Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kürtler, Soğuk Savaş yıllarında hüküm süren gerginliği de adeta kendi varlık mücadelelerini muhafaza etmeye çalışarak atlatmayı denerler. Gelgelelim SSCB'nin parçalanma dönemine girmesi; Türkiye'deki baskıcı rejimin Kürt topraklarında bir çatışma ortamının doğmasına neden olması; Irak'ta Saddam Hüseyin'in 1988'de özellikle Halepçe'de gerçekleştirdiği Kürtlere yönelik acımasız kıyımları ve neticede Körfez Savaşına uzanan kabul edilemez politik tutumları; İran'daki 1979 İslam Devrimi ve 1980-88 arasındaki İran-Irak savaşı; 20'nci yüzyılın son çeyreğini Ortadoğu'nun devletsiz halkı Kürtler için kelimenin tam anlamıyla felaket yılları haline getirmektedir. İşte böylesine çalkantılı bir evrede, Kürt sineması İran'da Bahman Ghobadi'nin ısrarlı çalışmaları sonucunda sessiz sedasız seyrini bulmayı dener. Kürt yönetmen, 1990 yılı itibariyle İran'da birçoğu kısa metraj ve belgesel çalışmalardan oluşan ve Kürtçenin aktif olarak kullanıldığı filmler çekmeye başlar. Bu süreç Türkiye'de de Nizamettin Ariç, Ümit Elçi gibi yönetmenlerin uzun metraj filmleriyle destek bulur ve Kürt sineması reel bir işlev kazanma adına önemli bir adım atmış olur.
SSCB komünistler Amerika yada öteki Batılı ülkelerde demokrasinin uygulandığını düşünmezler.Sovyetler Birliğini yönetenler,proletarya diktatörlüğünün gerçek demokrasi,sizin göstermelik demokrasilerinizin aslında sermayedarların diktatörlüğü olduğunu düşünüyorlar.Onlara göre Hitlerin diktatörlüğü ile Roosevelt yada Chamberlainin diktatörlükleri arasında fark yoktur.SSCB açısından asıl savaşın komünizm ile kapitalizm arasında gerçekleşir.
Reklam
Sovyetler Birliği'nin Aralık 1979'da Afganistan'a ordu birlikleri göndererek yönetime kendi yandaşlarını oturtması, ABD ile SSCB arasındaki Soğuk Savaş'ı doruğa tırmandıran bir olaydı.
Sayfa 104Kitabı okudu
Korkunç bir tehlikenin arifesindeyiz. Çatışan milletler ve sınıflarla, gelişen teknik uçuruma açılan iki ray. İmparatorluklar yok artık, iki blok var. Hakim devletler, bir ülkenin adını taşımıyor. İsimleri baş harflerden ibaret : ABD, SSCB...Pençeleri birbirinin karnına geçmiş iki canavar...
Sayfa 217 - İLETİŞİM YAYINLARI
SSCB büyük, hızla gelişmekte olan bir ülke ve bilim alanında çalışanlara şiddetle ihtiyaç duyduğundan onlara karşı cömert davranıyor. Psikoloji gibi tehlikeli konulardan uzak durdukları sürece bilim insanları ayrıcalıklı kişiler. Diğer yandan yazarlara acımasızca zulmediliyor. İlya Ehrenburg veya Aleksey Tolstoy gibi edebi fahişelere yüklü ödemeler yapılsa da, yazar için gerçekten önemli olan tek şey -ifade özgürlüğü- elinden alınıyor. Rusya'da bilim insanlarının yararlandığı fırsatlardan övgüyle söz eden İngiliz bilim insanlarının en azından bazıları bu durumu anlayabiliyor. Fakat şöyle düşünüyor görünüyorlar: "Rusya'da yazarlara zulmediliyormuş. Ne olmuş yani? Ben yazar değilim ki." Entelektüel bağımsızlığa, nesnel hakikat kavramına yapılan her saldırının uzun vadede her anabilim dalını etkileyeceğini görmek istemiyorlar.
