Violeta, 1920 yılının fırtınalı bir gününde, beş oğlu olan bir ailenin ilk kızı olarak dünyaya gelir. Daha doğduğu andan itibaren olağanüstü olaylar hayatına damga vurur: Birinci Dünya Savaşı’nın etkileri hâlâ hissedilmektedir, İspanyol gribi Güney Amerika kıyılarına çoktan ulaşmıştır.
Ve masal gibi yüz yıllık bir yaşam öyküsü başlamıştır. Torununa bırakacağı anlatıyla daha ilk sayfalarda bu yaşam öyküsünün içine çekiliyor okur.
Romanlara, filmlere konu olacak (ki olmuş:)) bir hayat yaşamış Violeta.
1920-2020 yıllarını içeren hiçbir şey olmasa bile iki pandemiyi yaşamış bir kadın. Latin Amerika'nın koskocaman tarihiyle harmanlanmış, siyasi, sosyal, doğumlar, ölümler, yoksulluk, zenginlik, mecburi sürgün ve göç ile geçen yıllar, aşklar, ayrılıklar, delice tutkular, hayal kırıklıkları ve mutluluklar...Aile olmak, aile içi şiddet, kadın hak ve özgürlükleri için verilen savaşlar, siyasi olaylar yüzünden yok olan hayatları her kitabında olduğu gibi büyülü bir şekilde anlatıyor Allende.
Ruhlar Evi'nin Niveası'nın torunu Violeta. Pek içaçıcı bahsetmese de Nivea'nın ismi geçince ah seni tanıyorum Nivea diyip, sevindim de.
İsabel Allende'nin kitaplarını okumayı çok seviyorum. Okuduğum her kitabını elimden bıraktığım an aklım kitapta kalıyor. Bu kitabında da öyle oldu. Violeta'dan hiç ayrılmak istemedim. Muazzam anlatılmış bir kadın hikayesi. Çok ama çok sevdim.