doğumumuzdan ölümümüze kadar doğamız gereği "biz neden yaşıyoruz?" sorusuna bir cevap ararız. kimi ailesini grururlandırabilmek adına, kimi çocuklarını yaşatabilmek adına, kimi dünyalarca para kazanabilmek adına yaşadığını söyler. ben bu soruyu kendime soralı pek uzun süre olmadı aslında.
yaşadığım süre zarfında alışılmış tabulardan ötürü bir meslek kazanıp, iyi kötü bir yuva kurup, ömrümün sonuna kadar yaşamdan yanıma ne alıp götürdüğümü bilmeden son nefesimi vermek amacıyla yaşadığımı düşünürdüm. yanıma alabildiklerime pek de önem göstermeden, öylesine hayattan göçmekti benim bildiğim. martin eden'in da pek farklı değildi sanki.
mutlu olduğum şeyleri buldukça, üzerinde emek harcadığımda karşılık alabildiğim konuları keşfettikçe yaşamın çok daha farklı bir boyutu olduğunu fark ettim. bence yaşam görmek için bakmak değil, hissedebilmek için görmekti.
ah martin.. keşke ruth'a karşı beslediğin şeyin aslında ona özel olmadığını, yalnızca şatafatlı burjuva hayatının senin gözünü boyadığını çok daha erken fark edebilseydin. şimdi geride bıraktığın hâlen devam eden yaşama bir izin dokundu evet, ama sen yoksan ne anlamı var..
ah biricik martin.. çok sevdim seni..