Kitaplarda, yıllarca ailesinden psikolojik ve fiziksel şiddet görmüş çocukların hikâyelerini okurken, maalesef sadece bir kurgu diyemiyoruz. Biliyoruz ki bir yerlerde yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor... İnsanlığı sorguluyoruz, düşünüyoruz ama biliyoruz ki bu derece psikopatlık ve bencilliği anlamak mümkün değil.
Kitabın konusu böyle olunca hüzün ve öfke kaçınılmaz. Ama yazar kurguyu tamamen depresif bir havaya esir etmiyor. Mücadele, destek, cesaret ve umut da var. Yaralı ruhlar birbirini bulur. Ama Aktan ve Beliz'in karşılaşması çok da tesadüf değil. Öncesinde kader taşları diziyor ama bir noktadan sonra seçimler de devreye giriyor. İyileşmek nasıl mümkün olacak. Acıyı paylaşmakla, konuşup içindeki zehri akıtmakla. İkisinin de ortak noktası aile olunca birbirlerini anlayıp, şifa olabiliyorlar.
Kitabın en güzel yanı bence gençlere verilen mesajlar. İkilinin; kitaplar, teknoloji, zamanın nasıl kullanıldığı, insanların birbirine anlamsız davranışları gibi konuları içeren çok güzel sohbetleri var.
Yazarın anlatımı yalın, kurgusu çok akıcı işlenmiş. Tempo hiç düşmüyor. Olabildiğince gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmış. Özellikle kitabın başında Beliz'in hiç tanımadığı bir gence temkinli ve güvenliği düşünür şekilde yaklaşımı dikkatimi çekti. Gençlerin severek okuyacağı bir kurguda yazarın bu detaylara dikkat etmesini takdir ettim. İki günde elimden bırakamadan bitirdiğim kitap için tabiki benim de yazara bir sorum var: Bu kitap neden böyle heyecanlı bir yerinde bitti ve ikinci kitap ne zaman gelir?