Her bir kelimeye hatta her bir harfine hürmet için bu incelemeyi üzerimde bir borç bildim. Daha kitaba henüz başlarken bitinceye kadar yazacağım incelemeyi düşündüm. Bu yaşıma kadar her türlü şeyi merak edip, insanı dahi okumayı âdet edindim. Şeyh Sâdî söz bahçesinin en hikmetli şeyhi desem mübalağa etmiş olmam. Eğer bu kitabın değerli sözlerini alıntı yapmış olsaydım kitabın tamamını yazmam gerekecekti. Kitabın her kelimesinde bir anlam ve ifade yatıyor. Bu anlam ve ifade nezâket ve rikkatle inşa olmuş. Rüyamda bostan çekirdeklerinin sırrım olduğunu işittim. Muhtemel ki o bostan tarlasına ekilen çekirdek Şeyh Sâdî'nin hikmetli sözleridir. Bu bahçeye hikmetli söz eken Sâdî, Merve'nin gönlünü hoş etti. Allah ona rahmet etsin. Bütün bir kitabın fikrini ifade edecek olursam bu ilim ile amel etmektir. İlim insana zaruri bir ihtiyaçtır ve onu paylaşmak önemli bir vazifedir. Yaratılmışta duyguların efendisi sevmektir. Sevmek istidadı bulunmayan bir kimse ilimle tanışıksa da o ilim hamdır. İlmi sevmek ile ifade etmek bir hünerdir. Bu hüneri ben en güzel Bostan ve Gülistan'da buldum. Bulduğum bu hüner benim bostan bahçeme bir çekirdek ekti. Başıma gelecek en güzel şey ise bu çekirdekleri ilim sûretiyle bilmek arzusuna kapılmış kimselere aktarmak olacaktır. Selam Şîrazlı'ya ve onun yoldaşlarına olsun.
Bostan, Doğu edebiyatının Tasavvuf anlayışını yansıtan bu yapıtta insanı insan yapan sevgi, açık yüreklilik, alçakgönüllülük gibi erdemler övülür; bunların her şeyden üstün olduğunu gösteren öyküler anlatılır.
İrfani öğretinin şiirsel taşıyıcıları, Mevlana, Şeyh Galib ve diğerlerinde görüldüğü üzere, mecazi bir dille konuşur. Şirazlı Sadi’de ise böyle sembolik ve şiirsel bir sesten ziyade; dolaysız, yalın ve ‘gerçekçi’ bir eda buluruz. Osmanlı medreselerinin başlıca ders kitabı olan Bostan, gerçekçi, hikmetli ve şiirseldir. Temaları ve bu temaları işleyiş tarzı bakımındansa hem geleneksel, hem güncel, hem de hakikidir..
BostanŞeyh Sadi Şirazi · Antik Yayınları · 20102,803 okunma
Abdulmelik Fırat,
dedesinin adıyla anılan Şeyh Said başkaldırısından 10 yıl sonra,1934'te Hınıs'ta(Xinûs) dünyaya geldi.
1925'te adıyla anılan "İslam-Kürt"
nitelikli isyanın ruhani lideri Şeyh Saidin torunu Abdülmelik Fırat,
"Dedem cumhuriyetin kuruluşundaki Türk-Kürt ittifakının bozulmasına başkaldırdı"
“Şirazlı Sadi Gülistan da Sadi’nin toplumcu ve ahlakçı tutumundan nasibini alır.
Burada da zalim sultanlar, bildiğiyle amel etmeyen âlimler, yoksulu gözetmeyen zenginler, yalancı, ikiyüzlü ve nefsin aşağılık isteklerine boyun eğenler eleştirilir, evrensel bir kavram burada da adım başı karşımıza çıkar: Ahlak.
Günümüzde istediğiniz yere koyulacak hikayelerin toplandığı güzel bir eser olmuş. Severek ve düşünerek keyifle okudum.
GülistanŞeyh Sadi Şirazi · Venedik Yayınları · 20215,6bin okunma
Şirazlı Şeyh Sadi, Bostan isimli kitabında tevekkülle ilgili güzel bir hikaye anlatır: "Adamın biri eli ayağı olmayan kötürüm bir tilki görünce, karnını nasıl doyurduğunu merak etmiş. O esnada çakal avlamış bir aslan oradan geçiyormuş Aslan avını yedikten sonra artığını da tilki yiyerek karnın doyurmuş. Adam başka bir gün, bir vesileyle tilkinin yine karnını doyurduğunu görünce, "mademki tilkinin rızk ayağına kadar geldi, zahmete girip karınca gibi çalışmama ne lüzum var. Gidip bir köşede oturup rıızkımı beklerim. Allah kısmet etmezse aslan gibi bir hayvan bile nasibini bulamaz demiş. Beklemeye başlamış ama semtine kimse uğramamış. Yiyecek içecek de gelmediği için bir deri bir kemik kalmış. Bu sırada, kaldığı mescidin mihrabından şöyle bir ses gelmiş: "Ey fena düşünen adam! Kendini sakat, kötürüm tilki yerine koyma, Kalk git aslan gibi yırtıcı ol. Öyle çalış ki aslan gibi senden de artık kalsın. Aciz tilki gibi artık yeme. Aslan gibi ensesi kalınken çaresiz kalmış tilkiye dönen adamdan köpek daha iyidir. Çalış rızkını kazan. Hem kendin ye hem de başkalarına yedir. Başkalarının artığına göz koyma. Kolunun kuvvetiyle, yani, gayret göstererek nasibini elde et ve başkalarını da rahat ettir. Alçaklar gibi onun bunun eline bakma." (Bostan, 265-266)
-“Sufi Müslüman, mistik demektir. Önemli olan tek şey aşk dedi coşkuyla.”
-Bir konuşmasını anlatıyor Schimmel önce. Bu konuşmasında yer alan şeyi önsözüne taşıyor ve tasavvufun mistisizm olduğunu hemen sayfanın başında veriyor Avrupalılara. Halbuki mistisizm kavramıyla İslam tasavvufu arasında yakından ya da uzaktan hiçbir ilişki yok. Çünkü