Elli Yedinci Fırka, karşısındaki tepede mezbuhane (son kuvvetle) bir şekilde tutunan düşmanı oradan çekilmeye henüz mecbur edememişti.
Mustafa Kemal'in bu gecikmeye canı sıkıldı. Ve hemen kumandana [Albay Reşat] telefonla ikinci bir emir verdirerek, bu tepenin ne kadar bir zamanda zaptedilebileceğini sordu. Gelen cevapta, yarım saatlik bir mühlet isteniyordu. Fakat aradan yarım saat geçtiği hâlde tepe, henüz işgal edilememişti. Mustafa Kemal, bu vaziyet karşısında, bir kat daha sinirlendi:
- Hani ya… Yarım saatte zapt edeceğini vadetmişti? Niçin sözünü tutmadı? diye sordu.
Gelen cevapta, Fırka (Tümen) Kumandanının bunu bir izzetinefis meselesi yaparak vaadini yerine getiremediğinden mütevellit (doğan) bir teessürle intihar ettiği kendisine bildirildi. En büyük millî davanın kazanılması mevzuu bahis olduğu bir sırada, vukua gelen bu ihtiyarî şahadet vakası da ayrıca ve hatta başlı başına, Türk'ün ezelî celâdetine (cesaretine) yeni bir nümune olarak tarihe geçecektir.
Mustafa Kemal, ancak hissedilebilir bir sesle, sadece:
- Allah rahmet etsin!
Dedikten sonra, aynı emri onun yerine geçen kumandana tebliğ ettirdi. Ve tepe, birkaç dakika zarfında, şiddetli bir hücumla zapt olundu!