Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...
Sayfa 349 - Doğan KitapKitabı okudu
"Her kara karanlıkta bir gün bir kibrit mutlaka yanar. Sönmesi bir nefes aralığı kadardır ama yanar. Ve sen, kibrit... Benim hikayemde hiç tutuşmadan orta yerinden kırılan o kibrit çöpü olmayacaksın. Yanacağız biliyorsun. Bilmediğin... Beraber çürüyeceğimiz." -İzmarit-
Reklam
Cellat devam etti: "Yazık, dedim, keşke gitmeseydin. Bir kafirle konuştuğumun farkındaydım ama böyle dedim." "O ne dedi?" "Merak etme, geri gelirim demez mi? Bayağı tuhaf, ha? Darağacındaki herif beni teselli etti, bildiğin." " Ne kastediyordu ki? " Ben de sordum. Öldüğümde beni gömecekler, toprağımda solucanlar dolaşacak, çiçekler büyüyecek, arılar bal yapacak. Ben çimen olurum, sen üstümde yürürsün, dedi. Damla olup semaya çıkacakmış. Buluta tutunup bekleyecekmiş. Yağmur olup burnuma düşecekmiş. Böyle zırvalıklar. " " Ya sonra? " " Sonrası ne? Astık gitti. " Cellat gözlerini kaçırdı." Ama ne vakit yağmur yağsa aklıma gelirdi. "
Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.Kitabı okudu
Kalbimin penceresi
Sen kalbimin aşk penceresinden Bütün sıcaklığınla süzüldün girdin. Sabah güneşi gibi aydınlık, berrak Girdin kalbime iyice gör, bak. En temiz duyguyu aşılayan sensin Sensin karanlık dünyamı aydınlatan Baharda açan çiçekleri, öten kuşları İlk defa sensin bana gösteren. Sen bütün berraklığınla kalbime dolan Karanlık olmadığını dünyanın Sensin bana anlatan. Sen o pencereden süzülüp giren Sen bana yaşama arzusu veren Seninle beraber bir şey daha süzüldü içime Kalp penceremden... Seni kaybetmenin korkusu doldu içime Bir korku ki beni perişan eden Bu korkuyu kalp penceremden sen fırlat Yalnız seninle dolsun kalbim Ve o pencereyi sen kapat !
Sen olmasaydın, ben daha ne kadar dayanabilirdim bu rezil dünyaya, bu acımasız hayata... İyi ki varsın ve iyi ki içimdeki o çok eski yere dokundun; iyi ki...
Ebu Talib'in kâfir olarak ölmesi
(Ebû Talib, Hz. Peygamber'in amcası, Hz. Ali'nin babası olup kâfir olarak ölmüştür.) Ebû Talib, Hz. Peygamber'e iman etmemiştir. Rivayet edildiğine göre Ebû Tâlib'in vefatı yaklaşınca Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem yanına geldi. O sırada Ebû Cehil ve arkadaşları Ebû Tâlib'in yanında idi. Hz. Peygamber amcasına: "Ey amca! Allah katında senin için delil olacak kelimeyi, Şehadet kelimesini söyle" dedi. Bu esnada Ebû Cehil, Ebû Tâlib'e hitaben: "Abdül-Muttalib'in milletinden yüz mü çeviriyorsun?" diyerek müdahale etti ve bu söz orada birkaç kere tekrarlandı. Nihayet Ebû Tâlib en sonunda: "Ben Abdül-Muttalib'in milleti üzerindeyim." diyerek (La ilahe illallah) demeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem: "Bana bir yasak gelmedikçe vallahi senin için istiğfar edeceğim." buyurdu. Bunun üzerine: "Müşriklerin Cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, müşrikler akraba da olsalar, ne peygambere, ne de müminlere, onlar için istiğfar etmek yoktur." (Tevbe, 9/113) âyeti nazil oldu. Yani küfür üzerinde öldükleri belli olduktan sonra onlar için Allah'tan mağfiret dilemek yoktur. Hz. Peygamber, ölümü anında Ebû Tâlib'e iman teklif edince, Ebû Tâlib'in bu teklifi kabul etmemesi üzerine Allah Teâlâ onun hakkında şu âyeti indirdi: "Şüphesiz sen, istediğini doğru yola sevk edemezsin. Läkin Allah dilediğini doğru yola iletir. (Kasas, 28/56)
Sayfa 188 - Çağrı yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Seni az tanıyorum… Az… Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazdığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi… Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir…
Sayfa 349 - Doğan KitapKitabı okudu
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme. Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme. Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme. Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme. Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi, Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme. Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme. Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme. Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme. İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
o kadar tatlı ki...
Dilerim sen pötikareli gömlekler gibi neşeli, İri dişli iki mısır koçanı kadar Mutlu ve yan yanasındır. Belki bir gün beni ziyarete gelirsin Sana krem fıstıklı ekmek ikram ederim Artık çok mutlu olacağızlı ekmekler Süte ekmek doğrar ve Papara papara diye şarkı söyleriz. Sen ruhumun misafir odasında uyursun, Süt ve gözyaşı lekeli yumuşak yer yatağında. - pollyanna’ya mektuplar -
Sayfa 64 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Her yerde sürüyor bu zulüm.. O pek övdüğümüz uygarlığımız kan üzerine kurulmuştur, kana batmıştır ve ne sen ne de ben ne başka hiç kimse bu kızıl lalekeden kalamayız..
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.