laf lafı açtı. ''Nereye gidiyorsun?'' diye sordu, söyledim. Belli ki hayatın içinde yetişmiş bir esnaf... Cevval bir adam... Açık sözlü de. ''Sen kimsin,senin alamnın ne?'' diye sordu. Yani aslında kendince, ''Sen kimsin ki, oraya çağırıyorlar?'' demek istemişti. ''Ben,'' dedim, ''insan ilişkileri konusunda kitap yazan biriyim.'' ''Nedir yani insan ilişkileri?'' diye sordu. Örneklerle anlatmaya çalıştım. ''Şimdi mesela bir babanın, 'Kızım su ver,' dediğini düşüm. Halbuki ' Hatice,kızım su ver' dese ne kadar güzel olur''. Bunun üzerine ''Niye?'' diye sordu. ''Eh!'' dedim, ''O kızın bir tekliği var,bir ismi var. 'Kızım su ver' dediğinde her baba-kız ilişkisinde olan şeyi söylüyorsun ama 'Hatice, kızım su ver' dediğinde o çocuk kendi tekliğini hisseder.'' Bunu duyunca beni şaşırtan bir şey söyledi adam. Biraz amiyane tabirler kullandı ama daha iyi anlaşılması için olduğu gibi aktarayım. ''Oy!'' dedi, ''Ben hayvanın tekiyim. Şimdiye kadar hiç karımın ismini kullanmadım. ' Karı şunu ver, karı bunu yap, karı bilmem ne...' Ulan hayvan, bir kere karının ismini söylesene!'' Kendi kendine kızdı. ''Yahu hiç düşünmemiştim ben bunu!''
Reklam
O gece odasına döndüğünde, aynada kendi kendine: -Martin Eden, kimsin sen? diye sordu. Kendine merakla, uzun uzun baktı. -Kimsin sen? Nesin sen? Sen nerenin malısın? Sen aslında, Lizzie Connolly gibi kızlara aitsin. Sen angarya alayının bir erisin; ne kadar aşağılık, kaba, güzel olmayan şey varsa senin yerin işte onların yanıdır. Senin yerin pis çevresini kötü kokular sarmış öküzlerin yanıdır, dalga geçilen yazarların yanıdır. Al işte sana çürümüş sebzeler. Patatesler çürüyüp duruyor. Kokla onları, Allah'ın belası, onları kokla. Bir de sen kalkmış, kitapları açmaya, güzel müzik dinlemeye, güzel tabloları beğenmeyi öğrenmeye, iyi İngilizce konuşmaya, senin sınıfından hiç kimsenin düşünmediklerini düşünmeye, kendini öküzlerden, Lizzie Connolly'lerden koparıp, senden milyonlarca kilometre uzakta, yıldızlarda yaşayan soluk ruh gibi bir kadını sevmeye yelteniyorsun! Sen kim oluyorsun, nesin ki sen? Allah'ın belası! Bir de kıvıracaksın ha?
Sayfa 160 - Kitap ZamanıKitabı okudu
Kimse bilmiyor, aslında sen kimsin. Hatalarından ibaret bir yıkıntı mı, yanlışlarına doğmuş bir doğru musun?
Yıllar boyunca birisi olduğuna inandın ve birden bire, tek başına kaldığın zaman aslında o kişi olmadığını hissetmeye başlarsın. Bu durum korku yaratır: O zaman sen kimsin?
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde.. kaç kilo çekerdi yalnızlık.. kaç kere ezildim altında.. yaz yağmurlarının.. belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları.. her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk.. hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize..
592 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Felsefe ve Edebiyatın en güzel birleşimi: Sofie'nin Dünyası
İnceleme yazmakta en çok zorlanacağım kitaplardan birisi bu olacak sanırım. Vira Bismillah... İnanılmaz bir kurgu... Yazar inanılmaz bir deha olmalı. Bu kadar kapasiteli bir kitap daha önce hiç görmedim dersem yanılmam sanırım. İçerikten ufacık bahsedeyim: 15 yaşına girmek üzere olan başkahramanlarımızdan birisi Sofie posta kutusunda "Kimsin sen?" bir mektup buluyor. Ve bu mektubun ardından neredeyse her gün bir sürü mektup geliyor. Bu mektuplarla Sofie'ye uzaktan eğitimle felsefe kursu veriliyor aslında. Bizlerde bu mektuplar aracılığıyla "Felsefe 101" dersi yapıyoruz bir nevi. Ayrıca mektuplarda felsefe 15 yaşındaki bir kıza anlatıldığı için hem berrak, anlaşılır hem de akıcı bir üslupla yazılıyor. Bu da 600 sayfa dahi olsa kitabı okunur yapıyor. Bu mektuplar ciddi okumalar yapılarak hatmedilirse gerçekten Felsefe 101 yapmış olursunuz diyebilirim. Zaten her yerin altını çizerek ve notlar alarak okuduğum kitaplardan birisi oldu. Fakat beni asıl hayran bırakan yanı ise bu felsefeye bağlı ilerleyen ön planın arkasına kurulmuş kurgu oldu. Burada açıklamayacağım kitabı okumanız için. İnanılmaz bir kurgu dönüyor arkada ve felsefe mektuplarındaki sorgulama göndermelri kadar kurguda da göndermeler bulunuyor. Kurgu Sofie'nin bir rüya olsuğunu bile öne sürüyor bir yerinde. Tabii uyanınca biten romanlardan değil, öyle bir yanlış anlaşıma olmasın. Sadece felsefi bir sorgulama örneği olsun diye ufak bir spoi verdim diyelim. Bir ay gibi bir sürede okumuş olsam da kesinlikle değdi. Kesinlikle tavsiye ederim. (Felsefeye biraz ilgi duymanız lazım sizin de sevebilmeniz için.) İyi uykular, iyi geceler dilerim.
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202036,5bin okunma
1.134 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.