Sayfa 47 - Can YayınlarıKitabı okudu
1989 yılı genellikle 1945-1989 döneminin sonu olarak, başka bir deyişle soğuk savaşta SSCB'nin yenildiğini gösteren yıl olarak değerlendirilmiştir. Kitapta söz konusu yılı 1789-1989 döneminin, yani modern dünya sisteminin küresel ideolojisi, benim deyimimle jeokültürü olarak liberalizmin zaferi ve çöküşü, yükselişi ve giderek ölüşü döneminin sonu olarak değerlendirmenin daha yararlı olduğu savunulacaktır.
Reklam
BERLİN DUVARI'nın yıkılışı ve sonrasında SSCB'nin dağılışı, Komünizmler'in ve modern dünyada ideolojik bir güç olarak Marksizm-Leninizm'in çöküşü olarak kutlandı. Kuşkusuz bu doğru. Bu olaylar, bir ideoloji olarak liberalizmin nihai zaferi olarak da kutlandı. Bu, gerçekliğin tamamen yanlış algılanmasıdır. Tam aksine, aynı olaylar daha da büyük ölçüde liberalizmin çöküşünü ve "liberalizm sonrası" dünyaya kesin olarak girişimizi göstermekteydi. Bu kitap, bu tezin açımlanmasına hasredilmiştir.
Ünlü Türkçü yazar Zeki Velidi Togan 1930'larda Stalin tarafından SSCB'den sürüldüğünde Viyana'ya yerleşir. Tesadüf bu ya, burası da Freud'un yaşadığı apartmandır. Böylece Togan, Freud'un üst katında yaşamaya başlar.
Görüşümüzce bir üçüncü tür devrim daha vardır. Başkan Mao'yu ve ÇKP'nin kararlarını inceleyince proletarya diktatörlüğü altında devrimin devam ettirilmesi olarak Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin önemini giderek daha iyi anlıyoruz. Bu vazgeçilmezdirn-onsuz devrim komünizme doğru yürüyüşüne devam edemez. Art arda kültür devrimleri olacağı görüşündeyiz ancak bu kültür devrimlerinin pratikte şekillenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Başkan'ın tezlerini ve ÇKP'nin muhteşem tecrübelerini temel almamız gerekmesine rağmen bunları kendi gerçekliğimize uygulamak zorundayız -bu konuda da dogmatizme karşıyız. Mekanik olamayız, aksi takdirde Maoizme ters gitmiş oluruz. Bir komünist parti olarak tek bir amacımız olduğu görüşündeyiz: Komünizm. Ama komünizme -tekrarlamamı mazur görün- ya yeryüzündeki herkes birlikte varacaktır ya da hiç kimse varmayacaktır. SSCB'de 1980 yılına kadar komünizmin kurulacağını söyleyen Kruşçev'in revizyonist tezlerine mutlak surette karşıyız. Başkan Mao, komünizm aşamasına ya herkesin birlikte gireceğini ya da hiç kimsenin girmeyeceğini yeniden teyit etmiştir. Bu nedenle devrimimiz kopmaz bir şekilde dünya devrimine bağlıdır. Bu bizim nihai ve kesin amacımızdır. Her şey aşama, adım, dönemdir. Komünizme ulaşmanın oldukça uzak olduğu görüşündeyiz. Başkan Mao'nun doğru bir bakış açısına sahip olduğuna inanıyoruz.
Önemli Tarih ve Olaylar
4 Ağustos- 1914'te savaşın ilan edilişi ve Sosyal Demokra- si'nin çöküşü) 9 Kasım- 1918'de Berlin'de Kayzer'i deviren 'Kasım Devrimi'. Spartakist Günleri Liebknecht'in desteklediği ama diğer Spartakist liderler tarafından çok eleştirilen ayaklanma girişiminden sonra, Berlin'de Ocak 1919'da yaşanan
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.