Lord Kitschener’in Çanakkale’de harp sahasında görmüş
olduğu intibaları, önce kısmen bir bölümünün boşaltılmasının
daha iyi olacağı yönündeydi.
Ve artık Turklerin bu cesurca direnmelerinin mükâfatını
alması gerektiği günler yaklaşıyordu. Türkler, bir kere
daha taarruza geçmişler, Arıburnu’nda hiçbir şeyin engelleyemediği
çılgın bir hücumla, ertesi gün yürekten gelen “Allah,
Allah” nidalarıyla, Suğla körfezinden, Ertuğrul koyuna
kadar olan bölgeyi temizlemişlerdi.
Düşmanın büyük bir sessizlik ve gizlilik içinde geceleyin,
siste çekilmesi başarılı olmuştu. Bu durum aynen kabul
edilmeliydi. Geriye dehşetin yıkıntılarının kalıntıları kalmıştı.
Şehirler, köyler harp tarlalarına dönmüş. Toprak, kan
ile sulanmış, mayın tarlaları, top kalıntıları, lağım galerileri
ve binlerce korkunç parçalanmış ceset, çukurlar, siperler.
Metrelerce yüksekliğinde dağ gibi yığılmış konserve kutularının
üzerine çökmüş karga sürüleri, sahil boyunca karmakarışık
yığılmış askeri malzemelerle dolu tüfekler, sandıklar,
çuvallar, çadırlar, tahta ve demir akşamlar, ölmüş atlar, dikenli
tel balyaları, kayıklar, çıkarma köprüleri, her şey. İngiltere, savaşan birlikleri için fazla olan her şeyi bırakmış. Bu
durum, eğer tahrip edilmediyse veya kullanılmaz hale getirilmediyse
gerçek değeri dikkate değmez bir ganimetten
ibaretti.