Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul\'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Nazım Hikmet
neden evimde böyle birşey var bilmiyorum ama seni özlüyorum, seni özlüyor olmanın yanında bu kadar geniş bir evrenin içinde seninle karşılaşmış olup, dudaklarından dökülen seni seviyorum kelimesini duymamanın verdiği azabın içinde kaybolup duruyorum!!!
Erich Fromm diyor ki çok ünlü Sevme Sanatı adlı kitabında: “İnsanlar şu aşamaya gelmeden düzgün bir ilişki yaşayamazlar. Sana ihtiyacım olduğu için seni seviyorum. Bu olmaz. Doğrusu; seni sevdiğim için sana ihtiyacım var.
"İpler artık görünür. Seni seviyorum Silva. Denizlerim, ormanlarını seviyor."
"Seni seviyorum Bera. Eninde sonunda sularına düşeceğimi bildiğim o ipi...uçurumunu seviyorum"
Şimdi seni daha çok seviyorum. Meğer ölüm senin kadar güzel değilmiş. Şimdi güzelliğin daha yakıcı, daha alımlı. Bütün neden'ler senin için yaşamayı gerektiriyor şimdi.
Güvenli bağlanan kişiler kendi değerini kendinden ölçebilir. Hayatlarına giren kişi elbette ona daha değerli hissettirebilir, onunla hayat daha güzel de olabilir; ancak o gittiği zaman dünyasının mahvolmayacağını da bilir. Güvenli bağlanan kişinin bir sloganı olsa şöyle derdi sanırım:
"Seni çok seviyorum ama gidersen de çok üzülsem bile hayatıma devam edebilirim."