Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Denizcinin yüreği, taka'sından büyük olacak"
“SOMAS’TAN AY IŞIĞINA” VE MEHMET KUVVET M.NİHAT MALKOÇ Mehmet Kuvvet Trabzonlu bir şiir işçisi… Daha düne kadar böyle anılıyordu; fakat artık ona bir de “öykü yazarı” sıfatını eklememiz gerekecek. Zira değerli şair ve yazar dostum Mehmet Kuvvet “Somas’tan Ay Işığına” adlı bir öykü kitabı çıkardı geçenlerde. Bugüne kadar şair olarak bildiğimiz
Reklam
228 syf.
8/10 puan verdi
1913- 1927 arasındaki ağırlıklı olarak sağlığında yayımlanmayan şiirleri kapsar. İmparatorluk yıkılırken meydana gelen felaketlerden, kurulan Cumhuriyet'in ve Bolşevik devriminin heyecanına kadar çağının etkin bir tanığının duygu ve düşüncelerini bulabileceğiniz bir kitap. Nazım'ın şiir anlayışındaki değişimi, ideolojik değişimiyle paralel
İlk Şiirler
İlk ŞiirlerNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20121,567 okunma
Balıkçılar hiç kimseciklere benzemezler, öteki insanlara, alışveriş eden karnı büyük şişkolara...Demirciler de iyi.Ya marangozlar...Marangozların işyerlerinin yanından geçemezsin, mis gibi kokar.Ulu bir orman gibi kokar her marangoz işliği.Al Gözüm Seyreyle Salih de tepeden tırnağa, bir koca ormanın tekmil kokusunu yutmuş gibi kokar.Balıkçılar da hep balık kokarlar, güneş tuz kokarlar.Demirciler de yalım, kıvılcım, yanmış su, yanmış demir kokarlar.Bir de hanımeli, çınar kokarlar.Denizin kıyısında kocaman taka iskeletleri kuran,koskocaman takalar yapan Hasan Usta da hem deniz, hem ağaç, hem orman, hem demir, hem yağlıboya, hem de kıvılcım kokar.Hasan Ustanın gömleğinin göğsünde her zaman bir çiçek asılı durur.Ne çiçeği olursa olsun.Baharda katırtırnağıdır. Sayfa 26 Al Gözüm Seyreyle Salih Yaşar Kemal
Sayfa 26 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Karadeniz puslu, Karadeniz kapalı, Karadeniz kasvetli, Karadeniz hırçın, Karadeniz saldırgan, Karadeniz sert, Karadeniz taş, Karadeniz kaya, Karadeniz yağmur, Karadeniz serin, Karadeniz deli, Karadeniz öfkeli… Karadeniz sıra dağlarla çevrili, Karadeniz dışa kapalı, Karadeniz aç, Karadeniz küs, Karadeniz güneşsiz, Karadeniz kederli, Karadeniz acı… Karadeniz kızı çay, Karadeniz kızı fındık, Karadeniz kızı mısır, Karadeniz kızı süt, Karadeniz kızı kaymak, Karadeniz kızı çiçekte polen... Karadeniz kızı denizde fırtına, Karadeniz kızı sarp bir kaya, Karadeniz kızı denizde bir taka, Karadeniz kızı yaylada mesire, Karadeniz kızı mangalda köz, Karadeniz kızı gökyüzünde karabulut… Karadeniz kızı kapalı bir sandık, Karadeniz kızı eski bir kapı, Karedeniz kızı yorgun horoncu, Karadeniz kızı yeşil, sarı, mavi... Ama; Karadeniz kızı her şeye rağmen güzel, hem de çok güzel! (ihtiyar)
Takalar
"takalar geçiyor allı yeşilli takalar geçiyor dümenleri lâzlı takalar geçiyor en nazlı yelkenlilerden de güzel ..." dostamisc.tumblr.com/post/1458450352...
Reklam
Cevdet Paşa: "Tarih bilmeyen siyasetci ile pusula okumasını bilmeyen kaptanın farkı yoktur. İkisi de gemiyi karaya oturtur" demekte ne kadar da haklı... Şu var ki, siyasetçinin karaya oturttuğu "taka" değil, koskoca "devlet gemisi" olduğundan, diğerine kıyasla, çok daha büyük zayiat ve zararlara yol açılmaktadır....
Aşkın odu ciğerimi Yaka geldi yaka gider Garip başım bu sevdayı Çeke geldi çeke gider Kâr etti firak canıma Aşık oldum cananıma As zencirin dost boynuma
Sayfa 153Kitabı okudu
Halk Ozanı Gibi
Behramoğlu ver haberi Çıkmış düzenin çivisi Senin taka su alıyor Yüzer kötünün gemisi Ören yeri viran olmuş Gerçek dünya yalan olmuş Gelip mülke sultan olmuş Dünkü çulsuzun birisi Para ne tatlıymış meğer Kuyumcular, hastaneler Bİrlikte köşeyi döner Kendi, yedi sülalesi Eğer birlik olamazsan Tek bir yumruk olamazsan Hesabını soramazsan Kötü bu işin gerisi
Sayfa 186Kitabı okudu
Sivriada geceleri
- Ne oluyor bu martıya, Sotiri? dedim. - Ölüyor be! dedi, ne olacak? - Sahi ölüyor mu? - Yok, yalandan. Ölüyor işte...Sotiri, portakal sandığını, geceyi geçireceğimiz iki kaya arasına fırlattı. Tekrar Kalafat'a yetişmek üzere kayalara tırmandı. Bir martı, bir nisan akşamında sırtüstü uzanmış, hâlâ ölmeye çalışıyordu. İçimi bir keder yaladı. Yanından ayrılamıyordum. Martının kafasını ellerime almıştım. Bir avuç deniz suyu getirip ağzına damlattım. Şiddetle kafasını salladı. Bir titredi. Ve öldü. Yassıada'nın ışıkları yandı. Uzaktan bir taka geçti. Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu.Onlar ateşi yakıp topladıkları midyeleri bir teneke üstünde pişirirlerken ben hâlâ martının yanı başındaydım. Kalafat: - Ne oluyorsun be? dedi. Şair misin, ne boksun? - Martı öldü de... dedim. - Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu?Dünyanın yaradılışındaydım şimdi, insanın ilk zamanlarını yaşıyorduk. Onlar avlıyorlardı, ateş yakıyorlardı. Ben martıya ait bir mersiye yazmış ateşin karşısında okumak üzereydim.Bütün kabile halkı bana kızmıştı. - Bu herif çalışmayacak mı? Oturup kayalara düşünecek mi? Martı ölmüş. Onu seyredip bize masal mı anlatacak?
Reklam
Mesut Sanmak İçin Kendimizi...
DALGA Mesut sanmak için kendimi Ne kağıt isterim, ne kalem; Parmaklarımda cıgaram, Dalar giderim mavisinden içeri Karşımda duran resmin.
525 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.