Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tanomi ki no şita ni ame furu. (Sığınmak için güvendiğim ağaçtan bile yağmur sızıyor.)
Sayfa 118Kitabı okudu
“Tanomi ki no şita ni anne furu” -Yağmurda sığındığım ağaçtan bile su sızar-
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Masa da masaymış ha
"Elhan-ı Şita" şairi Cenap Şahabeddin, "Daüssıla" şairi Süleyman Nazif,Makber şairi Abdülhak Hamit Tarhan, Sergüzeşt yazarı Sami Paşazade Sezai ve Mehmed Akif,mükellef bir sofrada bir araya gelmişlerdi.
Sayfa 10 - KapıKitabı okuyor
Nec si materiam nostram collegerit aetas Post obitum, rursumque redegerit, ut sita nunc est. Atque iterum nobis fuerint data lumina vitae, Pertineat quidquam tamen ad nos id quoque factum Interrupta semel cum sit repertentia nostra Biz öldükten sonra zaman bütün maddemizi yeniden toplasa; ona bugünkü düzeninin geri verse, yeniden hayat ışığına çağırılsak, bütün bunların bizimle hiç alakası olmazdı, çünkü bellek ipliği bir kez kopmuş olurdu.
Sayfa 53 - İş kültür yayınlarıKitabı okudu
Elâ gözlüm sana meftun olalı Benim çektiğimi bir Mevlâ bilir Ya niçin açılmaz gülün dehanı Gönül ne yaz bilir, ne şitâ bilir
Bilirsin ki bu dünyada büyük söylentiler büyük insanları bile yaralar; nitekim Rama da bir iftira sonucu karısı Sita'yı terk etmek zorunda kalmadı mı?
Reklam
Ela gözlüm sana meftun olalı, Benim çektiğimi bir Mevla bilir. Yaz niçin açılmaz gülün dihanı, Gönül ne yaz bilir,ne şita bilir...
‘’Beş şey seni kandırmasın
Şems-i şita, cilve-i nisa, ülfet-i ümera, nasihat-i a'da, sükûnet-i derya," derler. Bu Osmanlıca tabirin günümüz Türkçesindeki karşılığı şöyledir: "Kışın güneşi, kadının gözyaşı, amirin iltifatı, düşmanın nasihati ve denizin sükûneti aldatıcıdır."
Elhan-ı Şitâ
"Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gâib eyleyen bir kuş gibi karlar, Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar..." (Cenap Şahabettin)
Sayfa 127 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, eşini gaib eyleyen bir kuş, gibi kar, geçen eyyam-ı nevbaharı arar... (Elhan-ı Şita)
Reklam
Karısı kaçırılınca erkekler
Rama haykırdı, eğer Sita'sını geri vermezlerse tanrılar bile yok edeceğini söyledi. Havayı oklarıyla dolduracak, rüzgarın yönünü değiştirecek, güneş ışınlarını yok edecek, dünyayı karanlığa boğacak, ağaçları kökünden koparacak, göllerin suyunu çekip, okyanusu kurutacaktı.
S
sabâ: (a.i.) 1. gün doğusundan esen hafif ve lâtif rüzgâr. sa'deyn: (a.i.c. sa'd'dan) astr. "iki uğurluları Venüs (Zühre) ile Jüpiter (Müşteri) gezegenleri. sea: (a.i.) fels. güç, iktidar, fr. capacite. serhân: (a.i) kurt, canavar. Sermâ: (f.i.) kış, soğuk, (bkz: şitâ). Seyhân: (a.h.i) l. Ürdün'ün ötesinde, Hz. Musa'nın mezarı bulunduğu şehir. 2. Adana ovasını yararak iskenderun körfezine dökülen nehir. 3. erkek ve kadın adı. sitâre: (f.i.c. sitaregân) 1. astr. yıldız, (bkz: ahter, kevkeb, necm). 2. talih, kader, baht. sûhân-ı rûh: ömür törpüsü. Sühâ: (a.i.) 1. astr. Büyükayı yıldız kümesinden en küçük yıldız, [eskiden, gözlerin görüş derecesi bu yıldızla tecrübe olunurmuş]. 2. erkek adı. süheylâ: (a.i.) 1. yumuşacık huylu kadın. 2. kadın adı. Süreyyâ: (a.h.i.) 1. astr. Ülker yıldızı, [semânın kuzey yarım küresinde Sevr burcunun en parlak yıldızı olan Eddeberân'ın ilerisinde ve Feres-i A'zam istikametinde görünen güzel bir yıldız kümesi (Pleiades)]. (bkz: Pervîn).
1 N'eyledi gör bâg-ı dehre şerrini berd-i şitâ Zulm ile itdi ihâtâ rûy-ı 'arzdan tâ semâ
n
nâ-bercâ:(f.b.s.) yersiz, yolsuz, (bkz: nâ-becâ). nâ-bûd: (f.b.s.) 1. yok olan, bulunmayan. (bkz: ma'dûm). 2. sonradan yok alan. 3. iflâs etmiş, perîşan olmuş, (bkz. muzmahil). nâ-çâr: (f.b.s.) 1. çaresiz, ister istemez. 2. …zorunda kalmış, (bkz. mecbur, muztar). 3. zavallı, (bkz. bî-çâre). nâdânî: (f.b.i.) 1. bilmezlik, (bkz: cihâlet). 2.
209 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.