Dün geldi: Nedir aradığın? dedi bana:
Bensem, ne bakarsın o yana bu yana?
Kendine gel de düşün, içine iyi bak:
Ben senim, sen ben; aranıp durma boşuna!
Geçmiş oIan dünden hiç yad etme, yarın da geImemişken feryad etme, düşünme geIeceği de geçmişi de, şimdi şen oI da yaşamı berbad etme. Eğer her şeyini kaybetmişsen ve cebinde bir ekmek aIacak kadar paran kaImışsa, git kendine bir demet menekşe aI ve ruhunu besIe. Bence bu çok anIamIıdır ve kişinin önceIikIe ruhunu besIemesi Iazım. Kendini satmayan
Merhaba nalân... bu sen misin
Yoksa sen mi sandım;
Biri çimdiklesin beni
Şöyle ışığa gel de göreyim
Beni dümdüz eden
O yalandan da yalan gözlerini
Merhaba nalân
Anladın mı?
Hicran destanını kendinden oku,
Mecnun'dan duyup da rivayet etme.
Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.
Söz temsili bulup hikayet etme.
Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,
Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim;
papatyakokulummm:
“En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir.
Ne yapmayı sevdiğini bul. ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından
" İnsan Sevince " ismini koyduğum ve on adet öykümün bulunduğu basıma hazır ( şu ana kadar bastırabilecek bir yayınevi bulamadım ) kitabımdan sizlere bir öykümü paylaşmak istiyorum. ( En kısa öykümü paylaşıyorum.) Eleştiri ve fikirlerinizle destek olursanız sevinirim. Daha çok kişiye ulaşabilmesi için paylaşabilirsiniz.
Aşk Acı
Telsizler hemen çalıştı:
“Konuk, ayı avlamak istiyormuş!”
Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden…
O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte.
Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte.
Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
Üzdüler seni değil mi, kırdılar, canını sıktılar.
Bırakıp gitmek istedin ne varsa, "Allah belasını versin" dediğin zamanlar oldu mutlaka. Göz-yaşın aktı, annenin öpmeye kıyamadığı yanaklarına.
Çıkmak istemedin evden bazen, sarılıp yastığa kimsede hissedemediğin "sıcaklığı" aradın yatağında.
Üstüne üstüne geldiler, anlamını yitirdi sevdiğin ne varsa.
Yaklaş bir şey söyleyeceğim kulağına, boş ver aptal onlar halden anlamazlar. Sen iyi bak kendine. Dikkat et yemene içmene, sıkı giyin, çorapsız basma yere. Gördün işte kimsen yok senden başka. İçindeki çocuğun ellerini bırakma ve sımsıkı tutun inandıklarına.…ve rica ederim her söylenene aldırma.
"Işığı gören geliyor" diyip yürüyeceksin! Kimse ne yaşayıp ne hissettiğini senden daha iyi bilmiyor unutma. (Cihad Kök)
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye